Örtemediniz örtemeyeceksiniz

Elbette midesi bulanır namuslu insanların. Elbette deli eder böylesi haberler vergisini ödeyen insanları.

Zamanlama kuşku yaratsa da, “çete çeteyi mi suçladı?” sorusuna yanıt aransa da mal meydanda.

Yolsuzluk, hırsızlık savlarını “haddinizi bilin” öfkesiyle karşılayan politikanın iflas ettiğini görmek, işçiyi, emekçiyi, öğretmeni, öğrenciyi sevindirecek. Aklı ile sevinenler, bal tutanlar kervanına “bakan çocuklarının” da bir kez daha katıldığı görecek. Üç beş yıl önce ve “onbir yıl önce daima” bu kervanda o çocukların babalarının da olduğunu anımsayacak.

Zaman aşımına uğrasa da, af kapsamına alınsa da, suç olmaktan çıkarılsa da, her hırsız için bir madde yazılsa da, sabıkası ahlak hanesine kazınan siyasetin sicili kirli bu insanlarını sahneye çağırmanın tam zamanı.

Bu saatten sonra babalardan hesap sormanın önündeki engeller elbette kalkacak, çocuklar babalarıyla el ele tutuşup bir gün mutlaka hesap vermeye gidecek.

“Müruru zaman” güvencesindeki babalar elbette polisin, savcının önünde ter dökmeyecek, kelepçelenip göz altına alınmayacak, tutuklanıp cezaevine gönderilmeyecek, ama çocuklar taş duvarları yumruklayıp “Kurtar beni baba!” diye bas bas bağıracak.

Hırsızı, arsızı açıklayanların karşısına dikilip bundan sonra “haddinizi bilin” diyemeyecek. Derse “siz de hırsızınıza, arsızınıza dur deyin” karşılığını alacak. Eskiyi örtemeyen, yenisini de örtemeyecek.

ANIMSAMAYALIM MI?
Kendi malına, mülküne, parasına, puluna, borcuna, harcına dair “özel af çıkaran” yolsuzluk tanrısı “Kemal abi”yi unutmak mümkün mü? Vergi Barışı Yasası’na eklenen bir maddeyle önce “naylon fatura sahteciliği” suçundan sıyırdığını, sonra yönetim kurulu üyesi olduğu Al Baraka’nın 3 trilyon 728 milyar liralık hayali ihracat davasında istenen hapis ve para cezalarından kurtulduğunu, dahası vergi barışından salt kendisinin değil Erol Evcil, Erol Kohen, Fadıl Akgündüz, Orhan Aslıtürk, Ömer Lütfü Topal, Sudi Özkan, Faruk Süren, Hayyam Garipoğlu, Murat Demirel ve Cavit Çağlar gibi isimlerin ve bunların yanında Bay Tayyip’in de yararlandığını anımsamayalım mı?

Yıllık cirosu 12 milyar dolar olan Tüpraş’ın 4 milyar 268 milyon dolara, yıllık cirosu 9,5 milyar olan Türk Telekom’un Oger Telecom’a 3 milyar 919 milyar dolara satılmasının ayıbını, özelleştirme ihalelerine girenlerle yapılan “komisyonumu alırım” utancını yazmayalım mı? Tüpraş için Rus-Tatar Efromov’la, Seydişehir alimunyum için Rus Sual Holding’le, Erdemir için Fransız Arcelor’la kimin nerede ne pazarlık yapıldığını öğrenemeyelim mi?

Sabah-ATV satış sürecinde işadamlarına ihaleye girme baskısı yapıldığını, Çalık Grubu’na bu iş için devletin kontrol ettiği iki bankadan 750 milyon dolar kredi verilmesini unutalım mı?

Seka’nın,Tekel’in, Petkim’in, Sümerbank’ın kimlere nasıl itelendiğini, ormanların, madenlerin, kıyıların, tarihi eserlerin, okulların, hastanelerin haraç mezat satıldığını görmeyelim mi?

KAÇAK PETROL
Hazır oğullar konuşulurken, İçişleri Eski Bakanı Abdülkadir Aksu’nun değerli oğlunun, yolsuzluk tarihine geçen Seyrantepe savunması hatırlanmasın mı? Erkan Mumcu’nun “Hasan almaz basan alır” itirazı yolsuzluk tarihine yazılmasın mı?

Bakan Aksu’nun, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nda, ünlü polisler “Hanefi Avcı, Coşkun Hayal ve Talip Tuncer‘i” görevden almasının arkasına gizlenen petrol yolsuzluğunun üstünü mü çizelim?

İsterseniz Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in Akepe’den kopmadan önce petrolde 18.7 milyar dolarlık dev kaçak olduğunu söylediği, son 2.5 yılda 36 ülkenin kayıtlarına göre Türkiye’ye 28 milyar dolar tutarında petrol gönderildiği, ancak bunun kayıtlarda 9.3 milyar dolar görüldüğü açıklaması unutulsun. (Cumhuriyet 31 Ocak 2007) Türkiye’ye yılda 8 milyon ton kaçak petrol girdiği gizlensin. (Hürriyet 9 Ekim 2007)

İsterseniz Seyrantepe savunması hatırlanmasın, Almanya’yı ayağa kaldıran Deniz Feneri vurgununun (41 milyon euro) ve Yimpaş soygununun (200 milyon euro) Türkiye’de yargı ayıbına dönüşmesinin nedenleri saklansın.

Deniz Feneri işlerinin kuryesi, RTÜK başkanı Zahit Akman ile Yimpaş başkanı Dursun Uyar’ın yargılanma ayıpları belleklerden silinsin mi?

PERDE ARKASI
Yeter ki görülmesin, duyulmasın, sorulmasın, yazılmasın istensin...

Deniz Feneri savcılarının görevden alınmasındaki, İnterpolün kırmızı bültenle aradığı Yimpaş sanığının hükümet üyesi bakanlarla kol kola dolaşmasındaki nedenler araştırılmaz.

İstanbul milletvekili Şaban Dişli’nin 3 milyon 450 bin dolara aldığı arsayı, 3 gün sonra 14.3 milyon YTL’ye satmasının perde arkası aralanmaz.

Genel Başkan yardımcılarından Mir Dengir Mehmet Fırat, Haluk İpek, Akif Gülle ve Genel Sekreter İdris Naim Şahin gibi parti büyüklerinin, Kemal Unakıtan, Zeki Ergezen, Vecdi Gönül, Hilmi Güler, Binali Yıldırım, Abdülkadir Aksu, Sadullah Ergin gibi bakanların, İstanbul Belediyesi’nden parlamentoya taşınan Mustafa Açıkalın, Hüseyin Besli, Mikail Arslan, Zülfü Demirağ, Mustafa Ilıcalı, Selami Uzun, Mehdi Eker, Adem Baştürk gibi “dokunulmazlıktan yararlanan” Akepe’lilerin rahatlarına ilişilmez.

Ankara ve İstanbul‘daki Alış Veriş Merkezi imparatorluklarının ortakları arasında hangi siyaset adamlarının olduğu, kent planı yapılmasından hangi devlet büyüklerinin yararlandığı bilinmez.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın İmar Danışmanı ve İDO Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Turgut’un öyküsü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in BEL-PA Genel Müdürü Yalçın Beyaz’ın öyküsü araştırılmaz.

HİSAR ‘DA ÇAY
Seçim sizin, batan geminin malları bunlar istediğinizi seçin, yalanlayıp inkâr edin.

Partisinin TBMM Grup Başkanvekilliğini yapan Sadullah Ergin‘le (Adalet Bakanı, Hatay Belediye Başkan Adayı) Akepe Hassa İlçe Eski Başkanı Ahmet Tüfenkçi arasında geçtiği saptanan “4 trilyonluk rüşvet teklifinin” de yer aldığı konuşmanın ses kaydını dinlemek mi istersiniz? Yoksa Melih Gökçek’in TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ile yaptığı TCK’nın görevi kötüye kullanmaya ilişkin “240’ı 3 yıldan 6 aya indiremez misiniz abi ya?” pazarlığının bandını mı tercih edersiniz?

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde bir günde 230 imar tadilatı dosyasının onaydan geçmesinin tutanaklarını mı, dört yılda 4 bin rant dosyasının listesini mi istersiniz?

Ya da “onarım ruhsatıyla 45 metrekare inşaat alanı üçe katlanarak 150 metrekareye çıkarılan Rumeli Hisarı’nda bir çay bahçesinde çay içip, “rüşvet, zimmet, ihaleye fesat karıştırma, irtikap, delilleri ortadan kaldırmak, nüfuz kullanmak,evrakta sahtekârlık, sahte evrak tanzim etme, kamu ihalelerine hile karıştırma, ağır nitelikli dolandırıcılık, insan ticareti” sohbetine ne dersiniz?