Artık dur desen!

Diyelim ki gazeteci olduğunu hatırlayan biri çıktı. Gözünü kararttı, yaradana sığınıp sordu:

Sayın şey iki sorum var 17 Aralık’tan geriye acaba,”babam demeye utanan” çocuklarla “çocuklarından utanan” babalar mı kaldı?

Sizce babalarından utanan çocuklar mı haklı, çocuklarından utanan babalar mı?

Zor ve gereksiz bir soru bu. Mal meydanda. Tehlikeli de üstelik. Hem de şeyinin şeyi şey edilesi o “zamanın ruhu” meselesi şeyine de uygun değil. Ortada bira şişesi. Kâh Bezmiâlem Valide Sultan Camii’nde, kâh Kabataş İskelesi’nde. Camide seviştir, iskelede işettir. Halk ayaklansın Gezi boğulsun. Bu ne iştir, nasıl sipariştir?

Öfke geçmedi, kin bitmedi. Adamların tepesi atmış vaziyette. Eller tetikte. Soru sormaya kalkışacak bir kurban bekleniyor.

Yukarıda sözü edilen o iki soru elbette sorulmadı. Kaldı ki kanlı hsyk fermanından sonra kimse gaza gelip soru moru sormasın. “Sorsam ne olur?” demesin. Artık herkes bir diktatörlüğün teb’ası olduğunu anımsasın.

Diyelim ki biri çıktı sordu. O zaman hiç kuşkusuz “memleketin içinde bulunduğu ahval ve şerait içinde ve de şahs-ı şahanenin sıhhati ve afiyeti esbabı mucibesiyle” karşıtlardan bir kaçı muhtemelen ya bıçağa sarılıp dürtülecek ya da iki Osmanlı şaplağıyla doğduğuna pişman edilecek. Demir kapı taş duvar arkasındaki tutsaklara yeniler eklenip ahalinin sesi soluğu kesilecek.

Bıçağı El Pais yazdı. Bakan tokatladığı da sır değil, duymayan kalmadı.

SENDEN TIK YOK
İş şirazesinden çıktığından karşıtı susturmak için jip cop artık çare değil. Zehirli suyun da, boğucu gazın da eski hükmü kalmadı. Hırsızlığı arsızlığı,soygunu vurgunu örtmeye artık küfür de yetmiyor. Ne dense, ne kadar küfredilse boş.

Alçak şerefsiz’le başlayan koro edepsiz bereketsiz’le ,vatan haini satılmış’la devam ediyor. Utanmaz namussuz’a haysiyetsiz cibiliyetsiz’e ve haddini bilmez cahil’le dolu muhalefet cephesinde ona göre münafıkın küffarın her cinsinden insan var. Ağzını açıyor aşağılıyor gözünü yumuyor küfrediyor. Özetle utandırıyor.

Oysa bunca küfre itiraz eden de yok, bunca hakarete dur diyen de. Görünürde kimse şikayetçi değil. Tuhaf olan da bu.

“Anama, karıma, kızıma, bacıma yan baktı küfretti racon kesti..” diye binlerce cinayet işlemiş bir ırkın ahvadı ol. Sokakta adam doğransın, meydanda satır sallansın. Gezi’de adam vurulsun, Meclis’te burun kırılsın.

Bunca zamandır onurunla oynansın, canına kıyılsın, gözyaşın akıtılsın inancına, partine, sendikana, derneğine, üniversitene, sanatına küfredilsin ama senden ses çıkmasın. Biliyorum korkuyorsun.

Bunca zamandır işçisi memuru, öğrencisi öğretmeni, gazetecisi yazarı, üniversitesi , sendikası, derneği ,kooperatifi, vakfı “n’oluyor ?” demesin. Anlıyorum korkuyorsun.

Belki alkışlamıyorsun ama eleştirmiyorsun da. Belki susmuyorsun ama yakınmıyorsun da. En önemlisi “kanun çerçevesinde” hakkını aramıyorsun. Hayret bişeysin doğrusu.

DAVACI OLACAKSIN
Akrep gibi korkak mısın? Tilki gibi kurnaz mısın? Koyun gibi saf mısın? Hiçbiri değilsin. Aslında güvercin gibi ürkeksin, sessizsin. Bedel ödedin, bedel ödemektesin ama korkunun ecele faydası olmadığını öğrendin.

Dünya gördü artık korkmuyorsun, dünya duydu artık susmuyorsun.

Biliyorum şimdi oturup dilekçeni yazacaksın şikayet hakkını kullanmak için adaletin kapısını çalacaksın. Çalmalısın. Hukuk tükense de insanın tükenmediğini kanıtlayacaksın. Kanıtlamalısın.

Hakkını yiyenden, iftira atandan, aşağılayandan, hakaret edenden, küfredenden, çalandan, soyandan davacı olacaksın. Olmalısın.

Karakola gitsen korkmadan doğruyu söylesen, mahkemeye gitsen korkmasan şaşırmasan. “Salt bana değil..” desen.”Size de sövüp sayıyor sayın savcı duymuyor musunuz? “diye sorsan. “Salt bizi değil” desen. “Sizi de tehdit ediyor sayın yargıç görmüyor musunuz? “ diye sorsan.

Halkı kin ve düşmanlığa sevk edenlerin ihaleden, plandan çıkar sağlayanların inancını örgütünü aşağılayanlarınyalanı yol bilenlerin karşısına dikilsen. Yeter desen, dur desen...