Hangi vicdan hangi halk?

Uzunca bir zamandır “ceberrut, laik TC”ye karşı “din ve vicdan özgürlüğü”nü savunuyorlardı. Şimdilerde vicdanları başıboş dolanıyor da, geriye bir tek din özgürlüğü kaldı. Keşke dinin özgürleşmesi bunların anladığı gibi vicdanı da kapsasa. Yazık ki böyle değil.

Peki vicdan dediğimiz nedir o zaman? Vicdan, insanlığın on binlerce yıllık birikimidir, bilincidir. Vicdan, merhamettir. Ve merhamet, insanı insan yapan en temel duygudur. İnsan olmanın olmazsa olmazıdır. Merhametten yoksun bir insan, ötekinin acısını anlayamaz, varlığına katlanamaz, kendisinin yaptığı hataları göremez. Parayla kirletilmiş bu yeni yüzyılda dinin temeli keşke vicdan olsaydı, içinde merhamet olurdu. Ve dünyanın pek çok bölgesine saçılmış din temelli siyasal örgütler, insanları üstüne benzin dökerek yakmayı, kadınları eziyet ederek öldürmeyi, çocukların gözlerini çıkarmayı insanlık dışı, canavarca bir şey olarak görürlerdi.

Ülkemizdeki insanlar, yolsuzluğu, hırsızlığı ayyuka çıkmış bir siyasal organizasyon için, “ama onlar dindar, çalsalar da Allah için çalışıyorlar. Çalsalar da alınları secdeye değiyor” diye aklamazlardı. Evrensel bilinçten yoksun bir vicdan olamaz, olursa geniş İslam coğrafyasındaki gibi olur, Türkiye’deki gibi olur. Kendi hırsızını sandıkta aklar, ötekinin sıkıntısını göremez, görse de anlayamaz. Anlamamanın başladığı noktada ise her tür şiddet meşruiyet kazanır. Coğrafyamızdaki ülkeleri düşünün şöyle bir, hangi ülkelerde şiddet sınırsız ve meşrudur? O ülkelerde “özgürleşmiş olan vicdanlar” çuvalda mıdır?

Din ve vicdan özgürlüğünün bunca tartışıldığı yurdumuzda, vicdan öylesine tuhaf haller aldı ki, at izi, it izi, her şey birbirinin içine girmiş durumda. Hatırlarsınız bir hâkim “yargı vicdan ile cüzdan arasına sıkıştı” demişti de, adamcağıza yapmadığını bırakmamıştı bu ülkenin “namuslu” takımı. Sonraki yıllar gösterdi ki devletin pek çok kurumundaki insanlar “vicdan ile cüzdan” arasında gidip gelmekte…

30 Mart’ta buna geniş insan yığınları da katıldı, hem de en temel vicdani eylemlilik olan oy kullanımında. Seçimler gösterdi ki insanlar vicdandan çok, cüzdanı tercih ettiler. Ülkenin içinde bulunduğu durum, hırsızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk filan, asla bu insanların ilgi alanında değilmiş. Her türden yolsuzluğa, hukuksuzluğa bulaşmış pek çok belediyeye “muhterem halkımız” yeniden yolsuzluk ve hukuksuzluk yapma vizesi verdi. En önemlisi de verdiği oylarla, ülkedeki bunca zulümle ve olup bitenle hiç mi hiç ilgilenmediğini gösterdi. Şimdi sorulmaz mı vicdan bunun neresinde? Yurdumuz kara bir zamana doğru yol alırken, o vicdanlar neden bunca pisliği aklamak istiyor? Kör bu zaman, insani olan hiçbir şeyi görmüyorken, o vicdanlar ne işe yarıyor?

İlk gençliğimden bu yana hep saygı duyarak, inanarak getirdiğim bir söz vardı kalbimde “Halka güvenmek…” Nasıl değerli bir sözdü bu her zaman. Şimdi parçalanmış, savrulmuş öylesine bir söz dizgesi midir? Elbette hayır, çünkü halk, vicdanına sahip çıktığınca halktır. Acıyı, sıkıntıyı anladığınca, başkaldırdığınca halktır.

İnançlı yanım “evet halka güvenmeliyiz” diyor, fakat yaşananların acı gerçeği , “birtakım” halka karşı sorularımı çoğaltıyor her geçen gün. Halka güvenmek iyi, fakat hangi halka güvenmeliyim? 30 Mart’ta yaşananlar, “hangi halka?” sorusunun en net yanıtı oldu. “Herkes kendi halkına…” (mı) Böylesine korkunç bir şey olur mu? Muktedir, Haziran’dan bu yana, bunu başarmak istiyordu. Kendi %50’sinin kinini diri tutmak istiyordu, işte başardı. Sayesinde iki halk var artık bu ülkede. Biri, aydınlanmanın pınarlarından kana kana içmiş, vicdanı kuşanmış ve bu ülkeyi dünya mirası ile buluşturmak isteyen halk, diğeri ise, başyürüten’in orasında kıl olmayı kutsallık sanan halk. Acı ki durumumuz budur.

Vicdanını yitirmiş insanları bekleyen son, bundan başka ne olabilir ki? Artık kötülükler karşısında büsbütün savunmasızız. Korktuğunuz ne kadar “şey” varsa başınıza gelebilir. Çünkü bu ülkenin vicdanı yara aldı, kanıyor. Biz yine de ümit ediyoruz ki vicdanlardan akan kan ülkeyi boğmasın. Bunca yıldır insanları bir arada tutan derin vicdan yeniden harekete geçsin ve anlatsın çekilen acıları, talan edilen bir ülkeyi anlasın yeniden. Yoksa aklı gittikçe gerçekliğe kapanan insanların vicdanından akan kan, boğacak bu koca ülkeyi.