Biter bir gün

Kordon’da, ışıklı bir bahar göğünün altında, bir bankın üstüne tünedim bu sabah. Demincek dinen yağmurun temizlediği havadan, derin bir nefes çektim içime. “Ah” dedim, “ne güzel şey yaşamak.” Üstelik İzmir’de ve pırı pırıl bir bahar göğüne bakarken.

İçimde bir kıpırtı, bir keyif, açtım gazetemi okumaya ve ilk haber “MİT yasası meclisten geçti.” Durdum, fakat keyfimi kaçırmadım elbet. Yanı başıma konan martıya uzun uzun baktım. Hiç umurunda değildi MİT yasası. Bizim kara çarşaflı kargalar gibi, onun da derdi/gücü simit piyasası... O uçup gitti atılan simit parçasının peşinden, ben kaldım gazetelerle baş başa yeniden.

MİT yasası hakkında ne düşündüğümü, her şeye karşın yazmayacağım bugün. Girdiğimiz bu yeni karanlık süreçteki acıları, nasıl olsa dönek solcular ve liberallerle birlikte yaşayacağım.

Bu karanlık da biter bir gün... Bu inanç bende var, elbette diri tutacağım.

Fakat şimdilerde (biraz utangaç da olsalar) kimi televizyon kanallarında iki gözleri iki çeşme ağlaşan “yetmez ama evet”çiler ve liberallerin çökmüş akıllarına, bu kıyıdan aralıksız taş atacağım…

Sözgelimi, “aynı anda cumhuriyetçi ve demokrat olunamaz.” Ya da “Hem laiklik önemsenip, hem de çoğulcu özgürlüğe saygı duyulamaz” dediler her mecrada. Ve bu ülkenin baskıdan, faşizmden, kötülükten, kapitalizmden bunalmış insanlarını, içinde Kemalizm’in olmadığı “mutlu günlere” inandırmak için, gericilerle el ele canhıraş çalıştılar. Seksen küsur yıllık cumhuriyete, “ bir bunaltıcı baskı dönemi” diye, aralıksız saldırdılar. Fakat muhafazakar/faşizmin daha şiddetli bir baskı kuracağını bildikleri halde söylemediler, hep sakladılar.

Kemalizm’in milliyetçiliğine bütün güçleriyle saldırırken, gözlerinin önünde ve çoğu zaman ortakça ördükleri yeni muhafazakar ağın, seküler yaşam biçimlerini temelden tehdit edeceğini, bilinçli yahut bilinçsiz, hiç görmediler.

Şimdilerde ne düşünmektedirler, diyesim, televizyonlarda ağlamaktan zaman bulup, bunu bizlere de anlatsalar. Gerçekten kendilerini var eden argüman tamamen çökmüşken ve artık devasa bir tarihsel yanılgıya dönüşmüşken kavramları, ne diyorlar MİT yasası hakkında sözgelimi. Bu baskının, yok saymanın, zulmün taşları döşenirken, amelelik ettiklerini bilmekte midirler, şöyle köklü bir özeleştiri yapma ihtiyacı duymakta mıdırlar acep?

Bu güzelim bahar göğünün altında, düşünecek bunca güzellik varken, nereden geliyor bütün bunlar aklıma, diye tam soracakken kendime, bir haber daha “Şimdiki çocuklar harika…”

Hayır, Gezi’deki çocuklardan söz etmiyorum. Aziz Nesin’in, “Şimdiki Çocuklar Harika” adlı romanı yasaklanmış bir okulda. “Salt çocuklar için değil, ana babalarla, öğretmenler için de yazdım bu kitabı” demişti sağlığında. “Ve bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır. Bu roman çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli bir takım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor” ön notuyla 1967’de, yani
47 sene önce ilk baskısını yapmış kitap. İstanbul/Kumport Ortaokulu’nda yasaklandığı tarih 2014. Tam da “İleri Demokrasi” günlerine dörtnala giderken yani… Yasaklanma gerekçesi “Küfürlü ve Türk aile yapısına uygun olmayan içeriği…” imiş.

Mit yasası da neymiş, gericiler tepeden tırnağa demokratmış, yolsuzluk bitmiş, yahu memlekete hukukun üstünlüğü gelmiş... miş… Breh breh breh dedim tünediğim bankın üstünde ve yanıma konan kargaya bakarken. Eskiden bizim ikinci/üçüncü sayfalarda dolanırdı bu karga, hatırlarsınız, güldürürdü hepimizi. Şimdi Kordon’da ters dönmüş de gülüyor kendisi. Neresiyle güldüğünü ben görmedim fakat illaki bir fikri olacaktır soldan dönme ve liberal, buruşuk mendillerin... Yakında Lale TV’ye bakın, bu konudaki fikirlerini de duyarsınız mutlaka. Ama bu ülkedeki aydın, çağdaş, sosyalist insanlara gerçekte neden düşman olduklarını asla, hiçbir şart altında söylemezler, öğrenemezsiniz.

Ve benim gibi, güzelim bir bahar göğünün altında, bir bankın üstünde, üstelik İzmir’de, öylece kalakalırsınız…