Mümbit toprak

Tarık Akan bize yaşamı ve ölümü ile çok şey gösterdi. Konum, Tarık Akan’ın yaşamındaki yaptıkları iler ilgili değil. Tarık Akan’ı yaşam felsefesi ve çizgisi ile tanıyoruz. Ölümü üzerine çok sayıda insan kişisel duygusunu belirten yazılar yazdı. Gerek farklı cephelerden gelen yazılar, gerek Akan’ın ölümü üzerine siyasilerin yayınladığı ve yayınlamadığı taziye mesajları bize çok önemli sosyolojik veri sundu. Yalan bir haber üzerine “türbanlı bacıma şu kılıklı insanları saldırdı” siyasi yalanını kullanan siyasi ekibin, otobüste şortlu bir genç kızın yüze tekme atacak kadar kendisinden geçmiş yaratığın olayını telin etmemesi de aynı sosyolojik inceleme sepetine koyulacak veridir. Zira Tarık Akan’ın ortaya çıkışı ve yaşam öyküsü kadar, ölümü üzerine yükselen farklı sesler de, otobüste milletin dinini ve namusunu kurtarma kahramanlığı da, göz ardı edilebilecek münferit olgular olmayıp, aynı acı gerçeğin farklı alan ve koşullardaki yansımalarıdır. Yazının hitamında ortaya koyulmaya çalışılacak ana fikri baştan söylemem gerekirse, adına ne dersek diyelim, toplum mümbit toprak üzerindedir, bu topraktan nemalanan siyaset ise, toplumun geleceğini hiç dikkate almadan pervasızca bu alanı devamlı beslemeye ve genişletmeye çalışmaktadır.

Tarık Akan sanat dünyası insanı idi. Buradaki konu, Akan’ın sanatı ile ilgili olmayıp, mesleğini yaparken toplumsal kaygılarını bireysel çıkarlarının önüne koymuş olmasıdır. Yeni kasetini piyasaya sürebilmek, programlarının iptalini önleyebilmek, yeni ve bol paralı programlara davet alabilmek için haysiyetini ve toplumsal çıkarı ayaklar altına alan madrabazları yetiştirmeye uygun mümbit toprakta Tarık Akan’ın çıkması tabii ki siyasileri sinirlendirdiği kadar, mümbit toprağın ürünü medyanın da lanetleme hanesinde yerini alır. Tabii ki bu görüntü Akan için gurur vericidir, şereflidir; karşı tarafta yer alıp devamlı siyasi lider ve liderlerin peşinden koşmayı şiar edinenlere artık ne sıfat verilecekse! Bu sıfatlar, kişisel gurur ya da şan şeref için değil, toplumsal yararın kişisel çıkarın önüne koyulması adına verilir. Sistemin insanı yozlaştırıcı törpüsü çalıştıkça, insan ile mahlûk farkı ortaya çıkmaktadır.

Ülkeyi gericiliğe sürüklerken elbirliği yaptıklarına kandığı yalanını söyleyen siyasetçiyi de, milletin din ve namus bekçisini de üreten bu mümbit topraktır. Bu nitelikteki siyasetçinin oy oranı mümbit toprağın ülke alanını kaplama derecesinin göstergesidir. Siyasetçinin oy tabanı ile toprağın niteliği ve mümbitlik derecesi arasındaki doğrusal ilişki, siyasetçiyi toprağın niteliğini değiştirmeden alanını genişletmeye yöneltmektedir. Siyasi kadronun, başta eğitim olmak üzere hemen tüm alanlarda beslediği gericilik siyasi çıkarın toplumsal çıkarın önüne koyulduğunun göstergesidir. Diğer bir deyişle, siyasi kadro uzun vadeli toplumsal çıkarları değil, kendi süresini ve bu süre içinde sağladığı çıkralara göre ülkesel politikaları saptamakta ve uygulamaya koymaktadır. İktidar süresinin devamlılığı tabii ki vitrine bazı hizmetlerin koyulmasını gerektirmektedir. Vitrine koyulan metrolar, yollar, hava alanları gibi hizmetler uzun dönemde ülkeyi borca sürüklemekle beraber, görünen veçhesi ile halkın gözünde büyürken, hazineden mi yoksa özel şahıs veya firmadan mı tartışması yapıla dursun, siyasiler kadar, ekonomik durgunluk nedeni ile işsiz kalmış ileri ülke sermayesinin de cebini doldurmaktadır. Siyasi zihniyet ve kadro çoğunlukta, çünkü toprak mümbit; milletin namusunu kurtaranlar çoğunlukta, çünkü toprak mümbit; ama Tarık Akan azınlıkta ya da yalnız, çünkü toprak cinsi elverişli değil.

Türkiye’nin dünya devletleri arasında önemli bir yerde olduğu, giderek daha da üst sıralara çıkacağı söyleniyor. Bu ayrı bir tartışma konusudur, ama doğruluk payı olabilir. Nüfusumuz arttıkça herkes sadece kendi tükettiğini üretse dahi ekonominin gösterge saati bir şeyler yazar. Önemli olan ekonomi gösterge saatinin gösterdiği nicelik değil, niteliktir. Nicelik de nitelikle yakın ilişkilidir. Mümbit toprak üzerinde yükselen ve bu topraktan beslenen siyasetçiler, siyasi çıkarı ülke çıkarının önüne koyduğu sürece nicelik niteliğin önünde tutulur ve tutulacaktır da. Çünkü halka nicelikle seslenilir, nitelik çoğunluk tarafından algılanamaz. Mümbit toprağın ürünü halk da nicelikle yetinebilir. Bu koşullarda ülkenin niteliğe yönelişi bütünsel olarak, kapitalizmin müsaadesine tabidir.

Eğer Türkiye kendisine bütünsel kapitalizm içinde yer buluyorsa, içerideki toprağın niteliği de ona göre belirlenir. Böyle bir ülkenin siyasi lideri içe mesaj olarak diğer ülkelere ya da uluslararası kurumlara sert çıkıyorsa, bu çıkışın gerçek yüzü ve boyutu mümbit toprak ürünleri tarafından algılanamıyorsa, emperyalist dünyada işler yolunda demektir. Bir müddet sonra politika değiştirme komutu gelir, toplum da bu değişikliğin iradesiyle yapıldığını sanır, böylece dünya düzeni sürer gider. Yani, Türkiye’de gericilik kol geziyor da, ileri olarak gördüğümüz ülkelerde durum daha mı farklı? Evet, bir dereceye kadar ileri ülkelerde durum farklıdır ve daha iyi görünümdedir. Ama ekonomik haklar sınırlandırıldıkça, yani kapitalizm/emperyalizm dünya sistemi olarak kol gezdiği sürece, belki onlar biraz daha demokratik görüntüde, biz daha geri seviyede oluruz, fakat oralarda da gelecekte Tarık Akan’lar fazla yetişmeyecek, oralarda da farklı düzeyde de olsa milletin namusunu kurtaran karateciler zamanla yetişecektir. Sosyal fenomonolojiler münferit olaylar değildir; bütünsellik içinde oluşur ve gelişirler, vaktaki kırılma noktalarına gelininceye kadar bu böyle sürer gider!