DOSYA | AKP’nin ‘maarif modeli’: Yeni müfredat taslağı ne getiriyor? -2-

TKP’li Eğitim Emekçileri Müfredat Komisyonu - soL işbirliğiyle hazırladığımız Yeni Müfredat Dosyası’nın ikinci bölümünde okul öncesi dönem ve ilkokul derslerine odaklanıyoruz.

Haber Merkezi

Milli Eğitim Bakanlığı’nın "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını verdiği yeni müfredat programı 26 Nisan’da açıklandı. Bakanlık, yeni müfredatı bir öğretim programları ortak metninde taslak olarak eğitimcilerin ve kamuoyunun incelemesine sundu.


Taslağa ilişkin kapsamlı bir inceleme farklı alanlardan 10'un üzerinde eğitimcinin oluşturduğu TKP’li Eğitim Emekçileri Müfredat Komisyonu ve soL’un işbirliğiyle bir dosya haline getirildi.

Dosyanın ilk bölümünde MEB’in Öğretim Programları Ortak Metni’ne ve Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri derslerine ilişkin program taslağına odaklanmıştık. Dosyanın bu bölümündeyse okul öncesi dönem ve ilkokul derslerini ele alıyoruz.

Dini bayramlara okulda kutlama 

“Türkiye Yüzyılı Maarif” modeli ilkokul müfredatı açısından değerlendirildiğinde, geçmişten bugüne geriye giden eğitim müfredatlarında konu içeriklerinde bazı azalmalar veya yer değişiklikleri yapılmış, dinselleşme adına meşruluk kazandıran yeni güncellemeler gelmiş, yanında da piyasacılık unutulmamıştır diyebiliriz.

İncelemeyi daha detaylandıracak olursak, belirli günler ve haftalara Kut’ül Amare eklenmiş, Hayat Bilgisi dersi ile ilişkili derslere Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi eklenmiştir. “…millî gün ve bayramlarda, dinî gün ve bayramlarda, belirli gün ve haftalarda çeşitli etkinliklerle öğrencilerin millî bilinç ve manevi değerleri geliştirilmelidir” ifadesiyle dini gün ve bayramların okullarda kutlanmasının yolu açılmıştır. Bunun yanında da Hayat Bilgisi dersinin tüm kademelerindeki konularda dini gün ve bayramlara zaman ayırılmıştır. 

Mart ayını içine alan dönemde planlanan belirli gün ve haftalarda “Şehitlik Günü” ifadesi kullanılmıştır. Emperyalizme karşı bağımsızlı mücadelesinin sembolü olan günün, şehitlik vurgusuyla anlamından uzaklaştırılması, yine dinselleşmenin başka bir boyutu olarak müfredatta yerini almıştır. 

“Öğrencilerden dinî gün ve bayramların önemini yorumlayabilmeleri (KB2.14) beklenir. Dinî gün ve bayramlara ilişkin deneyimlerini paylaşmaları (a) istenir. Dinî günlerimizin Mevlit Kandili, Regaip Kandili, Miraç Kandili, Berat Kandili, Kadir Gecesi ve Aşure Günü olduğu; Ramazan ve Kurban Bayramı’nın ise dinî bayramlarımız olduğu belirtilir. Konu ile ilgili deneyimlerini anlatmaları veya rol oynama, canlandırma gibi tekniklerle sunmaları sağlanır. Dinî gün ve bayramların önemini ifade etmeleri (b) beklenir. Dinî gün ve bayramların; millî değerlerimiz olduğu ve insanların birbirlerini ziyaret ettikleri, misafirlerine ikramlarda bulundukları (D15.5) önemli ve özel günler olduğu üzerinde durulur. Bu günlerin coşkuyla kutlandığını vurgulayan (D19.2) görsel, video, kısa film, animasyon, hikâye, şiir gibi içeriklere yer verilir. Dinî gün ve bayramların millî ve manevi değerlerimiz olduğu vurgulanarak öğrencilerden bu günlere saygı duymaları beklenir (D14.3). Öğrencilerden dinî gün ve bayramların önemine ilişkin şiir, resim, afiş gibi özgün bir ürün oluşturmaları istenir (OB1.3). Öğrencilerin hazırladıkları ürünler portfolyolarına dâhil edilir.”

'Zihin' gitti 'ruh' geldi

Müfredatta “beden ve ruh” ifadeleri yer almaktadır. Açıklamalarda ruh ifadesini zihin ile bir tutmaya dönük cümleler kurulmuş olsa da bilimsellikten uzaklaşıldığını gizleyememektedir. Zaten Hayat Bilgisi 1. sınıf müfredatında “bilim ile tanışır” ifadesi kullanılmaktadır. 1. sınıf, bilim ile tanışmak için geç kalınmış bir eğitim kademesidir.

“Öğrencilerden yardıma ihtiyacı olan bireylerin yaşamını kolaylaştırmak için fikirlerini eyleme dönüştürebilmeleri (SBAB5, SBAB5.5.SB1, SBAB5.5.SB2) beklenir. Yardıma ihtiyacı olan bireylerin yaşamını kolaylaştırmak için farkındalık projeleri geliştirmeleri (a) istenir. Bunun için öğrencilere yardıma ihtiyacı olan yaşlı, özel gereksinimli bireyler vb. ile ilgili şefkatli olma, sabırlı ve anlayışlı davranmaya (D9.2) yönelik örnek olaylar sunulur. Bu aşamada kavram karikatürleri, düşünme deneyleri gibi teknikler kullanılarak konuya dikkat çekilir. Öğrencilerin canlandırma, rol oynama gibi yöntemlerle yardıma ihtiyacı olan bireylerle empati yapmaları sağlanır (E2.1). Öğrencilere konu ile ilgili grup çalışmaları yaptırılarak sosyal sorumluluk projesi hazırlama görevi verilir. Öğrencilerden görev paylaşımı yapmaları (SDB2.2, SDB2.2.SB1) istenir.”

Örnek bilim insanı: Askeri pilot Alper Gezeravcı

İlkokul Hayat Bilgisi müfredatından alınan yukarıdaki ifadede de muhtaçlığa sebep olan durumları ortadan kaldıran değil de sadaka zihniyetini normal karşılayan bireyler yetiştirme modelinin müfredatı görülmektedir.

İlkokul kademesinde seçilen metinler, örnek olaylar öğrenmede büyük etkiye sahiptir. Bu nedenle ders kitapları en az müfredat kadar önemlidir. Uygulamadan önce sunulması gerekir. Örneğin Türkçe dersi müfredatında, her ünitede bir metin yazarının, birden fazla metni olmamasına dikkat edileceği belirtilmiştir. Önemli kişilerin örnek gösterileceğinden bahsedilmiştir. Fakat bu kişilerin kimler olacağı, hangi bakış açısıyla belirleneceği açıklanmamıştır. Matematik dersinde örnek gösterileceği belirtilen bilim insanları belirtilmemiştir. Hayat Bilgisi dersinde bilim insanları ve eserlerine örnek olarak Alper Gezeravcı yazılmıştır. Adı geçen kişinin bilimsel herhangi bir çalışması ve eseri var mıdır?

Diğer yandan önceki müfredatta sık sık yer alan girişimcilik konusu, bu müfredatta matematik dersinde paralar konusuna getirilen “finansal okuryazarlık” kavramı piyasacı zihniyetin devamlılığını göstermektedir.

Kendi gerçeğine yabancı bir müfredat

Daha öncekilerde de şimdi de müfredatların içeriğinden bağımsız olarak, her seferinde gözden kaçırılan durum, uygulanabilirlik. Müfredat planlanırken tüm okulların, öğretmenlerin, öğrencilerin eksiksiz imkanlara sahip olduğu, okul-sınıf mevcutlarının her yöntemi rahatlıkla uygulayabildiğimiz sayılarda olduğu gibi bir yanılgı mevcut ve bu halkına, ülkesine olan yabancılık değişmiyor, artıyor. Bunu müfredattan seçilen birkaç cümleyle örneklendirebiliriz:

  • “Oyun hamuru ya da kilden gök cisimlerini modellemeleri istenebilir.” Her öğrencinin tüm kırtasiye malzemelerine sorunsuz ulaşabildiğini varsayan bir örnek.
  • “Öğrencilere atık malzemeler verilerek bunları uygun geri dönüşüm kutularına atmaları istenebilir.” Devlet okullarının büyük çoğunluğunda geri dönüşüm kutuları bulunmamaktadır. Yıl sonlarında okul idareleri, okul bütçesine katkı sağlamak üzere satmak için öğrencilerin atık kitap, defter ve kağıtlarını toplamaktadır.
  • “Öz değerlendirme formunda bilim, spor, sanat, müzik, resim, doğa gibi konular ana başlık olarak ele alınır ve öğrencilerden bu alandaki merak, ilgi ve algıladıkları yetenek düzeylerini işaretlemeleri istenir.” Bu ifadede, her okulda öğrencilerin yeteneklerini keşfedebileceği deneyimler oluşturacak alanlar varmış gibi öz değerlendirme yapmaları istenmektedir. Halbuki çoğu okulda öğrencilerin rahatça koşabilecekleri ve oynayabilecekleri kadar bahçeleri dahi bulunmamaktadır.

Bu örneklerden onlarca daha yazılabilir. Her okulda interneti, kesintisiz elektriği, akıllı tahtayı, her sınıfta bilgisayarı, projeksiyon cihazını, fotokopi makinasını, spor ve müzik aletlerini…vb. imkan olarak sağlandığını düşünen bir bakanlık ve ona göre hazırlanan bir müfredat. Bu müfredatla yine öğrenci yetiştirmenin tüm iş yükü öğretmenlere, maddi yükü velilere kalmakla birlikte laik eğitimden söz etmek ise mümkün görünmüyor. 

Gericiliğe kılıf: 'Değerler eğitimi' 

Okul öncesi dönem insan yaşantısındaki en kritik yılları kapsar ve bu dönemde kazanılan davranışlar ilerideki yaşantının mayasını oluşturur. Bu veriden yola çıkıldığında okul öncesi eğitimi tüm eğitim dönemlerinin de temelini oluşturur. AKP’nin yeni eğitim taslağında da bu veri dikkate alınarak ve adeta “çocuklara ne vereceksek bu yaşta verelim” mantığı ile hareket edilmiştir. 

Erdem-değer-eylem modeli bunun bir çıktısı olarak karşımıza çıkıyor ve uzun yıllardır “değerler eğitimi” adı altında laikliği rafa kaldıran, eğitimde gericileşmenin önünü açan uygulamaların taçlanmasına sebep olacak başlıklar olarak yerini alıyor. Söz konusu taslakta ele alınan 20 değer neredeyse tüm gelişim alanlarındaki becerilerle ilişkilendirilsin isteniyor. Okul öncesi dönem çocukların işlem öncesi dönemine denk düşer. Erdem modeline bakıldığında mütevazılık, sabır, vatanseverlik, tasarruf gibi değerlerin eylem alt basamakları bu dönem içerisindeki çocuğun bilişsel gelişimi ile çelişmektedir. Bu eğitim taslağına göre öğretmenin tüm işi AKP’nin gerici emellerine hizmet etmek olacaktır.

Okul öncesi eğitim programının temel ilkelerini incelediğimizde bir önceki eğitim programında sıklıkla değinilen “kapsayıcılık” vurgusunun yerini beceri temelli eğitim vurgusuna bıraktığı görülmekte “temel beceriler, alan becerileri, sosyal duygusal beceriler, okuryazarlık becerilerinin” gelişimine vurgu yapılmakta, beceri gelişimine yönelik fiziksel ortam düzenlemeleri, öğrenme yaşantılarının planlanması, beceri temelli süreç ve sonuç değerlendirmelere dikkat çekilmektedir. Bu durum da doğalında “çocuğun işi oyundur” ilkesiyle ters düşmektedir. Öğretmenlerin beceri edindirme ve öğretme, programı yetiştirme kaygısı nedeniyle, okul öncesi çocukların en temel ihtiyaçları arasında yer alan oyun temelli öğrenme yaşantılarının yerini beceri öğretimine dayalı öğrenme yaşantılarına bırakacağı kesindir. Ayrıca Okul Öncesi Taslak Eğitim Programı içinde tanımlanan tüm öğrenme çıktıları ve alt öğrenme çıktılarının, becerilerin gelişimsel olarak öğrenci düzeylerine uygun ilişkilendirildiği ifade edilmekte ancak öğrencilerin gelişimlerinin üzerinde beklentiler yer aldığı görülmektedir. 

Örneğin Kendini Tanıma (Öz Farkındalık Becerisi) başlığı altında edinmesi gereken beceriler şöyle: Öğreneceği yeni konu/ kavram veya bilgiyi nasıl öğrendiğini belirlemek, öğreneceği konu veya kavramlara ilişkin kendisine en uygun düşünme ve öğrenme stratejisi seçmek. Kendini Düzenleme (Öz Düzenleme Becerisi) başlığı altında sayılan becerilerse şöyle: İhtiyaçlarını karşılamaya yönelik hedef belirlemek, ihtiyaçlarına yönelik hedeflerini tanımlamak, çıktılarına ulaşmayı etkileyen çevresel etmenleri belirlemek, çıktılarına uygun planlama yapar.

Öğretmenler yeni programlara hazır mı?

Taslağa detaylıca baktığımızda bunlar gibi onlarca örnekle karşılaşabiliriz. Matematik Alan Becerisi başlığı altında finans okur yazarlığı, okur yazarlık becerilerinde, dijital okur yazarlık, dijital bilgiye erişim yollarını bilmek gibi, yetişkinlerin dahi kazanmakta güçlük yaşadığı başlıkların olması “çocuğa görelik” ilkesiyle tamamen zıttır. Kaldı ki bu başlıklar çocuğa göre uyarlansa bile öğretmenlerin bunları kazandırmakla ilgili herhangi bir donanımsal süreçten geçmediği bilinmemekle beraber öğretmenlere tüm bu taslağın uygulamasına yönelik nasıl bir hizmet içi eğitim verileceği de henüz belli değildir. Mart ayının başlarında henüz değişen ve programı nasıl uygulayacağını bilemeyen okul öncesi öğretmenlerinin aradan iki ay bile geçmeden yeni programla sınanmaları da trajikomik bir durumdur. 

Söz konusu eğitim içeriği taslağında yer alan “aile katılımının, ebeveynlerin ve diğer aile üyelerinin okulda uygulanan eğitim programına katkıda bulunup yönetim ve karar verme süreçlerine katılarak aktif rol ve sorumluluklar üstlendiği çalışmalar olarak görülmesi ailelerin okulların eğitimsel hedeflere ulaşabilmesinde ve var olan durumlarının iyileştirilebilmesi ile ilgili karar alma süreçlerinde aktif olarak yer alması gerekliliği” ifadesi ise son derece sıkıntılı bir sürecin girdilerini barındırmaktadır. Veli, gördüğü, duyduğu ya da istediği her şeyi öğretmenden talep edebilecek olup, bilimsel bilgiden uzak olan yaşantıları bilim yuvaları olması gereken okullarda uygulaması için öğretmene baskı uygulayabileceği gibi tehlikeleri de beraberinde getirebilir. 

İmkansızlık kayıt dışı para talebini atıracak 

Okul öncesi eğitim programı, UNICEF destekli AB projesi olan ve 30 milyon avro bütçesi olan “Erken Çocukluk Eğitiminde Kalite ve Erişimin Artırılması” projesi ile desteklenmektedir. Bu proje ile pilot okullarda yeni müfredat bir sene boyunca 20 ilde uygulanmıştır. Belli sayıda öğretmene bu deneyim hizmet içi eğitimle aktarılmıştır. Fakat projenin bütçesinin nereye harcandığı ve eğitim ortamına katkısı bilinmemektedir. Okul Öncesi Eğitim Programı’nda öğrenme ortamları olarak bahsedilen okul içi öğrenme ortamları-öğrenme merkezleri için kullanılacak materyaller okulun kendi imkanlarına göre sağlanacağı ifade edilmektedir. Okulun maddi imkanlarının kaynağı velilerin maddi imkanları olması nedeniyle velilerden alınan bağış ve kayıt dışı paraların oranı artacaktır. Nitelikli eğitimin, eğitimde piyasacılıkla mümkün olması anlamına gelmektedir.

Yeni içerik taslağına göre öğretmenlerden detaylı günlük plan yapmaları, sınıfındaki her öğrencisinin ailesine yılda en az bir kere ev ziyareti yapmaları, aile eğitimi vermeleri gibi mesai dışı işler yapması beklenmektedir. Öğretmenlerin mesai saati dışında çalıştırılması karşılığında herhangi bir ücret verilmemektedir. Öğrencilere erdem değeri olarak saygı öğretilmesi hedeflenirken öğretmenlerin saygınlığı gözetilmemektedir.