Kimiz biz? Emekçi mi yoksa Türk, Kürt, Müslüman… mı?

Bu soruya verilecek yanıt yapacağımız işi, mücadelenin zeminini, eksenini, ittifaklarını, hedeflerini ve sonuçlarını belirler.

Burjuvazi son 40 yıl içerisinde işçi sınıfında kimlik bunalımı yaratmak bakımından başarılı oldu. Eskiden emekçilerin bu soruya verdikleri yanıt sınıfsal bir içeriğe sahipti.  Bu bütün dünyada böyleydi. Yeni dönemde ise yanıt ya etnik kimlik ya da mensubu olunan din olarak beliriyor: Müslümanım, Türküm, Kürdüm, vb.

Bu dönüşüm burjuvazinin başarısıdır. Burjuvazi bunu sağlamak için özel gayret gösterdi. Bu gayret kendisi açısından sınıf mücadelesinin gereğiydi.

Burjuvazi neden işçilerin sınıf kimliğini erozyona uğratmaya önem verir ?

Çünkü iktidarını tehdit edecek tek etken sınıf mücadelesidir. Burjuvazi açısından güç üretim araçlarını elinde bulundurmak demektir. Siyasal ve ideolojik mekanizmalar bu iktisadi ayrıcalığı elde tutmak üzere devreye sokulur.

İşçi sınıfının sınıf bilincine sahip olması demek, öncelikle emekçinin kendisini işçi olarak tanımlamasını gerektirir. Bu bilinç işçinin sınıfına aidiyet hissetmesiyle gelişir ve en nihayetinde sınıfının kurtuluşu için sınıf mücadelesine katılma biçimi kazanarak en yüksek seviyeye ulaşır.

Yalnızca sınıf mücadelesi işçi sınıfını, burjuvazinin elindeki üretim araçlarının kamulaştırılması hedefine kilitler. Bu hedefe yaklaşmak burjuvazinin yaşam suyunun kesilmesi anlamına gelir. Burjuvazi bunu çok iyi bilir.

Burjuvazinin, işçinin, işçi olduğu bilincini ortadan kaldırmaya bu denli önem vermesinin nedeni budur.

Bu operasyon, bir yandan da işçi kimliğinin başka kimliklerle ikame edilmesini gerektirir. Bu nedenle, post modern çağda, post Marksist çevrelerin de katkısıyla, asli olanın sınıf dışı kimlikler olduğu savı özel olarak işlendi. Sınıfın yerine dini ve etnik kimliklerin geçirilmesi bakımından çok özel bir ideolojik ve siyasi çaba sarf edildi.

Siyasi çaba zor unsurunu da içeriyordu ve sendikal örgütlenmenin zorlaştırılması, sendikaların işlevsizleştirilmesi, sosyalist ve komünist partilerin kovuşturulması, yasaklanması bu kapsamda ele alınmalıdır.

İdeolojik olarak ise bütün dünyada dini ve etnik yapıları birer mücadele kanalı olarak bizzat emperyalistlerin kendisi organize etti. En radikal dincilik bile inanç özgürlüğü olarak hoş görüldü. Laisizm despotik bir siyaset olarak sunuldu. Emperyalist sistemin önünde her bakımdan engel teşkil eden büyük devletlerin parçalanması amacıyla etnik mücadeleler özgürlük yolu olarak alkışlandı. 2008’de Kosava’nın bağımsızlığını ilan eden Arnavutların ellerinde Amerikan bayrakları vardı.

Sovyetler Birliği’nin dipsiz bir kuyuya çekilmesi için organize edilen Afganistan savaşının kirli terör örgütü Taliban’ın yaratılması, bütün İslam dünyasından gençlerin o bölgeye taşınması doğrudan CIA marifetiyle gerçekleştirildi. Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler, Türkiye’de Komünizmle Mücadele Dernekleri, Milli Türk Talebe Birliği gibi oluşumlar da.

Ülkemizde Kürt hareketinin giderek ABD çizgisine oturması, bu emperyalist ülkenin bölgesel planları içinde kendisine bir yer belirlemesi de aynı kapsamda değerlendirilmeli.

Emperyalist sistem dini inancı ve etnik kimliği özel olarak kullanır. Çünkü her ikisi de emekçileri kendi sınıf düşmanlarıyla birleştirirken, kendi içinde Türk/Kürt, Alevi/Sünni diye bölerek burjuvazinin çok işine yarayacak bir işlevi yerine getirir.

Kürt emekçilerini “özgürlük mücadelesi” etrafında örgütlemek, Kürt emekçilerinin sınıfsal kimlik ve çıkarlarını kaybetmeleri ve Kürt toprak ağalarıyla, burjuvazisiyle birlikte saf tutmaları anlamına gelir. Bu cephenin Türk karşıtına karşı başarıya ulaşma şansının olup olmaması ayrı bir konudur, ancak başarıya ulaştığında oradan Kürt emekçilerine herhangi bir pay düşemeyeceği kesindir.

Aynı şey dini cephe için de geçerlidir. Kimliğinizi Müslüman olarak tanımlıyorsanız, bu dünyadaki her şeyinizi kimliği yine Müslüman olan para babalarına teslim etmeyi, kapitalizmin her tür ahlaksızlığını kabul ediyorsunuz demektir.

Sınıfın erozyona uğraması ve yerini dinlerin, etnik yapıların alması, emperyalistlerin sonsuz bir savaş ortamını da garanti etmelerini sağlar.

Dünyanın ve bölgemizin bugünkü haline bakın ve din savaşlarının, “ulusal kurtuluş mücadeleleri”nin neye yaradığına karar verin.

Dini ve etnik kimliklerin mührü burjuvaziye aittir.