Yeni dünya savaşına AKP mi vesile olacak?

Aslında sosyalist sistem yıkıldığından beri devam eden bir dünya savaşının içindeyiz. Ama, büyük güçlerin doğrudan karşı karşıya geldiği türden olmadığı için, ilk ikisinden farklı bir dünya savaşı bu. Taraflar 30 yıl boyunca çatışmaları ya sosyalist sistemin artığı ülkelere yıktılar ya da Suriye’de olduğu gibi vekilleri üzerinden yürüttüler.

Bu kez Rusya ve ABD bloklarının epey yakın mesafeye yerleştikleri ve birbirlerine girmeleri için neredeyse yalnızca bir kıvılcıma ihtiyaç gösteren yeni bir durumla karşı karşıyayız. Baksanıza neredeyse bütün batı Rus diplomatlarını kovma kararı almış durumda.

Rusya Ukrayna’da ABD-NATO saldırısını savuşturduktan, Kırım’a el koyduktan ve en nihayet Suriye’ye girdikten sonra bloklar arasındaki kutuplaşma iyice ete kemiğe büründü. Kimileri durumu “soğuk savaş” diye nitelese de, hararet Orta ve Uzak Doğu’da gayet yüksek.

Oysa Sovyetler Birliği yıkıldığında neler üfürmüşlerdi. Bütün kötülüklerin anası sosyalizm ortadan kalkmış ve “yeni dünya düzeni”nin inşası başlamıştı. Bu iddiayı ortaya atanlar şüphesiz cahil değillerdi. Emperyalizmin egemenliğindeki “barış”ı muştulayarak solun gardını düşürüyorlardı.

Rusya Suriye’ye girerek Obama emperyalizminin planlarını suya düşürmeyi başardı. Sonrasında AKP’yi yanına çekerek ABD cephesinin ve NATO’nun içine nifak soktu. Aynı anda yürürlüğe koyduğu diplomatik atak karşı tarafı bir süre paralize etti.

Ancak buna Trump’ın yanıtı gecikmedi. ABD bir süre ne yapacağı konusunda kararsızlık yaşamış olsa da, Trump’ın dışişleri bakanlığı ve ulusal güvenlik danışmanlığı mevkileri için yaptığı yeni (şahin) atamalar, Suriye’yi kesinlikle terk etmek niyetinde olmadığını gösteriyor.

ABD Suriye’yi bölmek, yerleştiği parçayı bölgedeki istikrarsızlığı devam ettirmek için kullanmak niyetinde. İstikrarsızlık her zaman emperyalizmin işine gelir. Şunlar tartışılıyor: Acaba YPG’yi arka plana çekip, Suriye sahnesine Suud kontrolündeki cihatçıları mı sürecek? Rusya’ya kaptırdığı AKP’yi, bir parmak balla yeniden yedeklemeye mi çalışacak? Bunların hepsi olabilir. Ancak bu tartışmaların sözünü ettiğimiz genel planı geçersizleştirmediği kesin. AKP bölgede olacak, bölgede çok aktörle oynayacak, oynadığı aktörleri hem karşı blokla hem de birbirleriyle kapıştırıp/barıştırarak hakimiyetini artırmaya ve Rusya’yı püskürtmeye çalışacak.

Üstelik bu kadar da değil. Büyük güçlerin şimdilerde burun buruna geldikleri yeni paylaşım alanı Kıbrıs’ın çevresi. Bölge doğal gaz kaynıyor.

Bütün bu gelişmeler ABD/Rusya bloklarının doğrudan çatışma ihtimalini artıyor mu, azaltıyor mu? Bu ihtimal birazcık olsa gerçeklik kazanırsa bundan en çok etkilenen ülke hangisi olur?

ABD’nin son saldırgan politikasının yürürlüğe konulduğu tarih olarak AKP’nin Afrin operasyonunu verebiliriz. ABD AKP’yi Rusya’nın denetimindeki bölgeye ve Rus bloğunun içine adeta bir kama gibi soktu.

Rusya’nın bu hamleye şimdilik yanıt veremediği, an itibariyle, AKP’yi elden kaçırmamak kaygısının tavrını belirlemek bakımından neredeyse tamamen belirleyici olduğu aşikar. Ancak böyle devam edemeyeceği de bir o kadar ortada. Çünkü Afrin operasyonu Astana-Soçi mutabakat ve ittifaklarını açıkça tehdit ediyor. Üstelik ABD’nin şahin hamlelerinin Rus diplomasisini boşa düşürmekte olduğu da kabul edilmeli. Dolayısıyla bu kararsızlık nereye kadar devam eder? Öte yandan tek yönlü Rus ekonomisi Suriye’deki sıcak bir savaşa ne kadar katlanabilir? Putin’in ABD’nin hamlelerine vereceği tepkinin sertliği kesin olmamakla birlikte, Suriye ordusunun savaştığı cihatçıları ÖSO diye takdim eden AKP’nin payına düşeceklerin ortalamanın üzerinde olacağını tahmin edebiliriz.

AKP iki emperyalist blok arasındaki gerilim ve boşluklardan yararlanarak ikili oynamaya çalışıyor. Bir ABD’ye bir Rusya’ya. ABD kararsızlığa düştüğünde Rusya’ya, Rusya’nın nefesi kesildiğinde ABD’ye. Ama son derece tehlikeli işler karıştırıyor. Kendisine açılan alanlara dalarak ve buradaki “başarı”larından cesaretlenip “sıradaki”ne niyetlenerek değil yalnızca. Evet bunlar çok tehlikeli işler. Zira iki büyük güç de AKP’nin taktiğinin farkında. Yaptıkları her an kendisini büyük güçlerle karşı karşıya getirebilir. Örneğin AKP’nin, Türkiye’yi “İslamcı bir diktatörlük” diye değerlendiren yeni ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun yapacaklarına karşı bir B planının olup olmadığı çok meçhul.

Ancak buradaki esas kritik risk, AKP’nin yaptıklarının Rusya ve ABD bloklarını doğrudan karşı karşıya getirecek sonuçlara yol açma ihtimali taşıyor olması.

Yeni bir emperyalist savaş olasılığını akla getiren bütün bu gelişmelerin altında nesnel bir faktör var: Kapitalizmin uzun süredir devam etmekte olan ekonomik durgunluğuyla bağlantılı biçimde ortaya çıkmış bulunan hegemonya krizi.

Emperyalizm varsa savaş vardır. Bu savaşı insani duygularla önleyemezsiniz, kimlik siyaseti ise savaş ateşini harlamaya yarar yalnızca. Savaşın zorunluluğunu kriz yaratır. ABD emperyalist sistemdeki konumunu yitirmek istemiyor. Trump’ın başlattığı ticaret savaşının da Ortadoğu’daki şahin kararlarının da, atadığı yeni ulusal güvenlik danışmanının nükleer silah kullanmaktan yana olan tutumu da bunun göstergeleri. Rusya ise eğer ABD kıskacında boğulmak istemiyorsa emperyalist sistemde kendisini kanıtlamak zorunda. Şimdi ortada, büyüme hayalleriyle, bu iki büyük gücün işini kolaylaştıran, ama aynı zamanda da savaşın kontrolden çıkmasına yol açacak işler çevirmekte olan bir de AKP var.

Savaşı önlemenin tek yolu, kapitalizme karşı sınıf savaşını organize etmektir. Bolşeviklerin birinci paylaşım savaşı sırasındaki taktikleri şu an için de geçerli yani: Emperyalist savaşa karşı sosyalizm savaşı.