Afrin’de ne oldu?

Bildiklerimiz, tahmin ettiklerimiz, bir de (en azından şimdilik) hiç bilmediklerimiz var. Emperyalist güçler hakimse, bütün bunlar olağan.

YPG ve birkaç hafta önce destekçi olarak gelen Suriye ordusuna bağlı milis güçleri Afrin’i çatışmadan terk ettiler. Burası kesin. Nedeni konusunda farklı yorumlar yapılacaktır.

YPG ağır kayıp vermemek için, “kendiliğinden” çekilmiş olabilir mi?

Mümkün. Zira Suriye hava savunma sistemlerinin devre dışı bırakıldığı koşullarda TSK’nın bombardımanı ile çok ağır kayıplar vereceği kesindi.

Rusya en başından itibaren Afrin konusunda YPG’ye destek olmadı. Bu tutumu, operasyonun hemen öncesinde Afrin’in kontrolünü Suriye ordusuna bırakma teklifini YPG’nin reddetmiş olmasıyla ilişkilendirildi hep. Rus basınında da bu yönde çok sayıda değerlendirme yer aldı.

Gerçekten böyle olmuş olabilir. Ancak bunun olgunun esas değil, görünür nedeni olduğunu düşünmek gerek.

Esas neden, AKP’yi yeniden ABD’nin kollarına atmamak yönündeki büyük Rus planıdır. Putin NATO’yu içeriden germeye ve AKP’yi NATO içindeki bir çıban başı olarak kullanmaya çalışıyor. Suriye’ye kendi emperyal planları bağlamında anlam biçiyor. Esad’ın derdi ise Suriye’deki sorunları çözmek. Putin Suriye’yi dünyadan görürken, Esad dünyayı Suriye’den görüyor.

AKP işte bu boşluktan yararlandı. Ancak Rusya’nın bu sessizliği karşısında, arkasında ABD’nin desteğini bulduğu da açık. ABD, Rojava’da 30 bin kişilik Kürt ordusu kurma planıyla AKP’yi Afrin’e girmesi yönünde açıktan provoke etti. O’nun derdi de Obama döneminde geri düştüğü Suriye sahasında yeniden inisiyatif alabilmek.

Sahada işler bu kadar karışıkken, YPG’nin Afrin için tek başına karar verme olanağı zaten yoktu.

Dolayısıyla Afrin’in zorunluluk gereği, kimileri buna “korkudan” diyecektir, boşaltılmış olması hiç şüphesiz eşyanın tabiatı gereği. Salih Müslim’in deyişiyle “savaşa daha uygun koşullarda devam edebilmek” için.

Peki, Afrin’in çatışmasız teslimi için taraflar arasında değişik pazarlıklar yürütülmüş olabilir mi?

Tersinden soralım: Bu tür pazarlıklara gerek doğuran bir ortam mevcut mu?

Aslında ABD, AKP’yi operasyona, YPG’yi Afrin’den çıkmaya mecbur, Rusya’yı da bu gelişmeler karşısında ofsaytta bıraktı.

YPG’nin pazarlık gücü yoktu, çünkü her bakımdan tamamen ABD’nin elindeydi.

ABD’nin AKP’ye bir şey vermesine gerek yoktu, çünkü AKP Afrin operasyonu için fazlasıyla gönüllüydü, gönüllü olmaya mecbur bırakılmıştı.

Hazır Rusya ve Suriye, cihatçı güçlerin Şam’ı bombalamak için tekrar kullanıma soktukları Guta ile meşgullerken, ABD’nin iki stratejik ortağını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmesi ve Suriye’nin batısına el atması bakımından Afrin büyük potansiyel içeriyordu.

Bu nedenle AKP açısından bir zafer olarak sunulacak olan Afrin gelişmeleri Suriye savaşının yalnızca daha farklı bir evreye girmiş bulunduğunun göstergesidir, bu yeni evrede ABD’nin eli daha güçlüdür.

ABD her iki müttefikini Esad’ın denetimindeki bölgenin istikrarsızlaştırılması için savaşa tutuşturmuş bulunuyor. Niyeti öteden beri Suriye’yi parçalamak. Bu arada AKP ile Suriye rejimi arasındaki ilişkiler de onarılmaz bir düşmanlıkla yüklenmiş durumda. AKP ise “ABD Rojava’daki üsleri Türkiye için kuruyor” diye diye Afrin’e dalıyor, “arkası gelecek” diye de ekliyor. Kendisinin de kabullendiği gibi aslında bütün bunların arkasında Türkiye’ye el atılması aşaması yer alıyor.

Öte yandan, Rusya’nın kendi hakimiyetini tehdit etme riski bulunan bu gelişmelere sessiz kalması beklenmemeli. Değindiğimiz gibi O’nun dikkati şu anda Guta’da. Sonrasında yeniden İdlib’deki cihatçı grupların temizlenmesine kayacaktır. Nitekim Guta’daki cihatçıların, aynen bir süre önce Halep’tekilerin olduğu gibi, İdlib’e taşınmasına başlanmıştır. Üstelik Guta öncesinde Suriye operasyonu İdlib’de devam etmekte idi. İdlib büyük bir cihatçı kampı haline geldi ve artık Afrin’le birlikte giderek Esad ile AKP arasında sıcak savaş ihtimalini içeren bir sorun başlığı olarak şekillenmekte.

İşte tam bu noktada Afrin’deki gelişmelerin, ABD lehine, Rusya’ya karşı değişik başlıklarda kullanılmak üzere pazarlık kozu yaratıp yaratmadığı sorusu gündeme taşınmalı. Suriye’nin bölüşülmesi ve Esad’ın konumunun tartışmaya açılması gibi başlıklarda.

Türkiye’nin emperyalizme yem olmamak için emperyalizme karşı savaşması gerekiyor. Bunun yolu ise öncelikle bizim eşit, adil sosyalist düzeni kurmamızdır. Bu Türkiye’nin komşularıyla barış içinde yaşamasının da koşuludur. Türkiye’nin bütünlüğü, komşularımızın bütünlüğüne bağlı.