Erdoğan neden böyle ..…?

Ben başlığa “yapıyor” kelimesini ekliyorum. Siz istediğinizi düşünün. Yazı aktif olsun.

Bülent Arınç’ı bile ofsayta düşürecek, O’nunla arasının açılmasına ve parti içinde bir takım gerilim hatlarının oluşmasına fırsat verebilecek denli yüksek düzeyli “ben bilirim”ci tavırlarından söz ediyorum.

* * *

AKP’nin ve Erdoğan’ın, yaşam tarzımızı İslamileştirmeye yönelik müdahaleleri gündemi saptırma amaçlı değildir. Böyle bakılırsa meselenin iç yüzü yine anlaşılmamış olur. Hiç olmazsa artık şimdi bu yapılmamalıdır. En başından beri İslamcı yaşam tarzı konusunda “samimi”ydiler. Dünya görüşleri bunu gerektiriyordu. Bir kere iktidarlarını sağlama aldıklarında orijinal planlarını yürürlüğe koyacaklardı. 2010 referandumu ve 2011 genel seçimleri sonrasında yaptıkları budur. Gerçek niyetlerini göstermişlerdir.

* * *

Ancak, türban konusunda elde ettikleri başarı sonrasında, bu dinci-faşist niyeti, Erdoğan’ın herkesi çiğneyerek ve risk yüklenerek açık etmiş olmasının siyasi bir nedeni olmalıdır.

* * *

Vardır ve AKP siyasetinin tıkanıklıklarıyla ilişkilidir.

Bakalım:

Dış siyaset alanında tamamen çaresizler. Şimdi durumu toparlama imajı vermeye çalışıyorlar. Irak merkezi yönetimi ve İran ile ilişkileri düzeltme amacındalar. Yüzlerini yeniden AB’ye dönmeleri de bununla ilişkilidir. Ancak bütün bu başlıklarda büyük güçlere güven verecek bir zemin oluşturmaları artık mümkün olmayacaktır.

Öte yandan, Haziran ayaklanması istikrar vurgusunun çürüklüğünü, oy vermeyen %50 içindeki bir kesimin rahatsızlıklarının isyan düzeyine ulaştığını göstermiştir. Ayaklanmadaki esas tepkinin Erdoğan’a yöneldiği unutulmamalıdır.

Ekonomideki durum özenle izlenmelidir. Cuma günü açıklanan ABD tarım dışı istihdam verileri Türkiye borsasının son dakikalar içinde %2.5 düşmesine neden oldu. ABD verileri aslında ekonomideki kısmi bir toparlanmanın ipucu olarak kabul ediliyor ve bu durum Türkiye’ye girecek sıcak paranın azalacak olması anlamına geliyor. AKP, önümüzdeki aylarda etkileri belirginleşecek bu gelişmenin sıkıntılarını yaşıyor. Kredi kartlarına yönelik düzenlemeler ile kamu sağlık harcamalarının azaltılmasını amaçlayan önlemler bu çerçevede okunmalıdır.

Ve nihayet “barış süreci“. AKP’nin burada herhangi bir şey gerçekleştirmesi zaten olanaksızdı. Şimdi bu artık herkesçe kabul edilir bir gerçeklik halini alıyor.

* * *

AKP iktidarını tek adam, Erdoğan üzerinden kurdu. Şimdi çökmekte olan bu oyundur. Büyük merkezlerin Erdoğan’ın üzerini çizdikleri açıktır. Son Avrupa turu sırasında iki gazetecinin sıradan ama başbakanın karizmasını bir kez daha yerle bir eden soruları bile bunun kanıtıdır. Eskiden kendisi bölge lideri olarak karşılanır ve bunun propagandasını yapmasını sağlayacak soruların muhatabı olurdu.

Bütün bunları en iyi hisseden başbakandır. Kişilik özellikleri ve AKP’nin siyaset kurgusu kendisinin sessiz biçimde emekliye ayrılmasına izin vermeyeceğine göre, geleneksel saldırı politikasını yükselterek sürdürmekten başka çaresi bulunmamaktadır.

Dış politikada yüklenecek herhangi bir konu kalmadığından hedefin iç siyaset alanı olması gayet doğaldır. Erdoğan şimdi parti içi gerilimler pahasına kendisinin ne denli vazgeçilmez olduğunu kanıtlamak, yerel seçimlerden de en azından %45’lik bir oyla çıkmak zorundadır.

Böyle yapabildiğinde, bunu yaparken dinci tabanını gerektiğinde bir milis gücü olarak devreye girecek diri bir unsur olarak konsolide edebildiğinde, hem AKP-Cemaat bloğuna hem de büyük güçlere işlerin ancak kendisi tarafından götürülebileceğini kanıtlamış olacaktır.

* * *

Açık ki şimdi büyük güçler de sahneyi izliyorlar. Yerel seçimlerde Erdoğan ile birlikte örneğin Sarıgül’ün alacağı oy oranı tercihlerini hangi yönde koyacakları konusunda somut bir veri olacaktır.

Ancak bu türden somut gelişmeler ne yönde olursa olsun, en azından Erdoğansız bir uyumlu İslam siyaseti ve daha yumuşak bir AKP modeli arayışındadırlar.