CHP’ye, AB’ye değil; yalnızca kendimize güveneceğiz

AKP referandumu sahtekarlıkla “kazandı”.

Devletin bütün kurumları elindeydi. Hukuku çiğneyerek, devleti devreye soktu.

Önümüzdeki dönemde ülkeyi nasıl yöneteceğinin kanıtıdır.

*****

CHP’nin referandum sürecindeki çizgisi netti:

Erdoğan’ın fiili başkanlık konumunu meşrulaştırmak, “hayır” kitlesini paralize etmek, eve kapatmak.

CHP budur ve kendisinden başka türlüsünü beklemek hayalden de öte gerçek dışılıktır. CHP, Türkiye’nin gericileştirilmesinde AKP’nin en önemli destekçilerindendir.

Referandumun sonucu sandıkta “hayır”, YSK’da “evet” iken, CHP 16 Nisan’dan beri de aynı tutumunu sürdürüyor.

O gece saat 23’e kadar hiç ses çıkarmamış olması bu istikrarın göstergesidir. Çıkan ses ise, konuşmasını bitirir bitirmez kamuoyunun önünden apar topar kaçan Kılıçdaroğlu’na aittir. O çok kısa açıklamada ilgili yasanın 98. maddesini okuyarak bariz hukuksuzluğa işaret etmekle yetinmekten başka bir şey yapmamayı özellikle tercih etti.

CHP’nin “itirazlarımız dikkate alınmazsa sonucu gayri meşru sayacağız” açıklaması, 17 Nisan akşam üzerinden itibaren sokaklara çıkan kitlelerin ortaya koyduğu basıncın sonucudur.

Ancak “gayri meşru sayacağız”ın ayakları hala havadadır: Ne anlama geliyor, somut karşılığı nedir ? Bunlar tamamen belirsiz. Ayrıca CHP bu düşünceyi fiili bir kuvvet haline getirme yönünde adım atmadığı taktirde, ortaya çıkacak sonuç umutsuzluğa katkıdan başka işe yaramayacaktır.

CHP’den başka bir şey beklenmez dedik. Nedeni kapitalist düzenin partisi olmasıdır. Kapitalizm çok sıkıştı. Yalın gerçek kapitalist üretim ilişkilerinin, 1950’lerde olduğu gibi sosyal devletçi bir ara form üretme kapasitesini tümüyle yitirmiş olması. Çelişki keskin ve çözüm yalnızca sosyalizm.

CHP’nin pratikteki çaresizliği de bununla ilişkilidir. Hiç güvenilmez.

*****

Öte yandan büyük güçlere de güvenilmez.

Tamam, uzun süredir AKP’nin kurmay kadrosunu değiştirmeye, içinden daha itidalli bir yapı çıkarmaya çalıştıkları sır değil. Zaten 15 Temmuz neyin nesiydi ?

Referandumun üzerinden üç tam gün geçmiş olmasına rağmen Avrupa kanadından herhangi bir kutlama mesajının gelmemiş olması da, Trump’ın Erdoğan’a açtığı telefonunun bir yarım gün geçmeden Beyaz Saray tarafından bunun bir kutlama konuşması olmadığı şeklinde tekzip edilmiş bulunması da bu bakış açısının devam etmekte olduğunu gösteriyor.

Emperyalizmin bakış açısı böyle, ama, sonuçta işine bakar. Hem getirirler hem götürürler hem de, olmadığı taktirde, yine çıkarlarına göre kullanırlar.

O nedenle, içinde büyük güçlerin yer aldığı bir operasyondan memleketimiz adına olumlu bir beklenti içinde olmak halka ihanet etmek anlamına gelir.

******

Kapitalizmin durgunluk-kriz sarmalı içinde boğulmuş hali ile emperyalizmin hegemonya krizi bütün dünyada otoriteryen yönetimlere gerek doğuruyor.

Türkiye’de rejim değişikliğiyle ilişkili gelişmeleri bu bağlamdan koparamayız.

Hedefimiz o nedenle sosyalizm. Eşitlik ve kalkınma için kamuculuğa; barış ve bağımsızlık için antiemperyalizme; kardeşçe bir arada yaşayabilmek ve özgürlük için laikliğe ihtiyacımız var.

Hepsinin çerçevesi sosyalizmdir.

Bu mücadeleyi yükseltebilecek tek güç ise işçi sınıfı ve onun öncü siyasi kuvveti olan komünistler. Kendimize ve işçi sınıfına güveneceğiz, sınıfa gömüleceğiz.