AKP Ne Yaptığını Biliyor mu?

Türk jetinin Suriye karasularını ihlal etmesi provokasyondu. Provokasyon, tahmin edildiği gibi, olayın sonrasında da devam ettirildi.

Türk tarafı, bütün unsurlarıyla, emperyalist ittifakları Suriye’ye yönelik askeri müdahaleye ikna etmek için büyük çaba harcadı.

ABD ve müttefiklerinin kısa vadede askeri bir operasyonun içinde yer almayacakları bir kez daha anlaşıldı. Bu bakımdan Türkiye’nin Suriye açılımının başarısızlıkla sonuçlandığı ve Erdoğan’ın dış politikada bir kez daha karizmayı çizdirdiği söylenebilir. Nitekim Libya’da da böyle olmuş, işin en başından itibaren gayet proaktif bir politika izleyen AKP ekibi NATO’nun Libya’yı bombalamasıyla senaryonun dışına itilivermişti. AKP’nin yapabildiği, bir bavul dolusu Doları yeni Libya yönetimine teslim etmekten ibaret kalmıştı.

Bütün bunlar AKP’yi üzerinde hegemonya kurmaya çalıştığı Arap-İslam coğrafyasında çok konuşan ama gereğini yerine getirmeyen bir “zevzek” konumuna itiyor olabilir.

* * *

Ancak, buradan hareketle AKP’nin elinin dış politika alanında zayıfladığı hükmüne varmak çok kolaycı bir yaklaşım olacaktır. Evet gelişmelerin ortaya çıkardığı bu türden bir sonuç vardır, ancak görüntü tümüyle bu sonuçtan ibaret değildir.

Dikkat edilirse görüleceği gibi, AKP Suriye sorunundaki tutumuyla aynen Filistin sorunundaki gibi dünyada mazlumun yanında yer alan yalnızı oynamakta ve buradan da hem içeride hem de dışarıda, kendisine tarihsel bir meşruiyet zemini oluşturmaya çalışmaktadır. Bu taktiğin Sünni İslam coğrafyasında gayet etkili olduğu anlaşılıyor. Buna iç siyaset ortamı da dahildir.

* * *

Bunun ötesinde, AKP’nin bölgesel politik taktik ve stratejileri ciddi açıklar vermektedir.

Örneğin, Esad’ın Cumhuriyet’e verdiği mülakatta da belirttiği gibi, Erdoğan’ın Esad ailesiyle olan ilişkilerine de yansımış bulunan Türkiye-Suriye ilişkilerindeki sıcaklığın son bir buçuk sene içinde tepe taklak olmasının açıklanabilmesi olanağı yoktur.

Filistin ve Suriye konusunda büyük hassasiyet gösteren AKP’nin, Sünni rejimlere karşı Şii ayaklanmalarının gerçekleştiği Arap ülke yönetimlerinin başvurduğu şiddet karşısında tamamen duyarsız kalması da açıklanabilir nitelikte değildir.

Türkiye’nin Suriye’nin içişlerine karışmanın da çok ötesinde, silahlı çetelerin eğitim merkezi haline getirilmiş olması ise tam bir sefilliktir.

Bu “tutarsızlıklar”ın tümü Türkiye’nin ABD’nin Ortadoğu politikalarına eklemlenmiş siyaset tarzıyla ilişkilidir.

Obama ile birlikte geliştirilen yeni ABD Ortadoğu açılımı, İsrail’in üzerinin bir süreliğine çizilmesini ve “içeriden” bir aktör olarak Türkiye’nin konuşlandırılmasını gerektirmiştir. NATO projenin tam olarak içindedir ve Türkiye de bir NATO üyesi olarak farklı bir misyonu yüklenmiştir. Burası, AKP’nin Yeni Osmanlıcılığı ile ABD Baharı’nın kesiştiği noktadır.

* * *

Aslında bütün bölgesel aktörler ve NATO ittifakı gelişmelerin içeriğinin tam olarak farkındadır. Yabancı basın hemen her gün Türkiye’nin Suriye olaylarındaki askeri rolünü fotoğraflamaktadır. Fotoğrafın içinde hem AKP’nin saldırganlığı hem çaresizliği bulunmaktadır. AKP, ABD’nin belirlediği alanın ötesinde inisiyatif kullanmaya kalktığında gülünç duruma da düşmektedir.

Olayların AKP’nin planladığı gibi gelişmesi durumunda, Suriye bir dış müdahale ve iç savaş ile parçalanacaktır.

Rusya ve Çin’in Suriye konusunda izledikleri tutarlı politikanın gösterdiği gibi, bu parçalanma süreci bölgesel bir savaşla birlikte olacaktır. Eğer dediğini yaparsa İran bu savaşın içinde yer alacak ve Türkiye’yi füzeleyecektir, vb.

Bu kadarla da kalmayacak Suriye Alevi/Sünni/Hristiyan, Arap/Kürt/Türk eksenindeki parçalanmaların konusu olacaktır. Bu parçalanmanın bölgedeki diğer ülkeleri ve bu arada Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmazdır.

Kürt eksenli gerilim birikiminin Suriye dışında Türkiye-Irak-İran coğrafyasını etkilemesi ve PKK gerçekliğini tamamen farklı bir zeminde yeniden şekillendirmesi kaçınılmaz görünmektedir.

* * *

Kısacası, Suriye’nin parçalanmasına yönelik bir müdahale aslında bölgenin tümüyle yeniden şekillen(diril)mesi sonucunu verecek bir başlangıç olacaktır.

Zaten bu nedenle NATO güçleri bu işin içinde kısa vadede yer almak istememektedir.

Suriye müdahalesi, İran ve hemen sonrasında Türkiye’nin ve kesinlikle Kürtler’in kaderinin belirleneceği bir gelişme olacaktır.

* * *

Şimdi yazının başlığındaki soruyu bir kez daha soralım: AKP ne yaptığını biliyor mu ?

İşin gerçeği, artık AKP, yapacağını yapmadan önce bilme gerekliliği noktasını geride bırakmıştır.

AKP artık bilmek değil yapmak, “büyüklüğünü” kanıtlamak zorundadır. AKP büyük görüntü sergiledikçe iktidardadır. Yapacakları kendisinin ve Türkiye’nin sonu anlamına gelecek olsa bile.

Bir de bu nedenle Suriye konusundaki politikasının duvara tosladığı saptamasıyla (bu gerçek olsa bile) AKP’nin güç kaybedeceğini düşünmek acele etmek anlamına gelir.