Kanla beslenenler!

İlhan Cihaner'in "Kanla beslenenler!" başlıklı yazısı 1 Mayıs Çarşammba tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Önceleri açılım, çözüm, barış, kardeşlik, demokratikleşme, İmralı, gibi sözcüklerle kullanılan “süreç” artık “özerkliğini” ilan edip tek başına kullanılan bir kavrama dönüştü...

Sürece karşı mısın? Süreci destekliyor musun?

Sürece karşı olanlar tasfiye olacaklar! Sürece karşı olanlara gelecekte yer yok!...bu ve benzeri cümleler kullanılmaya başlandı.

Böyle olunca da süreç her şeyden önce içeriğinden/amacından/risklerinden bağımsız, olumlu anlam yüklü bir mite dönüşmek üzere.

Hele “barış ve çözüm” yerine kullanılacağına ve bunlara önsel olarak hiç kimse karşı çıkmayacağına göre, ön açıklama yapmadan konuşulamaz oldu.

Sen misin “sürece iman etmeyen”, kaygı duyan, eleştiren... Ne kan içiciliğin kalır, ne barış karşıtlığın. Artık geçmişinde, üstelik kimsenin cesaret edemediği dönemlerde barış/çözüm adına verdiğin mücadelelerin, aldığın risklerin, yattığın cezaların da anlamı yoktur.

“Sürece iman etmişsen” tam tersi ne sorumlusu olduğun faili meçhuller hatırlatılır ne de yıllar yılı toplumu kışkırttığın ırkçı dil hatırlanır...

Patlattığın mayınlar da unutulmuştur, jetlerle bombaladığın köylüler de... Artık barışsever bir sevgi kelebeğisindir...

Süreç bir kez böyle ele alınmaya başlanınca, bir başka kuş daha vurulmuş olur: Süreç, aktörlerinin faillerinin sorumluluk ve belirleyiciliklerinden, hatta tüm dinamiklerinden soyutlanmış olur. Sanki doğal belirleyiciliği olan, sıkı neden-sonuç ilişkilerine bağlı, siyasetin hatta insanlığın müdahalesi imkansız bir “doğal süreç” yaşanmaktadır.

Sonucunda da yaşadığımız şey olur. Başından beri duyulan kaygıları giderecek güvenceleri vermek yerine “sürece iman et!” derler.

Bu toplum mühendisliğinin kullandığı en elverişli suçlama ise “Terörden beslenenler! Kandan beslenenler!”.

Bakanlardan akıllı kadın/adamlara, milletvekillerinden gazetecilere hepsinin kullandığı bir suçlama oldu. Sürece karşı olanlar “terörden beslenenlerdir!”

Partileri, aydınları kendi kanlı parmaklarıyla işaret ediyorlar: “Kandan beslenenler!”

İyi de ağalar, her şeyden önce artık her iki tarafa da hakimsiniz. Öyle belirsiz imalar yapacağınıza açıklayın, kimmiş bunlar?

Hani çok kullanıyorsunuz ya: “Belgelerini koyun ortaya.”

İma ettikleri genellikle CHP, son zamanlarda da sürece iman etmeyen sol/sosyalist kişiler ve yapılar.

Gelin o zaman Başbakan’ın çok sevdiği bir şey yapalım: Biraz tarihte eşelenelim, biraz da mali işlere girelim...

Beslenmeden kasıt sanırım öncelikle mali avantaj elde etmektir.

O zaman öncelikle “terör” nedeniyle yaptığınız harcamaları açıklayın.

Bakalım ihaleleri kim almış?

Yapılan tüm silah alımlarını detayıyla açıklayın.

Görelim kimler imzalamış?

Kimlerden alınmış silahlar?

Kimler aracılık etmiş?

Zenginleşenler kim?

Hele kastınız başka ülkelerse, bir dakika durmayın belki bizimde size soracak sorularımız çıkar niye aynı ittifaktasınız o zaman?

Bu “yeşil gladyo” ya da “devlet içinde devletse” kastınız, onu da bilelim. Ama belgeleriyle!

Bir diğer beslenme de siyasi ranttır sanırım...

2011 seçiminde, meydanlarda attığınız nutukları dinleyelim tekrar.

Komünizmle Mücadele Derneklerinden, Akıncılık maceralarınızdan bu yana yazdıklarınıza çizdiklerinize bir bakalım.

Şimdi herbiri beyaz güvercin kesilmiş “OHAL valilerini”, bakanları ve oralardaki performanslarına bir bakalım...

Kılına dokundurtmadığınız, sürece destek olan kahraman hakim/savcılarınızın “OHAL günlerini” bir araştıralım...

Koruculuk ve siyasi tercih arasındaki ilişkiye bakalım...

En önemlisi de gelin yaşamını kaybedenlerin “sosyo ekonomik profilini” çıkaralım. Cümle alem görsün bakalım, kimlerin kanı dökülmüş, kimler palazlanmış?

Hem böylece meselenin ihmal edilmiş boyutlarını da tartışmış oluruz.