Hukuk dersiymiş!

Hukuk dersi... Ne kadar çok duyarız bu lafı.

Anayasa Mahkemesi bir karar verir manşetler hazırdır: Anayasa Mahkemesinden hukuk dersi!
Adalet Bakanı cevap verir aynı manşet: Anayasa Mahkemesine hukuk dersi gibi cevap!
Muhalefetin başvurusu reddedilir: Hukuk dersi!
İşlerine gelen bir köşe yazısı yazılır: falancadan hukuk dersi!
Şimdi bedavadan bu kadar hukuk dersi veren ve alanın olduğu ülkede son hukuk derslerine bir göz atalım.

Biliyorsunuz, artık “Evrensel” ön ekini hakeden Anayasa Mahkememiz, önce Twitter yasağının kaldırılmasını sağlayan bir ihlal kararı verdi. Ama tüm evrende muhteşem bir hukuk dersi olarak memnuniyetle karşılanan bu karar iktidarı rahatsız etti. Tam da burada işkillendim. Oysa süper bir orta yapmıştı Evrensel AYM. Atılan tweetlerden ölesiye korkan “sağlam iradeye”, sürdürülmesi imkansız bir yasağı, kuyruğu dik tutarak sonlandırmak için mükemmel bir fırsat sunmuştu. Hem daha ne yapsındı kararı verdikten sonra bir hafta bekletmişti. Hukukun yüz akı evrensel mahkememizin Başkanı: “bir hafta ya da daha fazla bekledik. O karar uygulanmayınca da açıklamak zorunda kaldık!” evet zorunda kalmışlar! İşte evrensel hukuk budur, hukuk dersi budur! Bir karar vereceksiniz ama kararı açıklamak için başka mahkeme kararının uygulanmasını bekleyeceksiniz! Tabii küçük bir ayrıntı bu arada beklenilen sürede, yasağın gerçek nedeni olan seçimlerde olup bitecekti! Eee o zaman AKP niye bu kadar celallenmişti. Hem de AYM nin yetkilerini tırpanlamayı düşünecek kadar.

Çok fazla zaman geçmedi Evrensel AYM, başka kararlarını “açıklamak zorunda kaldı”: HSYK Kanunu ile Elektronik Haberleşme Kanunu hakkındaki iptal kararları verdi.Bu kez mahkemenin bekleyip beklemediğini bilmiyoruz! Ve gene gelsin övgüler.

Oysa aynı AYM aynı Başkan ve kadrolarıyla bu memlekette hukuk devletinin, güçler ayrımının, adalet duygusunun, laiklik ilkesinin, emekçi haklarının köküne kibrit suyu döken kararlara imza atıp durdular yıllarca.

Hemen aklıma gelenleri sıralayayım size İlo sözleşmelerine ve Anayasaya aykırı biçimde, güvencesiz, ucuz, kölelik düzeyinde emek sömürüsü sağlayan 4/c uygulamasına olanak sağlayan yasayı Anayasaya uygun buldu. Hem de şu gerekçeyle: “Geçici personel statüsü, belli bir vasıf gerektirmeyen, daha çok bedensel çalışmalara ağırlık veren, başlangıç ve bitişi belli olan, süreli işlerde çalışmayı öngörmektedir. Bu personel, idare ile yaptıkları bir sözleşme uyarınca idare için belirli bir iş yapan kişi konumundadır ve yaptıkları iş, geçici veya mevsimlik olup, asli ve sürekli görevlerden de sayılmaz. Bu nedenle geçici personel Anayasa’nın 128. maddesi kapsamında belirtilen memur ve diğer kamu görevlileri kavramı dışında kalan, sözleşme ile çalıştırılan, işçi de olmayan, kendine özgü istisnai bir istihdam türüdür.” (Hah işte biz ona köle diyoruz!)

Bu mahkeme meclisten zorbalıkla geçirilen, 4+4+4 garabetini getiren yasayı Anayasaya uygun buldu, medreselere onay veren kanunu görmezden geldi.

Meclis açıkken ülkenin KHK lerle yönetilmesine, hatta temel yasaların değiştirilmesine olanak tanıyan Yetki Yasasını Anayasaya uygun buldu.

10 yıllık tutukluluk süresini iptal etti ama, derhal uygulanması gereken bu hükmün uygulanmasını bir yıl erteledi. Tabii gene küçük bir ayrıntı bu arada Balyoz Tutukluları, rastlantı olarak tutuklu statüsünden hükmen tutuklu statüsüne geçtiler ve bu hükümden faydalanamadılar. Örnekleri artırmaya gerek yok.

AKP faşizmi ve koalisyon ortağı olan Cemaat en büyük gücünü ve desteğini bu Mahkemeden aldı bu güne kadar. Neo-liberal yağma, özelleştirmeler, İş cinayetleri, kurgu davalar, anti demokratik yasalar... hepsi hukuki meşruiyetinin önemli bir bölümünü bu mahkemenin pratiğinden aldı.

Bir örnek daha AKP-Cemaatin mutlu mesut günlerinde, AYM ye hülle ile atama yapılmasını eleştiren Kılıçdaroğlu’ na nasıl cevap verdi “Evrensel Başkan” biliyor musunuz? “halkın iradesini hiçe sayanlar, onun vesayet altında tutulması gerektiğine inananlar, 11 bin hakim ve savcının kararına saygı göstermeyeneler, yasak alancılar, hukuk devleti kavramının arkasına gizlenerek insanları susturanlar, farklılıkları hazmedemeyenler, tek düşünce ve tek inanç hayal edenler ile yaşam tarzı dayatanlar statükonun kapsamı içindedirler. Adı geçen genel başkanın bu kapsamdan neden rahatsızlık duyduğu anlaşılamamıştır”.

Son verilen kararlar yanıltmasın bizi. Kaygıları hiçbir zaman hukuk olmadı. Göz ucuyla gözettikleri iktidar ilişkilerinde şimdi saflarını değiştirip kazanacağını düşündükleri ata oynamaya başladılar. Referansı hukuk olmayan bir mahkeme umut olamaz. Tam tersi, belki bu kararlar bizi korkutmalı. İktidar kavgasında bu kadar hızlı konum değiştirenlerin bir sonraki çarklarını hangi yöne olacağını kestiremeyiz.
Hesap vermeden kahramana dönüşmelerine izin vermeyelim.