İşler bu noktaya nasıl geldi?

İlhan Cihaner'in “İşler bu noktaya nasıl geldi? başlıklı yazısı 26 Mayıs 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Başbakan, partisinin genişletilmiş il başkanları “şeysinde” ibret verici bir konuşma yaptı.

Aslında kamu gücünü elinde bulundurmasa epey eğlenceli değerlendirmelere konu olabilecek bir konuşma!

Mesela şu kısmı: “(...) CHP’nin il başkanları illerde valilik yapıyordu böyle bir dönem yaşandı bu ülkede. Acaba bunu şu anda demokrasiye inanan hangi zihniyet, hangi anlayış kabul edebilir? Hem partinin il başkanı olacaksın hem de o ilde vali olacaksın bunları bu ülkeye yaşatan kim, hangi zihniyet?”

Konuşmanın bu kısmında, buzdolabı dağıtan, kömür kamyonu süren, seçim dönemi Başbakanlarının valisi olmak için canhıraş çalışan, hükümet aleyhine hiçbir gösteriye izin vermeyen valileri hatırlayıp gülümseyebiliriz.

Hatta AKP’nin devri iktidarında, tek parti döneminin “il başkanı valiler”inin yerini “vali il başkanlarının” almasının nasıl önemli bir demokrasi hamlesi(!) olduğu üzerine yazılar da yazabiliriz!

Ama Başbakan ve bakanlarla “kapalı devre ilişki” içerisinde bulunan -yargı dahil- devlet sisteminde, bu konuşmaların talimat olarak okunduğunu göz önünde bulundurursak, durumun vehameti anlaşılır.

Başbakan’ın muhalif olan herkese, her örgütlü yapıya yönelik, artık hiçbir mantık kurgusu, inandırıcılık, güvenilirlik, hukuka uygunluk en önemlisi de ahlaki kaygı duymadan yaptığı suçlamaları kastediyorum.

Biliyorsunuz Başbakan ve nazırları CHP’nin Suriye politikasını eleştiriyor. Doğaldır, haklarıdır da! Ama şu konuşmaya bakın: “(...)ve Reyhanlı’daki olayların içerisine karışanların bunları alıp Esad’a götürdüklerine dair belgeler artık elimizde iş bu noktaya geldi...”

Evet, iş bu noktaya gelmiş!

Başbakan bu konuşmayı yaparken “Reyhanlı’daki olayların içerisine karışanlar” dediği şoför/tur firması işletmecisinin ifadesi daha alınmamıştı. Çok sonra ifadesi alınıp salıverildi.

Yani Başbakan’ın Reyhanlı patlamalarını CHP ile ilişkilendirmek istediği ve olaylara karıştı dediği, operasyon medyasının 400 kez yurtdışına girip çıktığı bilgisini servis ettiği kişi Suriye Hatay arası yolcu taşıyan birisi!

Önemli olan bu soruşturmada sorulan soruların neredeyse tamamının Suriye ziyareti yapan milletvekillerine ilişkin olması. Dokunulmazlık engeli bir tarafa, bir siyasi faaliyetin kriminalize edilmesi söz konusu. Yani yargı, Başbakan’ın siyasi yaklaşımına paralel olarak siyasi bir faaliyeti soruşturmaya konu etmiştir. (yok canııım! Tabii ki Zeytinburnu gökdelenlerinin Başbakan’ın küsmesi kahrolması ile ilgili değil!)

Açıkçası bu bir darbedir.

Beğenilmeyen bir politika, yargı ve polis eliyle soruşturulur ise bu darbe olur. Darbe bulmak için boş yere tarihte eşelenmeyin.

Ama herkesin dehşete düşmesi gereken şu kısım “belgeler artık elimizde”!

Henüz şüphelilerin avukatlarında yok ama “belgeler Başbakan’ın elinde!” ve bu belgeler ana muhalefete karşı siyaseten kullanılıyor.

Acep rica etsem, bir iki belge de bana verir mi yargı? Mesela Roboski’de emri verenin kim olduğuna dair bir belge!

Belge demişken detaylı değerlendirmemi sonraya bırakıp, Başbakan’ın elinde çoktandır olan “RedHack belgelerinden” bir iki soru sorayım: daha dumanlar tüterken, olay yeri incelemesi bitmeden, ifadeler alınmadan, üç bakan çıkıp kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu açıkladı. Ve bir senaryo çizdiler.

Ama RedHack belgelerine göre bu senaryoya uygun telefon ihbarı 19 Mayıs tarihli! Yani 8 gün sonra!

Siz bu bilgiyi nereden, nasıl aldınız?

Doğruluğuna inanıyor iseniz, niçin tüm şüpheliler yakalanmadan, kamuoyuna açıklayıp kaçmalarına sebep oldunuz?

İstediğiniz gerçekten kaçmaları mıydı?

En önemlisi de Nusra Cephesi’nin Türkiye’ye yönelik benzer planları olduğuna dair istihbarat varken, niye baştan suçsuz ilan ettiniz?

Henüz firari şüpheliler varken, niçin çok kritik ifadeleri operasyon medyasına servis ettiniz?

Niçin sürekli şüphelilerin doğum yerine vurgu yapıyorsunuz?

Başta Hataylılar, tüm yurttaşlar bu soruların takipçisi olmalı ve hiçbir kışkırtmaya gelmeden sormalılar:

İşler bu noktaya nasıl geldi?