Yerel-ülkesel ölçek gerilimi ve siyaset

Son iki gündür Türkiye yolsuzluk skandallarıyla ve düzen krizinin derinleşmesiyle sarsılırken yerel seçim gündemi doğal olarak biraz geriye çekilmişe benziyor. Yine de sosyalistler açısından “belediyecilik” ve “yerel mücadeleler” seçim gündemi olsun olmasın tartışılması gereken bir başlık. Zira sosyalistler için bu konu, yerel seçimlerle sınırlı geçici bir gündem olmaktan ziyade genel siyasi mücadele hattını ilgilendiren stratejik bir mesele.

Geçtiğimiz cumartesi Sosyalistlerin Meclisi’nin Ankara’da yaptığı toplantı yerel mücadeleler konusunu bir siyasal strateji meselesi olarak değerlendiren bazı tebliğlerin tartışılmasına imkan tanıdı. Toplantının sabah bölümünde Türkiye’de düzenin içerisinde bulunduğu siyasi, ideolojik ve iktisadi kriz masaya yatırıldı. Öğleden sonraki ilk kısımda ise ilk olarak Ankara’daki ortak sol aday Kaya Güvenç seçim çalışmalarının ulaştığı mevcut durum hakkında bilgi aktardı. Arkasından ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde öğretim üyeleri olan Mustafa Kemal Bayırbağ Türkiye’deki siyasi süreçleri ve Aylin Topal ise Meksika’daki EZLN’nin hakim olduğu Chiapas bölgesini temel alarak yerel eksenli mücadelenin sosyalistler için nasıl bir anlama geldiğini merkeze alan birer tebliğ sundular. Günün son tebliğini sunan Zuhal Okuyan ise İzmir’de CHP’nin belediyecilik faaliyetlerini ve seçim çalışmalarını değerlendiren bir konuşma yaptı.

Bayırbağ ve Topal’ın tebliğlerindeki bazı noktaları aktarmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Farklı ülkeleri ele almalarına rağmen her iki konuşmacı da yerel ölçekli iktidar deneyimlerinin sosyalist siyaset için bir dizi olanak sunmasına rağmen son tahlilde ülke ölçeğindeki hakim kapitalist siyasi ve ekonomik yapılanmanın belirlediği alanda bir anlama sahip olabileceğini, bu yapılanmayla sürekli gerilimli bir ilişki içerisinde bulunacağını ifade ettiler.

Bayırbağ sosyalist bir belediyeciliğin kapitalizm koşullarında dahi hem kendi yerel hakimiyet alanında hem de ülke ölçeğinde etki yaratabilecek “icraatların” altına girebileceğini söyledi. Kısa vadede hakim olan yerellikte acil olarak çözülmesi gereken ama piyasacı belediyeciliğin yapısal kısıtları nedeniyle el atamadığı bazı sorun alanlarını tespit edip, buralara yüklenmek ve böylelikle de sosyalist bir anlayışın niteliksel farkını hissettirmek. Orta vadede belediye üzerinden toplumu örgütlemek ve yerel yönetimin içerisine göstermelik değil gerçekten katarak yaşadıkları şehri ve aynı zamanda belediyeye hakim olan sol değerleri sahiplenmelerini sağlamak. Uzun vadede ise belediyenin gerçekten yapmak isteyip de ulusal ölçekteki örgütlü kapitalizmin yapısal kısıtları yüzünden yapamadıklarını ülke ölçeğinde bir mücadele başlığı olarak politikleştirmek ve bunları genel bir siyasal programın parçası haline getirmek. Bayırbağ, yerel belediyecilik deneyiminin belirli bir aşamada ancak bu ülke ölçeğindeki strateji ve programla ilişkilendirildiği takdirde kendisini yeniden üretebileceğini söylüyor. Öte yandan bu gerçek Bayırbağ’a göre sosyalist belediyelerin kendi iktidar alanlarında toplumsal hayatı dönüştürme gündemini ertelemesini gerektirmiyor tersine mümkün olan her noktada sosyalist anlayışın yerelde zorlanması, bu noktada cevval ve cüretkar olunması lazım geliyor.

Zapatista Özerk Belediyelerinde geçtiğimiz yıl yaptığı alan çalışmasından bazı izlenimler aktaran Aylin Topal ise EZLN’nin yerelde benimsediği iktidar pratiklerinin pek çok toplumsal kazanımı beraberinde getirdiğini vurgularken aynı zamanda buradaki belediyelerin siyasi iktidar karşısında daha fazla özerkleşme eğilimi içerisine girdiğini belirtti. Topal’a göre her ne kadar bu “özerkleşme” eğilimi Zapatista belediyelerini siyasal iktidarın kültürel tahakkümünden uzaklaştırsa da bu belediyelere “yerelleşmeyi” bir kalkınma stratejisi olarak benimseyen neoliberalizm karşısında mutlak bir koruma sağlayamadı. Üstelik, özerkleşme, belediyeleri kendine yeterli ve bağımsız üniteler olarak tasarlayarak Zapatistaların ülkesel/bölgesel ölçekteki diğer (potansiyel) dönüştürücü öznelerle güçlü siyasal bağ kurmasını engelledi.

Her ikisinin sunuşundan da çıkardığım sonuç şu: yereldeki bir iktidar deneyiminin yapması gereken şey ulusal ölçekte örgütlenmiş kapitalizmle yaşayacağı gerilimleri yok saymak veya ondan daha da özerkleşmenin yollarını aramaktansa, bu gerilimleri daha da zorlamak, siyasallaştırmak ve bir ülke gündemi haline getirebilmek.