'Toplumun yüzde 80’inden fazlası kentli ve çoğunluğu kentli işçilerden oluşuyor. Böyle bir sınıfsal yoğunlaşma yaşayan bir halkı kolayca emperyalizmin savaşına sürükleyemezsiniz.'

ABD'de işçi eylemlerindeki yükselme ne anlama geliyor?

Emperyalist güçler arasındaki tepişme süredursun biz bu hafta usandırıcı jeopolitik meselelerden biraz olsun ayrılalım ve daha umut verici bir konuya değinelim.

ABD işçi hareketi inanılmaz bir şekilde yükseliyor, daha önce sendikanın girmediği sektörlerde sendikalaşma ve grevler hızla artıyor.

Sosyal demokratların emekçi sınıfların temsilcisi olduğunun sanılmasına neden olan ve beyni süngerleştirerek akla saldıran pandemi ABD’de toplumsal pratiğin içinde aşısını buluyor.

Demokratların yönetime gelmesi ve sosyal refahı artırıcı bazı önlemleri seçim vaadi olarak açıklamaları bir süre için işçi eylemlerinin yavaşlamasına neden olmuştu. Ancak vaatlerin fos çıktığını görmek için çok beklemek gerekmedi.

ABD’de bütün demiryollarının sermayenin elinde bulunduğunu hatırlayalım. 1922 büyük demiryolu işçileri grevinde sermaye onlarca işçiyi katletmiş, dört yıl sonra ise ABD Başkanlarına demiryolu grevlerine uzlaştırıcı atayarak önleme yetkisi verilmişti. Şimdi Biden’ın çok kötü koşullarda çalışan ve haftalık çalışmanın 70 saati bulduğu 100 bin kadar demiryolu işçisi için alınan grev kararını önleyen uzlaşma komisyonu atadığını öğreniyoruz. Bundan önceki uzlaşma komisyonu 2011’de Obama tarafından atanmış, iyi mi?

Ayrıca ABD klasik sendika sisteminin Demokrat partili sendika ağaları tarafından tutulduğunu bilmemiz gerekiyor. Şaşılacak bir şey yok, Türkiye’deki sendika ağalığı sistemi de ABD’den ithal edilmişti. Sendika ağaları Biden’ın atadığı uzlaşma komisyonunu hemen selamladılar.

Bütün bu gelişmeler ABD sermayesinin ve emperyalizminin sefil bir aracından başka bir şey olmayan Demokratların işçi sınıfını düzen içinde tutma yeteneğinin hızla erozyona uğradığını gösteriyor.

2021’in Nisan’ında Alabama’daki 1100 madencinin başlattığı grev ise hâlâ sürüyor. ABD ölçülerinde rekor bir süre. Ve ABD’li işçilerin ellerinde bir pankart ile hiçbir yere varmayan bir çember yapıp yürüdükleri dönem sona ermişe benziyor. Madenciler Wall Street’de şirketin önünde gerektiğinde polisle çatışarak eylem yaptılar bu süre içinde.

Burada son bir yıl içindeki ve halen sürmekte olan grevlerin tam bir dökümünü verecek değiliz. Ancak esas büyük değişimin kendini daha önce işçi sınıfının içinde görmeyen “orta sınıf” ailelerine mensup ve üniversite mezunu emekçilerin işçi sınıfı hareketine katılması olduğunu söylemeliyiz.

Geçen yüzyılda ABD emperyalizminin en büyük dayanağı olan “orta sınıflar” hızla eridi ve erimeye devam ediyor. Daha önce güvenceli ve anne babaları gibi bir yaşam hayal ederek üniversite okuyan ve hatta yüksek lisans-doktora yapan bu gençler güvencesiz ve düşük ücretli işlerle yüzleşmek zorunda kaldı. Mücadele ederek ve örgütlenerek gelirlerini artırabileceklerini deneyimleyerek öğrendiler, hatta çoğu kez işçi liderleri aralarından çıkmaya başladı.

Amazon, Apple ve Starbucks şirketlerinde çalışan işçilerin sendikalaşması ve patronlarının karşısına dikilmelerinin öyküsü bu köşede ayrı ayrı ele alınmayı hak ediyor.

Ama oldukça meşhur olan şu anekdota yer vermeden geçmeyelim. Bir Amazon işçisi “patron Jeff Bezos’un uzaya çıkmasını fırsat bilerek örgütlendiklerini” söylüyor. Bu esprili tarzı Haziran Direnişi’nden tanıyoruz, el yordamı ile o günlerde onlara “kentli emekçiler” demiştik. Aslında ABD, Türkiye ve birçok ülkede sınıfını fark eden ve sınıfına dönen eğitilmiş emekçi kitlelerinden bahsediyoruz.

ABD’de yükselen ve arkaik sendika ağalığını kenara itmeye başlayan sendikal hareketin oldukça politize olduğunu da söylemeliyiz. Sendika liderleri örgütlenmek için Marksist eserleri okuyorlar.

2 Nisan 2022’de Amazon işçileri ilk kez işyerinde yapılan oylama sonucu sendikalı olma hakkını kazanıyorlar. Hemen sonrasında yapılan coşkulu basın açıklamasında sendika lideri Chris Smalls’un elinde şampanya şişesi ile sendikalaşmayı kutladığı görülüyor. Şampanyalı kutlamaya şaşmamak gerekir, kentli emekçiler dedik ya, country müzik söyleyecek halleri yok!

Sürecin başka bir yönüne daha değinelim. İkinci Dünya Savaşı’nda ABD halkının neredeyse yarıya yakını kırsal kesimde yaşıyormuş. Şimdi toplumun yüzde 80’inden fazlası kentli ve çoğunluğu kentli işçilerden oluşuyor. Böyle bir sınıfsal yoğunlaşma yaşayan bir halkı kolayca emperyalizmin savaşına sürükleyemezsiniz.

Bu ABD emperyalizmi için büyük bir açmaz oluşturuyor. ABD sermayesinin asıl düşmanı kendi içinde, büyüyor, örgütleniyor, bileniyor.

Eh, Trump haksız mı? Geçen gün yaptığı konuşmada “Büyük ölçekli bir Küba olma yolundayız” demiş.

Bu sözlerin Trump’ın genel zevzekliğinin dışında dâhil olduğu sınıfın haklı korkusunu yansıttığını düşünmek daha doğru.

Bu köşede ABD işçi sınıfı hareketi ile ilgili çıkan bazı yazılardan küçük bir derlemeye göz atabilirsiniz:

https://haber.sol.org.tr/yazar/21-yuzyil-sosyalist-devrimlerini-ariyor-6347

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/yuz-yildir-uyuyan-dev-dogrulursa-176235

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/caresiz-akp-cubugu-abdye-bukuyor-abd-halki-sosyalizme-281573 

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/abdde-metal-iscileri-grevi-nereye-oturuyor-270806 

https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/cakallara-karsi-kime-guvenmeli-234934