Çakallara karşı kime güvenmeli?

Suriye’deki emperyalist komplonun başından itibaren Suriye halkı kahramanca bir yurtseverlik savaşı verdi. Ancak eğer emperyalist rekabetin fay hattı Suriye’den geçmeseydi, bugüne kadar yalancı ve ahlaksız siyasilerin güdümünde, bombaların altında katledilmekten kurtulamayacaklardı. Tıpkı daha önce Yugoslavya, Irak ve Libya halklarının başına gelen gibi.

Rusya sadece fırlatılan füzeleri değil, fırlatıldıkları platformları da imha edeceğini bildirince ve savaş düzeni alınca olayın rengi değişti. ABD, İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin bu sabah başlattıkları Suriye bombardımanının karşılık bulması, bu çatışmanın İran ve İsrail’in dâhil olduğu bir Ortadoğu sonra bir Avrupa ve en nihayet bir Pasifik savaşına dönüşme olasılığı var.

Bu çatışmanın topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği, savaş makinelerinin yeterince hazır olup olmadığı, kamuoylarını yeterince gaza getirip getiremedikleri, tekellerin patronlarının savaş anına ikna olup olmadığı veya ittifak ilişkilerindeki muğlaklığı giderip gideremedikleriyle ilgili olacak…

Ama denedikleri şey adıyla sanıyla bir emperyalist paylaşım savaşıdır.

Kaçınılmaz değildir ama bunu önleyebilecek tek şey şu veya bu emperyalist devletin sağduyusu değil, emekçi sınıfların kararlı, devrimci örgütlülüğü olacaktır.

Eğer önlenemez ise, o zaman milliyetçi kamplara bölünmüş bir dünya değil, bu katliamdan ve akılsızlıktan sorumlu olan sermayeye karşı işçi sınıfının yanıtı belirleyici olacaktır. Bu suçun cezası her yerde emekçi sınıfların kalkışmasıdır.

Güvenilecek şey, yalancı ve emekçi düşmanı Macron’a karşı ayaklanan Fransız işçileri ve dün Sorbonne Üniversitesi’nden polis zoruyla çıkartılan öğrencilerdir.

Trump reziline karşı ABD’li emekçilerdir.

Bu yüzden dikkatimizi emperyalist plan ve güç gösterileri yerine işçi sınıfının hareket etme potansiyeline çevirmek çok daha doğru.

Dünyaya böyle bakınca daha geçen ay ABD’de başarılı bir grev yapan eğitim emekçileri dikkat çekiyor.

Tamamen sermayeyi kayırmak ve emekçileri ezmek üzere davranan Batı Virginia eyalet yöneticileri yıllardır aynı maaşla çalışan öğretmenlerin sosyal güvenceleri ve sağlık haklarında kesintiye gidince adeta bir ayaklanma çıktı ve diğer eyaletlere yayıldı.

ABD’de çoğu sendika yönetiminin sermaye tarafından kontrol altında tutulduğu biliniyor. Bu illegal grev sendika yöneticilerini aşarak taban örgütlenmesine dayanarak gerçekleştirildi.

Dokuz gün süren ve 35 bin eğitim emekçisinin katıldığı grev 270 bin civarında öğrenciyi etkiledi. İş bırakmaya yürüyüşler ve protesto gösterileri eklendi.

ABD’de de işçi sınıfı diğer ülkeler gibi bölünmüştür ve bir sektörde grev olurken işçi sınıfının diğer üyeleri zarar gören “vatandaş”lar olarak eylemcilere mesafe koyarlar. Bu sefer ise grevcilerin emekçi halktan büyük bir destek gördüğü söyleniyor.

Grevciler en başından itibaren sadece kendi hakları için değil, eğitime daha fazla pay ayrılması için mücadele ettiler. Yoksulluk sınırın altında yaşayan ve aç kalmamak için okuldaki öğle yemeğine muhtaç olan çocuklar için grev boyunca öğretmenler yemek organizasyonu yaptı.

İsteklerinin önemli bir kısmını kabul ettirdiler ve bu eylemin diğer eyaletlere yayılması bekleniyor.

Tabi ki grevler hiçbir zaman devrim anlamına gelmez, işçi sınıfının siyasi öncüsü olmadan böyle bir toplumsal dönüşüm gerçekleşmez. Ancak işçi sınıfının tamamen hareketsiz kaldığı bir toplumda işçi sınıfı partisi öncülük edecek eskisi gibi yönetilmek istemeyen bir kitle bulamayacaktır.

Bu yüzden ABD’de, Fransa’da bir emperyalist paylaşım savaşına cesaret etmeleri durumunda cezayı kesecek sınıfın hareketlerini dikkatle gözlemekte yarar var. Esas savaşın emperyalist devletler arasında değil, sınıflar arasında bir savaşa dönüşeceğini anlamak için şu aşağıdaki Oklahoma’lı öğretmenlerin hükümet binasındaki eylemlerinin videosunu seyretmenin yararı olacaktır.

https://www.youtube.com/watch?v=qfmtyPW-s58