Fransız Solu 3 – “İktidardaki Sol”

Türkiye’ye her gelişimizde heyecanla beklediğimiz bir buluşma vardı. Sevgili ağabeyimiz, değerli meslektaşımız, mücadele ve ideal insanı, yılmaz bir “Aydınlık , Eşit ve Özgür Dünya” savaşçısı İlhan Selçuk (11 Mart 1925 – 21 Haziran 2010) ile bir kaç dakikayla bir kaç saat arası değişen sohbetler. 15 yıla yakın süren veyılda bir-iki defa yaşadığımız bu sohbetlerin değişmez iki gündem maddesi, Fransız Solu ve basınıydı. İlhan abi Fransa’yı şaşılacak bir ilgiyle izler, çok yerinde, özgül (spesifik) ve meraklı sorular yöneltirdi. Bir seferinde bu ilgisinin kökenini benzeri şu sözlerle açıklamıştı: “Kapitalist dünyanın içinde kapitalizmin egemenlik ve cazibesine gerçekten direnebilecek, direnen bir halk varsa o da Fransızlar ve de özellikle Fransız Solu. Günün birinde Fransız Komünist Partisi (FKP) kaybolur, ya da İtalyanlarveya İspanyollara benzerse umudumuz büsbütün kırılacak” diyerek güler, sonra da L’Humanité (FKP’nin şimdilerde yarı resmi yayın organı), Le Monde veya Libération gibi gazetelerin halini sorardı.

Fransız solu da, dünya solu gibi muhtemelen tarihinin en zayıf dönemini yaşıyor. Bu göreli zayıflığa rağmen İlhan abinin yukardaki haklı sorularının önemini şimdi daha iyi anlıyorum. Zira neredeyse 40 yıldır içinde yaşadığım bu halkın ve sol kesimin farklılığını, yine yakından izlediğim Türk toplumu, artı, temel eğitim ve kültürüm icabı başından beri aşinası olduğum Anglo-Sakson (ABD, Almanya, İngiltere ve benzeri) toplumlarla karşılaştırarak görebiliyordum. İlhan abi artık aramızda değil. Ama onunla yaşadığımız keyifli sohbetlerin devamını farklı bir bağlamda bu köşeye aktarmağa çalışacağız.

İki hafta süreyle Fransız solunu oluşturan ana akımların kısa tarihçesine uzandık. Bu sefer biraz daha yakına gelip 1981’de solu iktidara taşıyan Ortak Program’dan söz edeceğiz. Bütün kalkınmış ülke halkları gibi büyük oranda kapitalizmin tarihsel ayrıcalıklarından yararlanmış, konformizmin, tüketiciliğin tuzağına düşmüş, kendi küçük dünyalarında bencil yaşamlarını sürdüren Fransızların iki temel yaygın karakteristiğinden biri eleştirel bakış, diğeriyse bireyselliklerini muhafaza etmek kaydıyla sivil toplum örgütlenmesine yatkın yapılarıdır. Onların bu özgünlükleri toplumsal kazanımlarını korumak refleksi kadar, eğitimlerinin sağladığı kişisel pragmatik/faydacı içgüdülerinden de kaynaklanmaktadır. Ancak bu özellikleri herkes için, her an, her durumda geçerli mutlak doğrular olarak görmek safdillik ve de çok yanıltıcı olur. Unutmayalım ki, Nicolas Sarkozy gibi görgüsüzlük, milliyetçilik ve neoliberallik gibi “hassa”larıyla (!) donanmış bir adamı iktidara getirenler de aynı toprakların hamurundan yoğrulmuş, aynı toplumun bağrından çıkmış vatandaşlardır.

İktidara giden yol: Ortak Program
Siyaset ve iktidar ikileminde, herdaim muhalefette kalmanın erdemi tartışma konusu olabilir. Ama TARİH bir noktada iktidara yürümek de gerekli değil midir, sorusunu sorar insana, örgütlere ve liderlerine?

1920 Tours Kongresi’nden itibaren Fransa’nın ana muhalif partisi sıfatıyla 1970’lere kadar ağırlığını sürdüren FKP, asla tek başına iktidar olacak bir güce ulaşamamıştı. Başta,1971 Epinay Kongresi’nde Sosyalist Partisi (SP) adını alacak İşçi Enternasyonali Fransa Seksiyonu (İEFS) olmak üzere diğer sol güçler de hiç bir zaman yeterli bütünlük, istikrar ve güce sahip olamamışlardı. FKP’nin ittifaklara yanaşmayan yekpâre ve tavizsiz duruşu gerçekte, sınıfsal konumları gerektirdiğinde anında birleşen sağ güçlerin bir biçimde iktidarı ellerinde tutmasını veya iktidarı denetleyebilmelerini kolaylaştırıyordu. Komünistlerin “Sosyalistlerin tüylerini yolacaklar”ına olan inançla girdikleri Solun Birliği süreci “Komünist tüylerin yolunması”yla sonuçlanacaktı. Komünistler ve son tarihi liderleri Georges Marchais riski göze alıp iktidara yürümek istiyorlardı.

Fikir babalığını François Mitterrand’ın yaptığı, fakat Marchais ve FKP’nin tüm güçleriyle kitlelere mal edeceği Ortak Program gerçekte gelişkin bir kapitalist toplum için köklü bazı devrimci önlemler, altüstlükler öngörüyordu. Böyle bir programın Fransa’da yürürlüğe girmesi demek öncelikle Avrupa, sonra da dünya kapitalizmi için tehlike çanların çalması demekti.

Geçen hafta da kısaca değindiğimiz gibi Mitterrand sosyalistleri, komünistleri daha da genelde sol seçmen kitlesini birleştirmeyi başaracak ve 10 Mayıs 1981’de Cumhurbaşkanı seçilecekti. Yalnızca 1958’de başlayan 5. Cumhuriyet’te değil, bilinen Fransa tarihinde ilk kez bir sosyalist doğrudan oyla Cumhurbaşkanı seçiliyordu. Ardından düzenlenen milletvekili seçimlerinde Sol Birlik çoğunlukla iktidara geliyordu. Daha sonraları Sosyalist Enternasyonal Başkanı olacak Pierre Mauroy (1928) Mitterrand tarafından hükümeti kurmakla görevlendiriliyordu. Solun Birliği gereği hükümete 4 tane de Komünist Bakan katılıyordu: Charles Fiterman, Anicet Le Pors, Jack Ralite ve Michel Rigoud.

Ortak Program
26 Haziran 1972’de Sosyalist Partisi, Radikal Sol Hareket ve Komünist Partisi tarafından imzalanan Ortak Program kaba hatlarıyla şu noktaları içeriyordu:
- Emekçilerin yaşama ve çalışma koşulları derhal iyileştirilecek: Ücreti azaltması olmaksızın haftalık çalışma süresi 40 saate indirilecek çalışma ritm ve saatleri iyileştirilecek işyeri komiteleri yönetime katılacak, personel temsilcilerinin işyerlerindeki yetkileri arttırılacak...
- İş güvenliği sağlanacak: İşsizlikle mücadele için yeni bir ücret ve pazar politikası belirlenecek ziraatçiler, küçük esnaf ve ticaret çevrelerinin gelirleri yükseltilecek sosyal güvenlik genelleştirilecek...
- Tüm çalışanlara teşvik önlemleri: 9 stratejik sektörde millileştirmeler ve hissedarlara tazminat: CGE, Dassault, Honeywell-Bull, ITT, Péchiney-Ugine-Kuhlman, Rhône-Poulenc, Saint-Gobain, Thomson-Brandt bankacılık sektörüne devlet müdahelesi sendika ve grev haklarının güçlendirilmesi ziraatçilerin temsilcilikleri için kırsal bürolar açılması...
- Gerçek bir ademi merkeziyetçilikle yurttaşlara yeni özgürlük alanlarının açılması: Valilik ve emniyet müdürlüklerinin vesayetlerinin kaldırılması yerel ve bölgesel yönetimlerin doğrudan oyla seçilmesi ve yerinden yönetim yerel vergiler, arazi denetimleri ve kent planlamacılığı gibi konularda yerel yönetimlere gerekli olanakların sağlanması...
- Sağlık hizmetlerinin daha demokratik ve rasyonel yollardan düzenlenmesiyle bireylerin gelişmesinin sağlanması Milli Eğitimin toptan yenilenmesi (eşitsizliğinve toplumsal bölünmelerin azaltılması) her türlü eğitim faaliyetlerinin laiki tek ve yerinden yönetilen bir modele dönüştürülmesi konut, ulaştırma ve boş zamanları değerlendirmede demokratikleşme kadına teşvik ve her alanda erkekle eşitlik...
- Kazanılmış özgürlüklere saygı ve yitirilmiş özgürlüklerin yeniden kazandırılması mutlak ifade özgürlüğü bilişim alanındaki gelişmeler göz önüne alınarak özel hayatın korunması Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve barış zamanında Askeri Mahkemeler’in lağvedilmesi kişisel özgürlüklere garanti sağlanması gözaltına alınma ve suçüstü işlemlerinin kaldırılması Yüksek Hakimler Kurulu’nun yeniden yapılanması veanayasal kuralların uygulanmasını garanti altına alacak bir Yüce Kurul oluşturulması...
- Ortak Programın uygulanabilmesi için hükümet ile Meclis çoğunluğu arasında bir Yasama Kurulu Kontratı ihsas edilmesi...
- Tam barış politikası: NATO ve Varşova Paktları’nın feshedilmesi yeni bir ortak Avrupa Güvenlik Antlaşması’nın hazırlanması stratejik nükleer vurucu güçlerin iptal edilmesi ve nükleer silahları yasaklayan uluslararası antlaşmaların imzalanması askerlik süresinin 6 aya indirilmesi...
- Yenikültür politikalarının geliştirilebilmesi için her türlü olanağın sağlanması...

Solun Birliği hükümeti Ortak Program’dan bir çok maddeyi hayata geçirmeyi başardı. Fakat hükümetgerek ABD, gerek Avrupa, özellikle de Fransız iş ve mali çevrelerinden gelen baskılara, sermaye sızmalarına, kaçmalarına iki yıl dayanabildi. Geri adımlar atmaya başlayan hükümetten Komünist bakanlar istifa ederek ayrıldı. Solun Birliği’nin parçalanması yalnızca iktidarın özellikle ekonomik alanlarda geri adımlar atmasını getirmedi. Tavırlarının ve tepkisinin doğruluğuna seçmenleri inandıramayan FKP düşüşe geçti. Beraberinde hükümette yalnız kalan SP’ni de sürükledi. 1984 AB seçimlerinde FKP yüzde 11’e, SP yüzde 20’ye düştü. 1985 yerel seçimleri bu eğilimi güçlendirdi. 1986 genel seçimlerinde sağ geri geldi. 7 yıllığına cumhurbaşkanı seçilen Mitterrand’ın sağın yeni lideri Jacques Chirac’ı (1932) başbakan atamak zorunda kaldı. Fransız siyasetinde yeni bir sayfa açılıyordu. Sol cumhurbaşkanıyla (artık ne kadar olunursa) sağ hükümet uzlaşmak zorundaydılar. Uzlaştılar. Üstelik bir defa değil, bir kaç defa. Zira Mitterrand 1988-1995 arasında yine cumhurbaşkanıydı. Anglosakson ülkelerin aksine uzlaşma kültürünü pek tanımayan bir ülke olan Fransa kısa bir parantezden sonra tümüyle dize geldi. Özelleştirmeler, neoliberal politikalara verilen tavizler birbirini kovaladı. 1997-2002 arasında bu kez genel seçimlerin galibi sosyalist lider Lionel Jospin sağcı cumhurbaşkanı Chirac’ın başbakanlığını yaptı. Sonuçta kapitalizm girdabı çoğu kazanımı götürdü. Örneğin haftalık ortalama 35 saat çalışma hakkı bir kazanım olarak kayıtlara geçti ama, gerçek hayatlara ne denli girdi?

Peki son yıllarda sol nasıl şekillendi? Sarkozy gibi bir kişiliğe gösterilen tepkilerin ortak paydasını oluşturduğu birlikler yeterli siyasi sağlamlıkta olabilir mi? Yeni bir Ortak Program dileği içersindeki sol böyle bir zemini sağlayabilir mi? Bu zemin Fransa’yı 1981-84 sınırından daha öteye götürebilir mi? Böylesi sorulara ilişkin varsayımsal cevapları haftaya irdelemeğe çalışacağız.

Paris – 3 Aralık 2011 / [email protected]