Kendi sosyal ağını kendin araştır

Önünüzde kocaman beyaz bir kağıt olduğunu hayal edin. Sonra da elinize kalemi alıp, kendi isminizi yazdığınızı. Ardından aklınıza gelen tüm arkadaşlarınızın isimlerini teker teker yazıp, kendi isminizle arasında bir çizgi çektiğinizi. Ortada sizin isminizin, etrafında da arkadaşlarınızın isimlerinin bulunduğu bir çembere bakıyor olmalısınız. Şimdi ismini yazdığınız arkadaşlarınızdan birisini çağırın ve onun da kağıda sizin gibi arkadaşlarının adını yazmasını ve çizgiler çekmesini isteyin.

Bunu birden çok arkadaşınıza yaptırdıktan sonra ortaya çıkacak resim çıplak gözle bakıldığında saçma sapan bir isim bulamacı gibi görünebilir. İtiraf edeyim aşağı yukarı öyle bir şey olacak.

Ancak, aramızdan dikkatli olanların anlayacağı üzere, bu resim aslında kendiniz ve yakın çevreniz hakkında çok önemli bilgiler içeriyor.

Biraz incelediğinizde göreceklerinizi sıralarsam: arkadaşlarınız birbirleriyle ne kadar tanışıyor, birbirlerine ne kadar yakınlar, kimler kimlerle gruplaşmış, hangi arkadaşlarınız iki farklı gruba birden dahil gibi soruların yanıtını bulabilirsiniz. Hatta kağıttaki tanımadığınız isimlerin mesleklerini veya sosyal çevrelerini büyük olasılıkla doğru tahmin edebilirsiniz.

Tabii eğer onlarca arkadaşınızı böyle bir hamallığı yapmaya ikna edebilirseniz. Siz ikna edememiş olabilirsiniz, ama Facebook veya Twitter ikna etmiş görünüyor. Bu iki şirket ve benzerleri, sosyal ağ denen bu bilgiyi ne şekilde kullanmanın en iyi olacağının, yani şirketleri için en kârlı olacağının hesabını yapmakla meşguller.

Ancak, bu şirketlerden çok daha önce, sosyal ağların analitik olarak incelenmesinin öneminin başkaları tarafından anlaşıldığını biliyoruz. Bunun önemli örneklerinden biri, Carnegie Mellon Üniversitesi’nde faaliyet gösteren Sosyal ve Örgütsel Sistemlerin Hesaplamalı Analizi (Center for Computational Analysis of Social and Organizational Systems) adlı merkez.

Merkezin ürettiği yazılımlardan en önemlisi olan ORA’nın tanıtım sayfasında, yazılımın sosyal ağlarda kilit pozisyondaki kişileri, grupları ve zayıf noktaları bulabilmesi en önemli özellikleri arasında sayılıyor. Sayfanın solundaki bağlantılarda da “Ağlar ve Terörizm” adı dikkat çekiyor. Tıkladığınızda karşınıza çıkan sayfada ise “anavatan güvenliği” ve “anti-terörizm”in merkezin ilgilendiği önemli konulardan olduğu ifade ediliyor. Bilimsel bir araştırma kurumunun egemenler tarafından belirlenen bu terimlere dayanarak stratejilerini belirlemesinin ne kadar doğru olduğunu tartışmıyorum bile. Zira tartışmaya gerek olmayacak kadar tarafını belli eden bir kurum olduğunu merkezin sponsorlarına baktığınızda anlayabiliyorsunuz: ABD Donanması, ABD Savunma Bakanlığı, ABD Ordusu Araştırma Laboratuvarları ve benzerleri.

Eğer özellikle de politik yönelimleri olan, dünyaya politik bakan biriyseniz, bilim insanı (hadi ben adayı diyeyim kendime) olmanın zor geldiği, belki de diğerlerini anlamadığınız anlar vardır. Bu da, onlardan birisi. Tamam, bilim insanının ürettiği bilginin kimin tarafından kullanılacağı, özellikle de günümüzde kendisi tarafından belirlenemiyor. Bunu kabul ediyorum. Ama bile bile lades dercesine, savunma amaçlı olduğu söylense de, dünya halklarının (NSA sızıntısının gösterdiği üzere ABD halkının da) üzerinde kötücül amaçlar için kullanılacağı açık olan teknolojilere imza atmayı, sonra da bilimden, iyiden ve güzelden bahsetmeyi anlayamıyorum.