İşsizlik sigortası fonu üzerinde kara bulutlar dolaşıyor

Uyanık olmazsak, işsizlik sigortası fonunda Haziran 2018 tarihi itibariyle biriken yaklaşık 125 milyar lira buharlaşabilir.

Fon bütçesi zaten “istihdam sağlasınlar” diye bir süredir patronlara cömertçe açılmıştı. Buharlaştırmak için tek imzalı bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yetiyor.

İşsizlik Fonu Yasasına 2008 yılı ve sonrasında 13 geçici madde eklendi. Bu maddelere dayanarak İşçi ücretleri, SGK primlerinin hepsi ya da işveren payları Fondan karşılanıyor, ücretler asgari ücretin altına düşmesin diye katkı veriliyor. Bir senden bir benden sloganıyla tanıttıkları bir yöntem var ki evlere şenlik: Patronlara, yeni işçi alırsan ücretin bir ayını sen ötekini ben ödeyim anlamına geliyor.

Fon bütçesinden 2014-2018 Mart ayları arasında toplam 48,2 milyar lira tutarında harcama yapıldı. Bunun yalnızca 12,8 milyar lirası, işsizlik ödeneği için kullanıldı.

Kalanın neredeyse hepsi patronlara verildi ve bunun  tutarı her yıl artıyor.

Patronlar biriken paraya iştahla bakıyor. AKP İktidarının buna hiç itirazı olmadığı gibi elinden geldiğince isteklerini yerine getirmeye çalışıyor.

Zaten Maliye Bakanı da işverenlerden de yüzde 2 kesildiği için bu parada onların da hakkı olduğunu söylüyor. Patronlara “haklarını vermeleri” şimdi çok daha kolay. Cömertlikte sınır tanımalarına gerek kalmadı.

Anayasaya uyum yasası yerine geçen 703 sayılı KHK ile bu olanağa kavuştular. Paranın hepsini patronlara dağıtsalar karşı çıkmak bir yana, belki de kimsenin haberi bile olmayacak.

Bu sözlerde abartı yok.

2009-2012 yılları arasında GAP’a verilen 11,5 milyar lira borç, 2012 yılından bu yana tahsil edilmeyi bekliyor. Soma maden ocağında 301 işçinin ölümünden sorumlu şirkete, işçi ücretlerini karşılamak üzere 2013 yılında 53 milyon lirası borç olmak üzere 80 milyon lira verilmişti. O para da henüz tahsil edilmedi.

Dahası 2006 yılında Sayıştay raporunda konu edilen SGK’nin Fon bütçesine eksik yatırdığı 553 milyon liranın hesabı bugüne değin verilmedi. Üstelik daha sonraki yıllarda doğru yatırıldığının denetlenebilmesi için gerekli olan doküman 12 yıldır Sayıştay’a verilmiyor.

Bütün bunları kaç kişi biliyor?

Uyum KHK’siyle yapılan kurnazlık sayesinde iki günde devletin altı üstüne getirildi.

Yeni Anayasayla Cumhurbaşkanına “anayasada özellikle yasayla düzenlenir yazmayan ya da yasalarla düzenlenmeyen alanlarda” Kararname çıkarma yetkisi verildi. Ancak önceden düşünemedikleri bir sorunla karşılaştılar. Bakanlıkların, kamu kurum ve kuruluşlarının çoğu Kanunla kurulmuştu. Bu durumda Cumhurbaşkanı çok kısıtlı bir yetki kullanabilecekti.

Her ne kadar Anayasanın 106’ncı maddesinde “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” yazıyorsa da, bu yetki 104’ncü maddesinde yazılı olan “Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz” kuralına takıldığı için uygulamada çok tartışmaya yol açacak gibi görünüyordu.

Sorunu ortadan kaldırmanın iki yolu vardı: ya bu kural Anayasa’dan çıkarılacak ya da yeni anayasaya uyum sağlamak adına KHK ile kuruluş yasaları kaldırılarak Cumhurbaşkanına dilediği alanda ve dilediği gibi davranabileceği temiz bir alan bırakılacaktı.

İkinci yolu seçtiler. 9 Temmuz 2018 günü çıkarılan 703 sayılı KHK ile kuruluş yasaları yürürlükten kaldırıldı.

Boşluk olmasın diye de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenleninceye değin yürürlükten kaldırılan kuralların uygulanmasının öngörüldüğü bir geçici madde eklendi.

Hemen ertesi günü çıkarılan 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, kurumların bir çoğu yeni Anayasaya uyum sağlayacak bir şekle sokularak yeniden kuruldu.

Böylelikle kimsenin haberi olmadan yağdan kıl çekercesine iki gün içinde devletin altı üstüne getirildi.

Kamuoyundaki Devlet Tiyatroları'nın kapatılıp kapatılmadığı tartışmaları da bu kurnazlığın yol açtığı bir yanılsamadan kaynaklanıyor. Devlet Tiyatroları da bütün kurumlar gibi kapatıldı; bir çok maddesi yürürlükten kaldırıldığı için kuruluş yasası özelliği kalmayan 5441 sayılı Yasanın adı “DT Personeli hakkında kanun” olarak değiştirildi. Böylelikle Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin kapsamına girdi ve ertesi gün yeniden açıldı.

Türkiye İş Kurumu yasasında da benzer şeyler yapıldı. Yasasının, “kısaltması İŞKUR’dur” düzenlemesine değin bir çok maddesi yürürlükten kaldırıldı, adı “Türkiye İş Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” olarak değiştirildi. Ertesi günü yeniden kuruldu. Yeni düzenlemede de “kısaltması İŞKUR’dur” yazıyor.

Aslında örgüt/kuruluş yasalarındaki yürürlükten kaldırılan ve yerine getirilen metinler karşılaştırıldığında kaldırılan kuralların bir çoğuna yeni düzenlemede aynen yer verildiği görülüyor.

Yasadan kaldırılan düzenlemelerin ertesi günü Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine aynen konulması, aslında hülle göstergesi.

Hülle yapılarak Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamına alınan kurumların yapıları her gün Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle değiştirilebilir. Hiçbir yasal engeli yok.