''Bütçe gerekçesinde, satılacak kamu varlığı kalmadığı gerçeği gizlenmeye çalışılmış, imtiyaz vb sözleşmelerle kurulan kapitülasyon özelliği taşıyan uygulamalar iradi bir tercih olarak sunulmuştur.''

2024 Bütçe gerekçesi üzerine notlar

Kamu bütçeleri, kaynakların hangi sınıflar/kesimler arasında ve ne tür ilkeler gözetilerek dağıtılacağını, kamu hizmetinin gerektirdiği harcamaların, kimlere ve ne oranda yükletileceğini gösteren yasalardır. 

Kaynakların paylaştırılması sorunları ile verilen yanıtlar, siyasetin temel konusudur. Bu nedenle Parlamentoda özel takvimlerle, kurallarla görüşülür.

Parlamentoda günlerdir 2024 yılı Bütçe Yasa Teklifi görüşülüyor. Siyaset, seçimlerin gölgesinde kaldı: temel sorusuna verilen yanıtlara kimse ilgi duymuyor. Siyaset adına sadece ittifaklar, kazanabilmek için ne tür oyunlar kurulması gerektiği, adayların kimlikleri, gibi magazin dünyasının ilgi alanına giren konular tartışılıyor.

Bütçe Yasalarına, kamuoyundaki ilgisizliğin haklı nedenleri var. Bilinçli olarak böyle bir sonucun hazırlandığını söylemek abartı değildir. Bütçe olağanüstü tutarlarda sapıyorsa, kamu kaynakları bütçeler dışında oluşturulan mekanizmalar aracılığıyla dağıtılıyorsa ve üstelik yasalaşma sürecine toplumsal muhalefet, yasama organı ve partiler etkili biçimde müdahale edemiyorsa elbette kimsenin umurunda olmaz.

Bütçe öngörüleri öylesine büyük sapmalarla yürütülüyor ki, ünlü fıkradaki “mesela dedik” tartışmasını aratmıyor. Anımsayalım: Gemide ayaklanma çıkmış, çok sayıda ölü var. Sağ kalanlardan birine nedenini sormuşlar; içinde altın dolu olan bir sandıktan söz etmiş. Ama ortada sandık yok. Adam açıklamış: “Altın dolu sandık olsaydı ne yapardık diye tartıştık, olaylar böyle gelişti.” Bütçe Yasalarının öngörüleri de buna benziyor. 2023 yılı bütçesi 4,5 trilyon liraya bağlanmıştı. Yetmedi. Ek Bütçe Yasası çıkarıldı, 1,1 trilyon lira eklendi, 5,6 trilyon liraya yükseltildi. Orta Vadeli Program’da (OVP 2024-2026) 2023 yıl sonu itibariyle 1,6 trilyon lira açık gerçekleşeceği öngörülüyor.

Kamu taşınmazları ile işletmelerinin çoğu bütçeler aracılığıyla değil, Yap-İşlet; Kamu-Özel İşbirliği gibi bütçeler dışında kurulan piyasalarda özelleştiriliyor. Satıldıklarında bir bölümü bütçeye gelir yazılarak bir biçimde ilişki kuruluyor. Ancak çoğu kez böyle bir yöntem bile uygulanmıyor. Hemen her gün basından, kamu taşınmazlarının, tarikatlara-cemaatlere tahsis edildiğini, adları gizlenen örgütlere milyarlarca lira aktarıldığını öğreniyoruz.

Cumhurbaşkanınca Parlamentoya sunulan bütçe gerekçelerinde yanıltıcı ve eksik bilgilere rastlanıyor.

2024 yılı Bütçe Gerekçesinin, Özelleştirme bölümünde verilen bilgilere kısaca göz atalım.

“Özelleştirme uygulamaları başarıyla yürütülmektedir…toplum refahının yükseltilmesine katkıda bulunulmuştur…hizmet sunumunda kalite ve verimlilik artmıştır… bir çok sektörde serbestleştirme sağlanmıştır…Pazar ekonomisi işler hale getirilmiştir…” 

Verilen bilgilerin gerçeği yansıtmadığını biliyoruz. Ama dahası var. Kimi gerçekleri gizleme kaygısı dikkat çekiyor. Özetle değinelim. Aynı bölümde şu sözleri okuyoruz: “Özelleştirme uygulamaları son yıllarda nitelik değiştirmiştir. Bu çerçevede klasik manada kamunun mülkiyetindeki varlıkların özel sektöre devrinden ziyade, kamu hak ve varlıkları ile imtiyaz niteliğindeki hizmetlerin belirli sürelerle özel sektör tarafından verilmesi, bu alanlara devlet adına yeni yatırımların yapılması, kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir.”

Görüleceği üzere bütçe gerekçesinde, satılacak kamu varlığı kalmadığı gerçeği gizlenmeye çalışılmış, imtiyaz vb sözleşmelerle kurulan kapitülasyon özelliği taşıyan uygulamalar iradi bir tercih olarak sunulmuştur. 

Oysa kamu işletmeleri kalmadığı için zorunlu olarak vazgeçilmiştir.

2024 Bütçe Gerekçesinin 471'inci sayfasından okuyalım:

“1986 yılından itibaren hız kazanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla bir program yürütülmeye başlanmıştır. Bu program çerçevesinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yürüttüğü çalışmalar neticesinde 277 kuruluşta hisse satışı veya varlık satış/devri yoluyla özelleştirme işlemi yapmış ve bu kuruluşlardan 272’sinde özelleştirme kapsamında olan kamu payı kalmamıştır.”

Paragrafın devamında özelleştirme uygulamalarından 1986-2023 arasında 144,2 milyar TL (70,9 milyar ABD doları) düzeyinde gelir elde edildiği; zorunlu harcamalar çıkarıldıktan sonra kalan 50,4 milyar  ABD dolarının genel bütçeye devredilmek üzere, hazine hesabına aktarıldığı belirtilmektedir. Özelleştirmelerden elde edilen gelirler, her ne kadar ilgili yılın bütçelerine eklenmekteyse de bütçe gelirlerinin kimler çıkarına kullanılacağına karar verici konumda olmadığımız sürece bunun bir önemi bulunmamaktadır.

Ülke zenginliklerinin halkın çıkarına dağıtılması için etkili güç odaklarına ihtiyacımız var. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi böyle bir amaçla kuruldu. Emeğimizi katmalıyız. Onların meclisi varsa bizlerin de olmalı…