Sofya Kovalevskaya

Geçenlerde Alice Munro’nun Bazı Kadınlar isimli öykü kitabını okuyordum. Biliyorsunuz, kendisi 2013 Nobel ödülü sahibi. Öyküleri belirli bir kalitenin üzerindeydi. Neyse, konumuz bu değil. Kitabın son öyküsüne geldiğimde bunun Sofya Kovalevskaya’nın yaşamıyla ilgili olduğunu fark ettim. Aslında Kovalevskaya uzun süredir bildiğim bir matematikçi değildi yine yakın bir zamanda, birkaç ay önce piyasaya çıkan Osman Bahadır’ın Bilimde Öncü Kadınlar kitabında rastlamıştım ilk kez.

Sonrasında hakkında biraz daha bilgi edinmek için uğraştığımda çok önemli bir matematikçi olmasının yanı sıra ciddi bir edebiyatçı olduğunu da öğrendim. Tam da daha önceki yazılarımda bahsettiğim ‘İki Kültür’ sorununu aşmış bir kişiyle karşılaşmanın keyfinden öte, konuyla ilgili hazırlanan kitabın piyasaya çıkmasından önce, bilmeyenler ya da benim gibi yeni öğrenenler olabileceğini düşünerek, Kovaleskaya’yı tanıtmanın iyi olacağını düşündüm.

Kovalevskaya, uluslararası alanda kendini kanıtlamış ilk Rus kadın matematikçisi olarak bilinmektedir. Henüz 40 yaşına varmadan yaptıklarıyla tarihe geçmiştir: İlk doktoralı kadın matematikçidir, üniversitede kalıcı kadro alan ilk kadın matematikçidir, bir matematik dergisinin editörlüğünü üstlenen ilk kadındır ve zamanının en saygın matematik ödülünü (Nobel eşdeğeri) alan ilk kadındır. Kendi adıyla anılan teoremleri vardır. Hatta denilir ki, eğer birazcık daha fazla yaşayabilseydi (41 yaşında ölmüştür), çalışmalarının bugün kaos teorisi olarak adlandırılan düşüncenin temellerini oluşturduğunu görebilecekti.

Kadın oluşunu vurgulamamın nedeni, yaşadığı yıllarda (1850-1891) kadınların bilim yaşamının dışında tutulmasıydı. Kovalevskaya’nın yaptıklarından bir tanesini bile yapmak için bile çok ciddi bir mücadele vermek gerekiyordu. Örneğin, dönemin ünlü matematikçisi Weierstrass’ın öğrencisi olma sürecine bakmak bile fikir verebilir:

“Onu huzuruna çıkarttıkları için kız kardeşlerini de, hizmetçiyi de azarlamayı düşünmüştü. Ancak kibar bir kişi olduğundan doğrudan reddetmek yerine yetersiz öğrencilerin direncini kırmak için uyguladığı bir yönteme başvurup, ona bir dizi problem verip, bunları çözmesini sonra tekrar konuşabileceklerini söyledi. Bir hafta sonra Sofya odasına girdiğinde onu tamamen unutmuştu. Çözümlere baktı, her bir problemin hem de yeni yöntemlerle çözülmüş olduğunu gördüğünde duyduğu şaşkınlık öyle böyle değildi. Ancak hâlâ ondan şüphe ediyor, bir başkasının ağabeyinin ya da siyasi nedenlerle saklanan bir sevgilinin çalışmalarını sunduğunu düşünüyordu.” (Munro’dan kısaltılarak).

Hiçbir zaman matematiğin mi yoksa edebiyatın mı kendisi için daha çekici olduğuna karar veremediğini söyleyen Kovalevskaya’nın Türkçeye henüz çevrilmemiş olan Çocukluk Anıları ve Nihilist Kız isimli iki de romanı vardır. Bunun ötesinde Thomas Henry Huxley, HerbertSpencer, Geoerge Eliot gibi dönemin önemli düşün insanlarıyla aynı tartışma grupları içerisinde yer almış, soyut düşünce, edebiyatın evrimi gibi tartışmalara da öncülük etmiştir.

“Matematik okumamış birçoğu onu aritmetikle karıştırıp kuru ve sıkıcı bir bilim olduğunu düşünür. Ne var ki gerçekte bu bilim esaslı bir hayal gücü gerektirir” diyerek matematik, edebiyat bağını kuran Sofya Kovalevskaya’yı tanımayı sadece bilim tarihi veya iki kültür tartışması açısından değil, kadın hareketi açısından da önemli buluyorum.