ve recep ve abdullah ve…(1)

Erbil Tuşalp'in “ve recep ve abdullah ve... (1)” başlıklı yazısı 04 Mart 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

PEKİ YA OLMAZSA: Ayrıntılara girmeye hiç gerek yok. İmralı öncesi, İmralı sonrası ayrımı yapmak da anlamsız. Açılım desen olmuyor, süreç desen dolmuyor. Ona kısaca “tarihin intikamı…” diyebilirsiniz. Çeşitli kumpanyaların sergilendiği uzun yıllar kapalı gişe oynayan, sessiz sedasız, itirazsız izlenen bir oyun bu. Belli ki emperyalizm, yine finans kapitalle el ele, yeniden sahnede.

Aslında “eski oyun, yeni kadro” durumu. Başrollerde bir imam, bir çavuş, bir paşa var. Yardımcı rolleri birkaç ajan ve polis şefi, bilim ve sanat insanı ve de elbette “refakatte bir gazeteci tire yazar takımı” paylaşmış. Refakattekiler “psikolojik savaş unsurunun neferleri olarak” çok önemli. Kimi “başbakandan yanak” alıyor, kimi “başbakanın abisi” oluyor. Gelişmeleri en küçük ayrıntısına kadar bildiklerinden ve hatta zaman zaman “akil adam” sayıldıklarından, yaşam onların kaleminin ucunda biçimleniyor.

Ama hesapta olmayan “ev-pazarlık-çarşı” uyumsuzluğu “ Allah rızası” antetli “makarna kömür torbalarıyla” binbir zahmetle oluşan kamuoyu yargısını ters yüz ediyor. Bitti bitecek denilen savaş, dönüp dolaşıp İmralı’ya çıkıyor. Kartlar açılıyor, koşullar açıklanıyor. “Olurlar” ile “olmazsa olmazlar” tek tek sıralanıyor.

Yazının tamamını soL Gazetesi'nde okuyabilirsiniz...