Direniş ve yeni anayasa

27 Haziran 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Hiçbir şey olmamış gibi, tarihin farklı ve haklı direnişlerinden biri bitmiş gibi yola devam edilmek isteniyor. İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Başbakan’ı istifaya çağıran basın açıklamasında (22.6.2013) belirttiği gibi, “kendisine dönük toplumsal öfkenin nedenlerini kendi uygulamalarında ve ülkeyi götürdüğü karanlık yollarda arayacağına” suçlu avına çıkan, “otoriter bir polis devletine yönelen tepkileri, daha da şiddetlenen bir polis devletiyle” karşılayan Başbakan saldırdıkça saldırıyor.

Bu ağır baskı koşullarında, hâlâ yeni anayasa ve yeni demokratikleşme paketinden söz ediliyor. İyimser görüntülerle AKP’nin ders almasından söz ediliyor. Sermaye dünyasının kimi örgütleri, esnaf, sanatkâr ve ziraat odaları, sınıf tavrına ihanet eden işçi ve memur sendikaları aracılığıyla tam sayfa gazete ilanı veriliyor. “Türkiye kısır çatışmalarla enerjisini boşa harcamak yerine, yeni anayasasını yapmak son yıllarda elde edilen tüm kazanımları koruyarak daha güçlü ekonomi ve demokrasi yolunda 2023 hedeflerine hızla ilerlemek zorundadır” deniliyor. Yandaş medyanın desteğiyle “yıkılmadık, ataktayız” mesajları veriliyor.

Dinsel çember içine sıkıştırılmış suskunlardan da destek alınıp, sömürü düzeninin, sermayenin istikrarının, gericiliğin devamı isteniyor. Seçimin kutsallığına sığınılıyor. Erdoğan’ı 2002 Anayasa değişikliği ile milletvekili ve başbakan yapan, seçimi öne çıkaran hukuk ve demokrasi anlayışı kutsallığını koruyor da devlet yönetimini keyfilikten kurtarma, hiç olmazsa burjuva demokrasisi ve hukukunun ilkelerini tanıma olanağı yaratılmıyor.

Direnen halk almış başını giderken, AKP’nin dünyasını fersah fersah aşarken, bu otoriter iktidarla mı yeni anayasa yapılacak? Ülkenin dört bir yanında savunmasız olarak saldırıya uğrayanların, hak ve özgürlükleri ihlal edilenlerin, gözaltına alınanların, tutukluların, yaralıların ve hayatını kaybedenlerin üzerine basılarak mı Meclis’in dört duvarı arasında en tumturaklı sözcüklerle yeni anayasa yazılacak, insanlık onurundan söz edilecek? Halkla barışık olmayı beceremeyen, kendi yandaşları dışındakileri tanımayan, vahşi kapitalizmin her istediğini koşulsuz yerine getiren, gericiliği yaşam tarzı yapan AKP’nin anayasa girişiminden, on yılı aşan iktidar döneminin kopyasıyla birlikte, direnişi bastırma yönteminin kopyasının çıkacağı açık.

İşte yeni anayasaya yansıması olası kimi örnekler: Polisin “Allah Allah” nidaları, TOMA, tank ve gaz kullanımı güvenlik aracı olarak, “baret” ve “gaz maskesi” halk tarafından kullanımı yasak eşyalar olarak anayasaya girer. Park işgali yasak, emperyalist işgal serbesttir. Açık alanda “tıbbi müdahale” yasak, çivili sopa ve satır serbesttir. Tek yetkili organ, istihbaratı ve polisi güçlü “başkan”dır. Polis giysili herkes polistir. Halk, “başkanın vatandaşı” olanlar ve olmayanlar şeklinde ikiye ayrılır. Başkanın vatandaşlarına güvenceli haklar tanınır, “insanlık onuru” payesi verilir. Bu haklar “kul hakkı” olarak tanımlanır ve ötekilere tanınmaz. Şüphelilere “kul hakkı” yemini ettirilir. Kul hakkı belgesi olmayanlar kamuda çalışamayacağı gibi sanatçı da olamaz. Bunların sokağa çıkması, yan yana yürümesi ya da durması, başkanın izniyle serbesttir. Başkan ve yandaşlarının söylediklerine, yalan da olsa karşı çıkılamaz. Sermaye-emek ilişkileri işyerlerinde işveren tarafından iç genelgeyle belirlenir. Lokavt serbest, grev izne bağlıdır. Yüzden fazla güvencesiz işçi çalıştıran işverenler gazete ve dergi, iki yüzden fazla güvencesiz işçi çalıştıran işverenler radyo ve televizyon sahibi olabilirler. Anayasada hüküm olmayan durumlarda başkan ya da diyanet başkanı fetvaları uygulanır. Fetvalar hakkında dava açılamaz.

AKP döneminde, emperyalizmle işbirliğinin, “İslami kapitalizm”in ve özellikle direniş boyunca “İslami faşizm”in gerekleri fazlasıyla yerine getirilmiştir. Direnişin birçok buluşma noktası içinde, temel bileşenlerin başında bu gereklerin reddi gelmektedir. İstifası istenilen bir siyasal iktidarın yeni anayasa girişimi de, Meclis’in ve Komisyon’un çabalarına rağmen direnişin duvarına çarpmıştır.

Toplumun geleceğinin ve barışçı anayasasının sahibi, ne AKP’dir ne de direnişi seyretmekle yetinen aksak Meclis’tir yaşam tarzını ve toplumsal ilişkileri belirleme konusunda inatçı ve dirençli olan, üretim ilişkilerini belirleme konusunda da kararlılığı bırakmayan, örgütlenerek çoğalan halktır. Özgün Haziran Direnişi, eşitleştirme ve özgürleştirme hedefiyle yeni anayasanın da adını koymuştur: Toplumcu Anayasa…