'Bu düzen değişmeden kimseye rahat, huzur yok'

Haziran Direnişi sırasında polisin attığı biber gazı kapsülüyle yaralanan Aydın Aydoğan, son beş yılını adliye ile hastane koridorları arasında geçirdi. Dosyası 'faili meçhul' ilan edildi, defalarca gözaltına alındı, Beşiktaş Belediyesindeki işinden atıldı. Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonraysa tüm kapılar yüzüne kapandı. Yaşadıklarını soL'a anlatan Aydoğan, '…

Haber Merkezi

Haziran Direnişi sırasında polisin attığı biber gazı kapsülüyle yaralanan Aydın Aydoğan, son beş yılını adliye ile hastane koridorları arasında geçirdi. Yaralanmasıyla ilgili dosya "faili meçhul" suçlar bürosuna gönderildi, defalarca gözaltına alındı, Beşiktaş Belediyesinde taşeron işçi olarak çalışırken işten atıldı, MS hastalığına yakalandı. 

Erdoğan'ın, Haziran direnişine katılanlar hakkında sık sık dile getirdiği “çapulcu, vandal, kemirgen, barbar, ajan, hain” gibi hakaretler hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda bulunduğu gün yine gözaltına alındı, kötü muameleye tabi tutuldu. 

Aydoğan şimdi işsiz ve hasta. Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduğu için ne kamuda ne özel sektörde iş bulabiliyor, tüm kapılar yüzüne kapanıyor, başvuruları reddediliyor. 

Yaşadığı süreci soL'a anlatan Aydın Aydoğan, sorularımızı yanıtladı.  

'ERDOĞAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM, HAYATIM DEĞİŞTİ'

Sayın Aydoğan, Gezi'de ayağınızdan vurulduğunuzdan beri sonu gelmeyen dava-mahkeme süreçleri yaşadınız. Neredeyse hayatınız adliye koridorlarında geçti... Özellikle geçen aylarda AKP'li cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra, hayatınız allak bullak oldu. İşten atıldınız... Bu süreci kısaca özetler misiniz? Suç duyurusundan sonra neler değişti hayatınızda?

Gezi Direnişi benim için bir dönüm noktası oldu. Bu süreç Gezi öncesi ve sonrası olarak hayatıma damga vurdu diyebiliriz. Çünkü siyasi erk sürekli, Gezi protestolarına katılanlar üzerinden siyasi menfaat sağlamak gayretindeydi. Hatırlarsak Erdoğan, Gezi öncesi başlamıştı kutuplaştırmaya. Kimin kaç çocuk yapacağına, kızlı-erkekli eğitim olmayacağına, vapurdaki insanların nasıl yolculuk yapacağına kadar herkesi yaşam alanlarına müdahale ediyordu. Gezi de bunlara bir cevap, bir başkaldırıydı. Ben ve benim gibi bu eylemlere katılanlar, Erdoğan tarafından ötekileştirilerek, toplum önünde düşman haline getirildik. Hayatımız adliye ve hastane arasında sıkışıp kaldı. Dosyamıza siyasi irade müdahil oldu. Benim vurulmamla ilgili dosya faili meçhuller arasına atıldı. Ben buna faili meşhur diyorum, çünkü vuranlar belli, emri veren belli. 

Ben de Erdoğan'ın Gezi protestolarına katılanlar hakkında sıraladığı hakaretler için suç duyurusunda bulundum. 10. Sulh Ceza Hakimliği, Erdoğan'ın hakaretlerini ifade hürriyeti kapsamında değerlendirdi, dosyanın kaldırılmasını istedi. Ben de dosyayı Anayasa Mahkemesine gönderdim. Gönderdiğim gün, adliyede darp edilip gözaltına alındım, gece 23 sularında serbest bırakıldım.

Suç duyurusundan bir hafta sonra beni evimin önünde gözaltına alan polisler, bana kumpas kurarak beni bombalı bir aracın oraya götürüp sanki orada gözaltına alıyorlarmış gibi yaptılar. İki gün işkenceye maruz kaldım. Üst rütbeli bir emniyet müdürü "Sen kimsin lan" diyerek terörle mücadele bürosunda işkence yaptı. 15 gün rapor aldım ve onlar hakkında da suç duyurusunda bulundum. 

Şu anda sağlık durumunuz nasıl, yeni hastalıklar baş gösterdi mi?

Sağlık durumum hiç iyi değil. Bir ameliyat daha olmam gerekecek. Her ameliyat ayağımdaki hasarı daha ağırlaştırıyor. Ayrıca oğlumun vefatından sonra MS hastalığı nüksetti, onun tedavisine başlamam lazım. Lakin sağlık güvencesi olmadığı için başlayamıyorum. Zor bir süreç hepsi arka arkaya gelince...

'KAMUDA DA ÖZEL SEKTÖRDE DE TÜM KAPILAR YÜZÜME KAPANIYOR'

Beşiktaş Belediyesindeki işinizden atıldıktan sonra iş arama sürecinde neler yaşadınız, kapılar yüzünüze nasıl kapandı? 

Erdoğan hakkındaki suç duyuruda bulunduktan sonra, inanın sanki gizli bir el hayatıma müdahale etmeye başladı. Beşiktaş Belediyesi'nden hukuksuz bir şekilde işten çıkarıldım. Hiçbir sağlıklı cevap alamadım. Sadece 29'uncu maddeden çıkarıldığım söylendi. Belediye yetkilileri cevap vermiyorlar. Bundan sonra nereye işe başvursam, malum gerekçeler ile alamayacaklarını söylüyorlar. Özel sektöre başvurdum, onlar bile almaya korkuyorlar. Bir tanesi "Bu Erdoğan olayı var ya, seni işe alamayız, başımıza iş alırız" dedi. İnsanları bir bölümü böyle sindirilmiş durumda. Telefonumu açmaya korkuyorlar dinleniyor diye. Kendi ülkemde kendimi sığınmacı gibi hissediyorum. 

'ERDOĞAN'A MEKTUP YAZIP 'BİLET KESECEKSENİZ ÖNCE BENİM BİLETİMİ KESİN' DEDİM'

Son olarak hangi girişimde bulundunuz? Erdoğan'a bir mektup yazdınız, ondan bahseder misiniz?

Dedim ya, sığınmacıymış gibi oldum güzelim ülkemde. Bizler bu ülkenin evlatlarıyız. Erdoğan sürekli bunu yapıyor, baktım o akşam televizyonda yine o meşhur "eyyy" başladı ve sonunda kulaklarım ile duymasam haberi Zaytung haberi sanırdım ama duydum: "Bu ülkeyi beğenmeyen, bizlere muhalefet edenlerin biletini alıp yollamak lazım" dedi. İnanamadım. Akşam e-devletten Erdoğan'a mektup yazdım. "Sizin toplumu ayrıştırmamanız lazım. Eğer bilet kesecekseniz benim de biletimi kesin yollayın" dedim. 

'BU DÜZEN DEĞİŞMEDEN KİMSEYE RAHAT, HUZUR YOK'

Peki tüm bu boğuşmalar içerisinde kendi ifadenizle kaybedecek bir şeyiniz kalmadı. Bu durumda bireysel davalar, mahkemeler, dilekçeler yerine örgütlü mücadeleyi düşünmüyor musunuz?

Evet sistem ya da düzen, belli bir yerden sonra her yerde sizi otomotik olarak kabul etmiyor, reddediyor. Aslında kaybedecek bir şeyim var: Ülkem. Hem kendimi hem ülkemi kurtaracak şeyin de bu sistemin ya da düzenin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun elzem olduğuna inanıyorum. BU düzen değişmeden kimseye rahat, huzur yok. Örgütlü olmayan her eylem ve düşünceyi, sistem bir şekilde içine alıp ya yok ediyor ya da kendisine benzetiyor. Şunu biliyoruz ki, insanlığın var olduğu günden beri tarihi hep direnenler, mücadele edenler yazdı. Ben de elbette örgütlü mücadelenin içinde yer almak isterim.