Basit yazı

İktidar partisinin, genel seçimlere örnek olacak ölçüme göre, yüzde 43.7 aldığı bir yerel seçim yaşadık. Çeşitli iddia ve gözlemler var bilinen şeyler. Buradan ve seçmen çalışmalarından yola çıkarak yüzde 40 civarında bir trend oya oturan bir partiden bahsettiğimizi yazmıştım. Şimdilik denge budur. AKP 40 alır, 45 alır, seçim güvenliği tartışılır, oylar yeniden sayılır vb. Bilemeyiz. Ancak yüzde 50 değildir ve olamaz. Olsa da bu oylar yüzer gezer oylardır. Ne zaman gerçekten ve kalıcı olarak yüzde 50’ye çıkar? Gelecekte demografik faktör işlemeye başlayınca olabilir. Bu, 2015’in konusu değildir.

Bu nedenle seçim sistemi değiştirilecek -geçen yıl da ortaya atılmış olan- dar veya daraltılmış bölge seçenekleri hayata geçirilecektir. Bölgeler optimal biçimde ayarlanacağı için bu düzenlemenin kime yarayacağını söylemeye gerek yok. Dar bölge, birbirine yakın oy alan iki partili politik sistemlerde uygulanırsa temsil açısından büyük kayba yol açmaz. Başka türlüsü kimsenin doğru düzgün temsil edilmediği bir politik sistem anlamına gelir.

Bu noktada durup manzaraya hayretle bakmak gerekiyor. Geçen ay AKP çıtayı 2009 seçimlerine koymuştu: Yüzde 39. Yüzde 36-37’yi normal karşılayacak pek çok AKP’linin olduğu seçimlerden önce yazıldı. Zaten seçim çalışmaları literatürü yüzde 39 ve yüzde 42 gibi iki eşik koyuyordu. İl ve ilçe seçimlerinde yüzde 38-42 aralığını tahmin etmek gayet doğaldı.

Ne oldu? Yüzde 43.7. Yüzde 44 diyelim. Yani aşağı yukarı 5 puan kadar, tahmine ve hatta sağın kendi beklentisine göre, yukarıda oy aldı. Literatürün “taban oy” olarak koyduğu iki eşikten yüzde 39’u 5, yüzde 42’yi 2 puan aştı. İtirazları, tartışmaları bir kenara koyuyorum, ki aslında koymamak gerekiyor.

Diyelim ki son anda seçmenin başka partiye oy verecek bir yüzde 3-5’i ikna edildi. Bu mudur? Ülkenin kaderini AKP’ye oy veren yüzde 3-5’in oy vermeye devam etmesi veya mesela MHP’ye kayması mı belirliyor?

Gerçekten anlaşılmaz görünüyor, değil mi? Bir anda senaryolar değişti, Cumhurbaşkanlığı kesin, dar bölge, AKP’ye 350-400 milletvekili -yerel seçim sonuçlarına göre alabileceği 285 yerine, başkanlık... Konuşulanlar bunlar.

İnanılmaz bir demokrasi mucizesi. Yüzde 3-5 tartışmalı oy kayması bir ülkenin geleceğini kökünden değiştirebiliyorsa, buna mucize denir. Başka türlü bakacaksak, buna karar demek lazım. Türlü çeşitli kol bükme, ittifak arayışı, pazarlıktan sonra, koskoca bir halk seyirci durumuna yeniden getirildikten sonra, bu karara mı varıldı?

Mesele AKP’nin kazanması değil. Mesele bir anda kuvantum sıçramasıyla siyasi rejimin temel özelliklerini değiştirecek bir düzleme atlanması. Ergenekon, Balyoz... Bunlar rejimin dönüşümüne nokta koyan sembolik ve siyasi davalar idiyse, MİT yasası, HSYK, internet, borçlanmaya Hazine garantisi, dar bölge, başkanlık sistemi... Bunlar çok daha doğrudan bir değişimin özüdür. Sembolü falan değil, bizzat kendisidir.

“Sahillerin partisi olmaktan çıkmalıyız” diye boş laf üreten insanları elimizin tersiyle itip, CHP’de gerçeklerin konuşulabileceği, içi boş Amerikan siyaset bilimi klişelerini ciddiye almayan, temel Kıta eğitimine sahip, gerçekçi ve sola açık insanlarla aşikar bir diyalog başlatmak gerekiyor.

Sosyalistlere gelince: Ortalamacılığın hiç bir türü bu saatten sonra fayda sağlamaz. Ülke çapında ölçek büyümüştür, çıta yeniden yukarı çekilmiştir. Var olduğunu iddia ettiğimiz birikimimizi “içeride” harcayamayız.

Sosyalistlerin yegane kıymetleri eğitimleri, bilgileri ve siyasi akıllarıdır. Bunu törpüleyecek her şey güçsüzlüğe boşluk, boşluğa anlamsızlık katar. Bu akla katkıda bulunabilecek sosyalistlerin iletişiminde mutlaka fayda vardır.

“Muhalefet”, yani CHP, bugün muhalefet değildir. Seçim öncesinde de değildi. Hızla muhalefetin muhalefet olması için ne yapılabileceğine bakmak lazım. Olası etkiyi abartmadan. Başlangıç noktası burasıdır.