Bilgi nehrinin barajları (1)

Özgür Keşaplı Didrickson'ın “Bilgi nehrinin barajları (1)” başlıklı yazısı 26 Ocak 2013 tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Sol Portal’ın “Bilgi tekelinin büyük karteller ve şirketler tarafından ele geçirilmesine karşı çıkıyor ve bilginin toplumun ihtiyaçları doğrultusunda paylaşılabilir ve ulaşılabilir olması gerektiğini savunuyordu” diye söz ettiği bilgisayar programcısı Aaron Swartz’ın intiharı üzerine çok sayıda haber ve yazı yayımlanmaya devam ediyor.

Kâr amacı gütmeyen topluma, bilim dünyasına çağrı nitelikli bir eylem (kullanıcı hesabına milyonlarca bilimsel makale indirmek) nedeniyle bir süredir 35 yıl hapis ve 1 milyon dolar ceza ile karşı karşıya kalmış oluşu, başta ailesi olmak üzere pek çok kişiye göre Swartz’ı intihara iten şey. Bu yorumların ardından Swartz’ın klinik depresyonla savaşarak yaşadığından söz eden yazılar yazılmaya başladı.

Tanınmış genç insanların ölümleri, hele intiharları tabii ki çok dikkat çekiyor ancak Swartz’ın ölümü internet hukukundan, ruhsal hastalıklara öyle önemli konularda tartışma kapılarını aralamış görülüyor ki, bu ilgiden sosyal adalet ve bilgi özgürlüğü konusunda çabalamış olan Swartz’ın mirasına yakışan toplumsal yararın çıkması mümkün.

Bilginin topluma ulaşmasının, eylemlerimize rehberlik edebilmesinin önünde ne yazık ki pek çok engel var. Bilimsel yayınlara ücretsiz erişim, bu engellerden yalnızca biri. Bu engeli aşmak için çabalamak bilimcilere, üniversitelere ve yayıncılara bilgi nehrinin barajlarda tutulmak için değil, topluma doğru akmak için üretildiğini hatırlatması adına önemli. Dergilerin saygınlığından çok makalelerin kalitesinin önemsenmesi ve bilimin amacıyla çelişen kariyer hesaplarının bir nebze de olsa önüne geçilebilmesi için bu yönde çabalar gerekli. Ücretsiz erişilebilen yayınların sayısı gitgide artıyordu. Sorunun kökten çözümü belki de yakın. Peki, bilimsel yayınların hepsine yarın ücretsiz erişebilsek hangimiz, nasıl faydalanacağız?

Pek çok bilgi üretildiği haliyle topluma ulaşamaz. Bilimciler bile farklı alanlardaki yayınları anlamakta güçlük çekebilirler. Bilimsel yayınların teknik dilini anlaşılır hale getirecek insanlara, bu yönde özel çabalara gereksinim var. Bir de çeviri gereği düşünüldüğünde en etkin çözüm dünyada da örnekleri olduğu gibi belirli alanlarda uzmanlaşmış bilim yazarları belki de. Köprü görevi görecek bu insanlar aynı zamanda medyadaki bilgi kirliliğinin, popülerizmin olumsuz etkisinin önüne geçilmesinde de etkili olabilirler.

Hele bizimki gibi ülkelerde bilim dergileri, gazetelerin bilim ekleri, belgeseller, halka yönelik sempozyumlar engelleri aşmak için ne kadar önemli. Dolayısıyla bunları üretenlerin dünyanın bilgi dağarcığına engelsiz ulaşabilmesi de yaşamsal.

Ücretsiz erişim bilimciler arasındaki iletişim için de önemli olabilir. Daha verimli iletişim daha verimli tartışmalara zemin hazırlayabilir. Motivasyonu, rekabetin güzelini tetikleyebilir ve tüm bunlar daha sağlam yere basan çalışmaların yapılmasını ve dolayısıyla yayınların kalitesini arttırır. Ücretsiz, kolay erişim sayesinde kazanılacak zaman, ilgileri dar bilimcilerin bile başlarını biraz kaldırarak çevrelerine bakınmalarını sağlayabilir. Bilim dalları arasındaki köprüler güçlenebilir.

Ancak makaleleri en başta özgeçmişi ve kariyer planları için önemseyen ilgilendiği alanlarda yapılan çalışmaları ancak içinden kendisi ya da kendi kurumu geçiyorsa gören ve destekleyenlerin sayısı bunca fazlayken bir yandan bu durumları azaltma yolları aranmamalı mı? Hem üretilen bilginin ulaştığımız kısmı ne işe yarıyor? Onu kullanıyor muyuz? Örneğin niçin çok uzun süredir biriken bilgiye karşın ruhsal hastalığı olanlar hem toplum hem de bizzat sağlık görevlileri tarafından ayrımcılığa uğruyor ve damgalanıyor?

Bilgi nehrinin barajları ve bulanıklık nedenleri üzerine yazmaya devam edeceğim.