Ya bülbüllerin trafiği?

Palearktik ve Afrotropikal bölgeler arasındaki ana göç yollarından biri üzerinde yer almasına ve birçok tür için önemine rağmen, ne yazık ki Ulusal Halkalama Programı’nın (UHP) resmen kurulduğu 2002’ye kadar ülkemizde kuş göçü üzerine çok az sayıda araştırma yapılmıştır. UHP çatısı altında ülkemizdeki değişik bölgelerde açılan halkalama istasyonları ile çeşitli kurumlardan araştırmacılar ülkemizin kuş göçü açısından önemini belgelemeye başladılar.

UHP’nin tohumlarını 2001’de bir pilot çalışma ile ODTÜ arazisinde atmıştık. Yol tehdidi yeniden hortladığı için bu çalışmamızdan söz etmek ve yeryüzünün yalnızca bize ait olmadığını hatırlatmak istiyorum.

Dünyada 1899’dan beri yapılan halkalama, en eski ve en etkili göç araştırma yöntemlerindendir. Halkalamada kuşlar lisanslı halkacılar tarafından güvenli yöntemlerle yakalanır, ayaklarına bireye özgü bir kod ile ulusal bir adres taşıyan halka takılır, çeşitli ölçümler alındıktan sonra kuşlar serbest bırakılır. Halkalı kuşlar araştırmacılar ya da vatandaşlar tarafından tekrar bulundukları zaman göçleri, biyolojileri hakkında birçok bilgiye ulaşılmış olur.
Kardeşim Özge Keşaplı Can’ın “Ağla yakalama yöntemi ile ODTÜ’de (Ankara, Orta Anadolu) ötücü kuş göçü üzerine bir çalışma” başlıklı y. lisans tezine temel olan çalışmalar sırasında ODTÜ arazisinin içinden geçen büyüleyici yol öykülerinden haberdar olmuş olduk. Örneğin halkaladığımız ilk kuşlardan biri olan bir bülbül üremek için 4 yıl üst üste aynı çalı kümesine geldi! En az 2000 km. uzakta, Sahara’nın güneyinde kışlayan bir bülbülün defalarca ODTÜ’deki üreme alanına dönebilmesine şahit olmak, benzersiz bir deneyimdi. Ülkemizde üremeyen ancak sadece göç sırasında geçit yapan bir benekli bülbül ise 2 sene üst üste aynı çalının önüne kurulan ağda yakalandı! Bu birey göçmen kuşların sadece üreme ve kışlama alanlarına değil, göç sırasında konakladıkları alanlara da bağlı olduklarını kanıtlayan örneklerden biriydi.

Şahit olduğumuzda beni en çok heyecanlandıran, birkaç gün arayla yeniden yakaladığımız kuşların tarttığımızda ağırlaştıklarını (yağlandıklarını) görmek olurdu. ODTÜ’de bir benekli bülbülün 3 haftada ağırlığını 22,5 gramdan 32,5 grama çıkardığını belgeledik! Göç sırasında konaklayarak bir anlamda yakıt ikmali yapan bu kuşları daha kuzeydeki üreme alanları için çıkacakları tehlikelerle dolu yolculuğa besleyerek gönderebilen alanların ne kadar önemli olduğunu ve sorumluluklarımızı hatırlatan bu gözlemler sınır tanımadan yolculuk yapan göçmenleri korumak için uluslararası işbirliğinin de gerekli olduğunu gösteriyordu.

Eymir ve yerleşke dahil ODTÜ arazisinin 5 noktasında yapılan ön araştırma nitelikli bu çalışmada, daha birçok türde 10 gün içinde yüzde 50’ye varan ağırlık artışı gözlendi. Bu nedenle söğüt, kavak, badem, ahlat, alıç gibi ağaçlar ve pek çok çalının yer aldığı, İç Anadolu’nun az sayıdaki doğal bozkırından ODTÜ için tezde “(…) elverişsiz yaşam alanlarıyla çevrili küçük ağaçlıkların birçok tür için çok önemli bir konaklama alanı olduğu ortaya çıkmıştır” deniyor.

İştah kabartan ODTÜ arazisi, işte zaten pek çok ötücü kuş için belki de rotaları üzerindeki son alanlardan. Yukarıda saydığım öyküler, hayvanat bahçesine gidip teller arkasından hayvanları izlemekten daha heyecanlı değil mi? Tilkisinden böceğine çok zengin olan bu arazinin, her tür tehditten korunarak gelecek nesillere bırakılması için elbirliğiyle direnmeliyiz.

Gökyüzünün asfaltsız yollarının ve yolcularının öykülerini dinlemek, çalışmalara katılmak, o alanlardaki tehditlere karşı bilgilenmek ve birlikte harekete geçmek için aktif halkalama istasyonlarıyla iletişime geçebilirsiniz: Cernek İstasyonu (ornitolojiarmer.omu.edu.tr), Aras İstasyonu (kuzeydoga.org). Yıllardır ODTÜ arazisini her tür tehdide karşı korumaya çalışan ODTÜ Kuş Gözlem Topluluğu’nun çalışmalarına destek olmak, “ODTÜ’nün kuşları” gibi yayınlarını indirmek için ise okgt.metu.edu.tr adresinden yararlanabilirsiniz.