Orkalarda menopoz ve aile bağları

Bir süredir eşimin oyduğu orka desenli bir maskenin değişimini “skype” üzerinden heyecanla izliyordum. Sonra, liderliğini Exeter Üniversitesi’nden Darren Croft’un yaptığı bir araştırmayla ilgili haberlere denk geldim. İnsan dışında yalnızca 2 türde dişiler menopoz sonrasında çok uzun süre yaşıyorlarmış. Bunlardan biri talihsiz şekilde katil balina olarak adlandırılan, Yunusgiller ailesinin en büyük üyesi orka (Orcinus orca) diğeri ise yine aynı aileden bir tür Siyah yunus (Globicephala macrorhynchus). Orka dişileri 90 yıl kadar yaşayabildikleri halde 30’lu, 40’lı yaşlarda menopoza giriyorlarmış. Peki bu durum kime, nasıl bir katkı sağlıyor?

Pasifik Okyanusu’nda yaşayan 2 popülasyona ait (yaklaşık 600 birey) 36 yıllık verileri inceleyen araştırmacıların bu durumu açıklamaya çalışan teorilerinin temelinde orkaların çok ilginç sosyal yapıları var. Orkalar sırt yüzgeçlerinin ve bedenlerindeki lekelerin şekline göre birey olarak tanımlanıp takip edilebiliyorlar. Bireyler arasında çok güçlü bağ olan anaerkil gruplara sahip orkalar tüm yaşamları boyunca anneleriyle yaşıyor. Erkek bireyler üremek için bir süre gruptan ayrılsa da geri döner. Davranış olarak da farklılık gösteren pek çok alttüre (hatta belki türe) sahip orkalarda istisnalar olsa da bu durum pek çok popülasyon için geçerli.

Dişilerin 90 yıla kadar yaşaması, birkaç neslin birlikte bulunması ve yaşlı dişinin gruptaki pek çok bireyin anneannesi olması demek. Bu durumda ömre göre erken yaşanan menopozun, insanlar için de dile getirilen evrimsel açıklama gibi, çocuklara ve torunlara bakarak onların yaşamda kalma şansını yükseltmek için ortaya çıktığı tahminler arasında. Dişi orka yaşlandıkça grupta pek çok bireyle ortak gene sahip olacak ve kendisi üremek yerine genlerini taşıyan yavruların ve torunların bakımını üstlenerek daha az enerji harcayarak soyunu devam ettirebilecek.

Dişi orkaların yeni yavrular doğurmadan uzun süre grupta lider konumunda olması, deneyimlerine dayanarak diğer bireylere yaşamsal bilgi aktarımında (örneğin besin bulma) bulunması anlamına da geliyor. Anne orkaların özellikle üreme çağındaki erişkin oğullarına yardım ederek onların yaşamda kalma şansını arttırdığı, dolayısıyla kendi genlerini taşıyan pek çok döle sahip olmalarına yardım ettiği de teoriler arasında. Üstelik erkeklerin yavruları, çiftleştikleri dişinin grubunda kaldığı için bu yavruların bakım sorumluluğu erkek bireye ve grubuna ait olmuyor. Bu, erkek bireylerin ait olduğu gruptaki dişinin enerji kaybetmemesi anlamına da geliyor. Anneler oğullarını, diğer balinalarla çatışmaları sırasında da onlarla birlik kurarak koruyormuş. Bu teoriye göre anne orkalar soylarını en az zarar ve en çok yarar ile devam ettirmek için üremeyi ömürlerine göre erken durdurup oğullarının hayatta kalıp, üremesine yardım ediyorlar. Araştırmacılar 30 yaşın üzerindeki erkek bireylerin yaşamda kalma şanslarının anneleri hayattayken daha yüksek oluşunun bu durumla ilgisi olduğunu düşünüyor.

Okhotsk Denizi’nden (Rusya) geçtiğimiz aylarda 7 orka yakalanmış. Aralarındaki 2 yavrunun Çin’e götürüleceği söyleniyor. Bir yanda orkaların okyanuslarda bile anne ve aile grubu desteğiyle yaşamda kalma başarılarının arttığını söyleyen araştırmalar, bir yanda ticari gösteri havuzları için onları ailelerinden kopararak daracık havuzlarda yabancı bireylerle iletişime zorlayanlar! Ne acı çelişki…

Alaska’da orkalara hem suda yüzerken, hem de karada, farklı kültürden sanatçıların eserlerinde rastlayabilirsiniz. Tıpkı bugünlerde bir Tlingit yerlisi olan eşimin elleriyle bir ağaçta yaşam bulan bakır gözlü orka gibi.

* * *

Yarın 17.00’de gazetemizin İzmir-Hatay okur temsilciliğinde “Alaska’nın kültür ve sanatında yabanın izleri” isimli, bol fotoğraf ve video içeren bir sunuş yapacağım. Görüşmek dileğiyle.