Entrikacı Solculuk

İktidarda gibiyiz, ama fikirlerimiz tam anlamıyla iktidarda değil henüz. Baksanıza, muhalifler hala ortalıkta dolaşabiliyor: Perihan Mağden

Tırnak içine almadım cümleleri, çünkü Mağden tam olarak böyle söylemiyor, az mizah katalım. Ama sinir bozucudur ki, sözleri tam da bu anlama geliyor.

İdris Küçükömer yaşasaydı ülkemizdeki tablodan memnun kalır mıydı? Sanmıyorum. Gericilerin fazlasıyla işine yarayan garip kuramına karşın o, bence gerçek demokrattı. Ona göre solculuğun ölçüsü halkla temas kurma düzeyi, halkı siyasetin içine çekebilme becerisiydi. Buna göre AP ve DP, CHP’den solcuydu elbette. Aynı mantıkla eski TİP’i ve içinden çıkan devrimci hareketleri de sağ, MC hükümetlerini oluşturan partileri sol sayabiliriz. Daha ileri gidebilir, Madımak Oteli’ni saran kalabalığı siyasetin içine çekilmiş geniş halk yığını olarak sol, içerde yanan aydınları sağ sayabilir “ne yapalım, solcu halk toplandı, sağcı aydınları öldürdü” diye, acımızı hiç değilse azıcık eksiltebiliriz. Saçma geliyor, öyle mi?
Ancak Mağden, Mehmet Altan gibi karakterler kendilerini bu mantıkla sol kabul ediyorlar. Ilıcak da aynı mantığı kullanarak kendini solcu sanmaya başladı. Komik değil mi? Evet, zalimler korkutucu oldukları kadar komiktirler de.

Yine de Küçükömer’in kuramından çıkarmamız gereken bazı dersler var. Solcular olarak halkla temas kurmakta pek yetersiz kalıyoruz. Türkiye halkı adeta bazı toplum mühendislerince solcu olamasınlar diye özel yapılandırılmış. (Geçenlerde sohbet ettiğimiz Orhan Bursalı’dan aktarıyorum bu saptamayı.) Ancak o yapıyı pekiştirmek için bizler de elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Halka sempatik gelebilecek yaklaşımlardan, yok “ilkelerimize aykırı”, yok “solculuğa sığmaz” diye inadına kaçınıyoruz. Halkın evine girmek için kapalı kapıyı açacak tatlı sözler sarf etmek yerine, duvarlarını yıkmayı tercih ediyoruz. Betonu devirmek çok zor, üstelik yıkarak girdiğimiz evde ne kadar konukseverlik görebiliriz! Benzetmeyi bırakıp açıkça yineleyeyim: Genel konuşuyorum. Halka yaklaşma ustalığından hala uzağız, o yüzden de geniş kesimleri örgütleyemiyoruz.

Bu durumda ne kalıyor geriye? Eve bacadan girmek. Yani entrikacı solculuk. Entrikacılık içimize işlemiş. Arkamızda geniş bir halk desteği bulunmadığına göre mevcut güçlü siyasi yapılanmaları-hareketleri solculaştırır, onların arkasında, onlarla birlikte solu iktidar yaparız. Nedir bu güçler? Çeşitli. Ordu ve darbecilik sosyalistlerin bir kesiminin iştahını kabartmıştır hep. Uluslararası güç çatışmaları ve pazarlıklar ortamında ülkeye sosyalist bir yol çizilmesi... Başka deyişle Sovyet veya ABD-Çin etkisiyle kolay devrim hayalleri... 1980 sonrası başka bir kolaycılık, başka bir entrikacılık peydahlandı: Kürt hareketinin arkasına takılarak (ya da sırtına binerek) ülkede solu güçlendirme tezleri…

Lenin de bir taktisyen değil miydi, o da entrikayla devrim yapmadı mı? Ne münasebet! Siyaset taktikte ustalaşmayı gerektirir elbette, ama önce taktik uygulayabileceğin ciddi bir gücün bulunacak. Devrimci kesimin toplum içindeki oranını, herkesi onu dikkate almaya zorlayıcı bir düzeye getirip, öyle örgütleneceksin ki, başka güçleri seninle ittifaka, hem de senin istediğin zeminde ittifaka sevk edebilesin.

Enver Aysever, Sky-Türk’teki tartışma programına hafta başı Melih Pekdemir’i çıkardı. Pekdemir, yaşanan büyük çatışmaya yakın zamana dek “Yesinler birbirlerini!” diye yaklaştıklarını, ama giderek bir tarafın, AKP baskınlığının sürece damgasını vurduğunu söyledi. Askerin elleri yukarda teslim olduğunu. Ne askerin ne de AKP’nin mağduriyet edebiyatının en ufak samimiyeti bulunmadığını anlattı. Emperyalizmin planlarından söz etti. AKP anayasasının, “demokrasisinin” karşı çıkılması gereken bir tezgah olduğunu vurguladı. “Solculuğu bize öğretmeye kalkmayın” dedi liberallere. Demokratlığı da… Pekdemir bir sosyalist bilge gibi konuştu.

Solun eski en kitlesel zamanlarından gelen sesiyle, çakma solculuğa karşı sosyalizm mücadelesinin onlarca yıllık deneyimiyle Pekdemir’in ve onun gibilerin bu duruşu, ülke için kazançtır, kıymeti bilinmesi gereken kazanımdır.

Bugün entrikacı solculuğun en güçlü ayağını kim oluşturuyor sahi? ABD-AB-AKP ittifakının ülkeye demokrasi getirdiğini vaaz eden liberaller. Halk içinde en ufak güçleri yok. Halkla birleşmede bizimkinin onda biri kadar yetenekleri, istekleri bulunmuyor. Ama tepedeler ve iktidar gibiler, eni konu iktidarlar. Entrikacılığın, darbeciliğin kitabını yazıyorlar. Ne kadar solsalar… Ne kadar solcu kabul edilebilirlerse artık!

Bizler de Küçükömer hocanın kuramının inadına, ama aslında onun gerçek isteği doğrultusunda yüzde beşlerle, onlarla, yirmilerle bir hemhal olabilsek…