Cumhuriyet, İlhan Selçuk'a Niye Saygısızlık Ediyor?

Berbat bir yazı okuyacaksınız. Beş gün düşündüm üstünde. Olabildiğince soğuk ve nesnel bakmaya çalıştım, tutmadı. Mizahı denedim, yakışmadı. Küfretmek geldi içimden, homurdanmakla yetindim. Hepsinin ortalaması bir şey çıktı ortaya.

Çünkü ele aldığım konu çok tatsız. 20 yıldır defalarca yazıp konuştuğum şeyleri yeni bir çirkinlik karşısında yinelemek durumundayım. Onca yıl yazdım da bir sonuç aldım mı? Kuşkulu. Şüphe götürmeyen bir gerçekse böyle yazıların bana dönüp, fena halde zarar vermesi. Olsun, tutamıyorum kendimi ve tutmayacağım.

14 Şubat tarihli Cumhuriyet-2’de, Perihan Mağden’le son kitabı üstüne bir söyleşi yayımlandı. Tam sayfa. Esra Açıkgöz yapmış. Fikir kendinden mi çıkmış, şefi mi söylemiş bilemem. Muhakkak bir onay sürecinden geçmiştir. Cumhuriyet’in aynı çizgide yayını sürüyor. Cumhuriyet-2’de Ufuk Uras, Oya Baydar reklamları Cumhuriyet Kültür’de Orhan Pamuk, Elif Şafak ajandaları TV program sayfasında Roni’nin ve benzerlerinin karşıdevrimci duyuruları vs.

Cumhuriyet’i her irdeleyişim “başkasının şeyiyle gerdeğe girme” deyimini çağrıştırır bende. Ve kendime sorduğum “sana ne?” itirazını getirir. Ama öyle dememeliyim, Türkiye’de iktidara direnen kaç mevzi kaldı. Artık sosyalistler olarak cumhuriyet değerlerini savunma zorunluluğuna kadar çekilmişsek, kırk yıllık okuru olduğumuz sol bir gazeteyi de sahiplenmeliyiz.

Ülkede ve dünyada kavga yine çetin geçiyor. Bir alan fiziksel şiddet cephesi, öteki alan ideolojik savaş, medya muharebeleri hattı. Cumhuriyet bu mücadelede durmaksızın hain üretiyor, üstelik bu hainleriyle bizleri arkadan vuruyor.

Esra Açıkgöz gibilerin ruh halini anlamaya çalışıyorum. Benim için bile zor bir uğraş. Yüzbaşı Selahattin’in işgal altındaki İstanbul’da rastladığı karakterlerden ne kadar çok dolaşıyor çevremizde. Ve ne kadar çok genç insan! “Başkasının parasıyla bonkör” diye bir söz vardır ya, bizim ürettiğimiz sol değerleri bizden esirgeyip, ona buna müsrifçe saçan sonradan görmeler. Nasıl bir karakterdir, nasıl bir vefasızlıktır? Perihan Mağden değil miydi, İlhan Selçuk gözaltına alındığında, Balbay’ı hapse attıklarında alkış tutan, bu yetmez, ötekileri de alın diye yazan? Fikir mi değiştirmiş, pişman mı? Bir şey biliyorsanız açıklayın.

Evet, nasıl bir ruh halidir bu? “Demokrasi” diyeceklerdir, “ötekiler” de yer bulmalı zaman zaman sayfalarda. “Demokrasi” öyle mi yoksa “akılcı denge ve nesnel habercilik” mi buyurdunuz? Sosyalistler çetin mi çetin uğraşlarına dair, bir yerde küçük bir haber çıkması için yedi kez temenna etmek, kırk perende atmak zorundadır sözde liberallerse küfrederek girerler Cumhuriyet’in kapısından, sırıtarak sayfaları ele geçirirler, el işareti yaparak çıkarlar. Bu ülkenin sosyalist entelektüelleriyse küstürülür, yıldırılır, ambargo edilir. (Bu noktada kişisel düşünmediğim açıktır. Bana gösterilen ilgi kafidir, hiç olmasa da idare ettiğim zamanlar çoktur.)

Gazete içindeki liberal zincir nereye dek uzanır acaba? Şebekenin başı kimdir? Sevgili Cumhuriyet yazarları, çok kıymet verdiğim Deniz Som, o gizi aydınlatabilecekler midir ki? Gazetecilik bu görevi de içermez mi? En tepedeki mollanın adı nedir? Esra Açıkgöz gibilerin sırtını sıvazlayan, devam emri veren. Bizim yazarlardan korkma, hepsinin alanı sınırlıdır, köşelerinin siyah çizgilerini milim geçemezler, diyen. Okuyucu saftır, ne versek yer, diye garanti eden. Gazete dışındaki ulusalcı yazarlardan, dinozor sosyalistlerdense çekinme, bir iki küçücük haberleri duyurulmaz diye endişelenirler, gıklarını çıkartamazlar… yönünde fısıldayan.

Benim asıl kaygımsa bu görgüsüzlüğün hayata ortak bilinçle geçirildiği ihtimalinedir. Cumhuriyet, bildim bileli Kemalist-liberal bir sol-sosyalistimsi çizgidedir. Buradaki liberalden kastım gerçek liberalliktir, sözde liberallik değil. Çizgi, daima Marksizmi-fiili sosyalistleri yabancı görmüş ve dışlamıştır. Evet, Cumhuriyet bizim için başkasının şeyidir, ama daha iyisini çıkaramadığımız bir şey. Ne ki, dışardan her kuvvetli rüzgar estiğinde, okuyucu kaybetme kaygısı gelip dayattığında, ya Kemalist milliyetçiliğe yaklaşmıştır ya da safça(?) bir liberal tutuma. Sosyalizme asla! Gerçi diyeceksiniz, Cumhuriyet’te basbayağı sosyalist duranlar da az değil. Evet, doğru “Şimdi olmaz, bunlarla yürümez, durun bakalım, kendinizi ispat edin, kırk takla daha atın, yedi de salto isterim” sosyalistleri!

Bu yönde eleştiriler karşısında şöyle bir savunu duymaktayım: Ülkedeki genel gazete okuru çok geri, böyle yaparak onları çekmeye çalışıyoruz. Daha açığı şudur: Sol gazete okurlarının büyük kesimi liberal görüşte. Ayakta kalmak için onlara hoş görünmeliyiz. Bu saptama ne kadar doğru, kuşkulu sadece sosyalist okurların herhangi bir gazeteyi patlatacak düzeyde bulunmadığına katılırım. Liberallerin büyük bölümü de Cumhuriyet yöneticilerinin sandığının aksine gerçek demokrattır, işbirlikçi liberal değil. Hesapları yanlıştır.

Ayrıca başka bir itirazımı da yüksek sesle dile getiririm: Türkiye’de pek fazla sayıda liberal varsa ve bunların bir bölümü süreç içinde iktidar yanlısı sahte liberallere dönüşmüşlerse, bunda Cumhuriyet gazetesinin kırk yıllık yayın çizgisinin hafife alınmayacak oranda payı söz konusudur. On yıllarca Çalışlarları, Cemalleri topluma solcu gibi tanıtan bir dönek serasından bahsediyoruz. Kültür sayfaları genellikle fecaattir, Pazar eki fecaat ötesidir, öteki sayfalardaki baskın eğilim de daima kapitalizm yanlılığıdır. Kötü kapitalizme karşı, yoksullardan yana iyi kapitalizm. Bu devirde çizginiz buysa, demokrat bile olmazsınız, şimdi olamadığınız gibi, durmadan liberal faşist yetiştirirsiniz. Olgunun özü budur.

Esra Açıkgöz kardeşimi de kırmak istemem. Onun gibi düşünen çok tanıdığım var çevremde, çoğu da iyi niyetli, güzel insanlar. Ona ve şefine ve onun başındaki gizli şefe anlatmak gerekir. Marksist-Leninistler’den bu kadar uzak durursanız komünistlere ulusalcı, yurtseverlere darbeci, ülkesini sevenlere faşist diyenler sizi işte böyle kolay kandırır. İlhan Selçuk içeri alındığı zaman bu taifenin PEN sitesinde yazdıklarını size göndereyim isterseniz. Selçuk’u hayatımda bir kez gördüm, on dakika konuşmamışımdır, Balbay’ı hiç tanımam. 22 yıllık bir yazar olarak bana karşı bir kez dahi sempati belirtilerini görmedim, bundan sonra da görmeyeceğim az önce anlattığım nedenlerden ötürü ve zerre kadar beklentim yok. Ama bu iki insan her şeye karşın ülkeme ve toplumuma hizmet etmişlerdir, gerçek solcudurlar, aşağılanmalarını kaldıramam. O zaman da kaldıramadım, derhal istifa ettim PEN’de böyleleri azınlıkta da bulunsalar, gerçek demokrat yönetimine rağmen, PEN böyle bir edepsizliğe zemin oluşturduğu için.

Sosyalist, devrimci, komünist olamayacaksanız iyi insan olun. Sizleri bu noktaya getiren liderlerinize saygısızlık etmeyin.

Veya kolayını seçin yine, “İnsanoğlu bir gariptir, öyle her lafı kaldırmaz durumu ifadenize kızar da, kötülüğe aldırmaz” sözüne uyup üstümüzdeki iptal çizgilerine bir yenisini ekleyin.

Not: Halk TV’de Sevgili Ahmet Yıldız’la “Gerçek Edebiyat” programında kültür ortamının durumu hakkında uzun uzun sohbet olanağı buldum. 3. tekrarı bu akşam belki yayımlanabilir.