Ve perde

Fırat Tanış'ın “Ve perde” başlıklı yazısı 5 Ocak 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Merhaba.

Uzun zamandır bizi heyecanlandıran, yaklaşık iki senedir bizi buluşturup yörüngesinde döndüren ve Eylül ayından beri üzerinde çoşku ve titizlikle çalıştığımız yavrumuz, gözümüzün nuru Nâzım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü nihayet 7 Ocak tarihinde birinci eğitim-öğretim yılına başlıyor.

Öncelikle tüm bu süre boyunca bize inanan, çoşkumuzu, heyecanımızı paylaşan, uzun toplantılar boyu bizimle birlikte düşünen, ortak kaygılarla ortak sorulara cevap aradığımız tüm çalışma arkadaşlarımıza, varlıkları ile bizlere ilham veren değerli hocalarımıza, okulumuzun eğitmenlerine, ellerinde yanan bayrakları ile el ele tutuştuğumuz, nazarımız ustalarımıza, bize evlerini açan, olanaklarını cömertçe ve dostlukla ortaya koyan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi kurucu, idareci ve tüm çalışanlarına teşekkür ediyorum.

29 Ekim tarihinden beri gerek sosyal medyada, gerek okul binasına bizzat gelerek bizi merakla takip eden, başvuruda bulunan, kabul sınavına giren ve okulumuzda öğrenci adayı olmuş herkese ve onlara destek olan, inanan tüm yakınlarına içtenliğin sürekli dayak yediği bir dünyada bizlere ve en önemlisi kendilerine samimiyet ve cesaretle yaklaşabildikleri için teşekkür ediyor ve kutluyorum.

Nâzım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü haftalık 52 saate varan ders programı, tüm yıla yayılmış giriş sınavı sistemi, disipline verdiği değer ve anlayışı ile Türkiye’de bir ilk.

Peki neden böyle bir tiyatro okulu açtık?

Çünkü oyuncuların elit, toplumdan uzak, ellerinde içki kadehleri sırça köşklerinde yaşayıp,” alt tarafı “rol keserek” dizilerden kazandıkları dünya kadar parayı ota püsüre harcayan, kimsenin konuşmadığı bir sesle konuşup, hemen her günlük davranışının samimiyetsiz olduğu “kasten” düşündürtülen, tekme tokat millet meclislerini eleştirmek için “burası millet meclisi, tiyatro değil “denildiği bir ülkede tiyartro ve oyunculuk eğitimi veren “gerçek” bir okul açmanın tam sırası. Çünkü son yıllarda sadece televizyona ve popüler kültüre “artist” yetiştiren, diploma, kazanç, şöhret ve kariyer odaklı, gözünü bilgisiz, heveslisinin cebindeki paraya dikmiş sözde oyunculuk okullarının, tüm bu insafsız yargıların doğurduğu “ucubenin” oluşmasında katkısı çok büyük. Çünkü halkını televizyon karşısına çakılı, boyalı magazinde okuduğu her şeye inanan saftirik “oy makinesi” olarak gören iktidarın yarattığı bu pespaye popüler kültürün talebi, ucuz yargılarına benzeyen böyle bireyler görmek yönünde. Çünkü böylelikle üretilen ve her yalana kolaylıkla inanan, biyat etmiş “vatandaşa”, ancak böyle bir zihniyetle üretilmiş sanatçılar, oyuncular örnek oluyorlar. Öylesi oyuncular ve sanatçılar da ancak öyle okullarda yetişiyorlar. Talep arza, arz talebe el veriyor. Tuhaftır ki iktidar niyetini, yolunu ve şeklini ne kadar yamultsa da sanat ve sanatçının halk üstünde etkili bir güce sahip olduğunu yine de biliyor ve bunu kullanıyor. Peki bizim de bildiğimizi bilmiyor mu? Biliyor elbet. Bildiği için bizi itibarsızlaştırıyor, oy veren vatandaşlar olduğumuz halde “sanatçı siyaset yapmaz”, diyerek izole ediyor, sanki anayasal bir suçmuş gibi dinsizlikle suçluyor ya da böylesi bir zemine yol veriyor, yüz yıllık bir ödenekli tiyatroyu mali bir külfet olarak adledip özelleştirmeye kalkıyor, kapatmakla tehdit ediyor ve böylelikle bir oyunculuk okulu açmanın, hem de bu gün açmanın anlamı ve önemi daha da artıyor.

Nâzım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü, kuruluşundaki ilhamını bizzat arz ve talep arasındaki bu çarpık iş birliğinden alıyor. Çünkü Nâzım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü “korkak bir karanlık içinde yaşayan akrepler”, “kapalı ve rahat midyeler”, “derya içinde olup, deryayı bilmeyen balıklar” misali diplomalı şöhret müptezelleri değil, eğitim ve yaş farkı gözetmeksizin, dünyaya meraklı, paylaşmaya ve iş birliğine açık, üreten, ayık, ferah ve farkında bireyler yetiştirmek sevdası ile yola çıkıyor .