Çek baltayı!

Süper Kupa Finali’nin Üsküp’te yapılacağı iddiası, birkaç gün önce soL’un manşetiydi. Bu bir iddiaydı, doğru. Gazeteci olarak işimizi yaptık, Türkiye Futbol Federasyonu’nu aradık ısrarla. Yanıt yok...

Hadi bize “bir kısım medya” muamelesi yaptılar diyelim. İddia ana akım medyada da gündeme geldi, TFF’den yine çıt çıkmadı.
Düne kadar...

Maçı Kayseri’de yapacaklarmış. Herhalde Üsküp planı faş olunca verdiler bu kararı “madem Makedonya’ya alamıyoruz, Kayseri’de yapalım” dediler. Erzurum da olurdu...

Elbette mesele maçın nerede yapılacağı değil, AKP’nin bir maçı bile idare edemez hale gelmesinde. Maçı kutuplarda bile oynatsalar rahat edemeyeceklerini biliyorlar. Orada da penguenler “nedir sizden çektiğimiz” diye çökerdi üzerlerine, kim bilir.

Mesele AKP’nin son derece süratli bir biçimde bir yönetim krizine yelken açması. Artık her başlık ayaklarına dolanıyor.
Peki, Erdoğan’ın “toparlayabilme” şansı ne kadar?

Spor alanından bir başka örnekle devam edelim. Basketbolcu Cenk Akyol, bir maç sonrasında AK-Sever’in kanalına demeç vermeyi reddettiği için Milli Takım kadrosuna alınmamış. Kadroya alınmama gerekçesinin “devlet” olduğu da açıkça ifade edilmiş.
Yani AKP sadece maç oynatamaz halde değil, maça çıkacak kadroyu da yapamaz durumda... İş tribünlerle bitmiyor.

Devam...

İktisatçılar yazıyor: AKP’nin ekonomik rejimi için denizin sonu göründü. Hep yazdık AKP’nin sanal “istikrarı” emperyalizmin çok özel desteğiyle yaratıldı diye. Bakmayın diktatörün “faiz lobisi” deyip durmasına. Kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu yükseltmezken, onlar için de “faiz lobisi” diyordu. Notlar artırılınca aynı kuruluşlar, Erdoğan’ın mitinglerinde sayıklayıp durduğu “Mayıs ayının mucizeleri” listesine ekleniverdi.

Erdoğan ve takımı iktidara geldikleri ilk günden beri neoliberal mekanizmaya göbekten bağlı kaldı. Şimdi o mekanizmanın üzerlerine çökmekte olduğu söylenebilir. Para “merkez”e, ABD’ye, dönüyor. Mayıs ayından bu yana sermaye kaçışı sürüyor. Dolar, Merkez Bankası rezerv eritip durmasına rağmen 2 TL civarına kazık çaktı. Ya faiz artırmaya başlayacaklar ya da gırtlağına kadar dış borca batmış özel şirket ve bankalar topu atacak. Erdoğan şimdiden çıkıp “faiz lobisinin bir numarası Merkez Bankası” dese yeridir.
Buradan tam boy bir ekonomik kriz çıkar mı, çıkmaz mı tartışılır. Ama sıcak yazı daha da sıcak bir sonbaharın izleyeceği öngörüsüyle hareket edebiliriz.

Erdoğan ve takımının buradan çıkış yolu var mı diye sormuştuk.

Önceki akşam yine bir iftarda açıkladı “yolu”nu: Şiddete karşı şiddet!

Örnek de verdi bu “stratejisine”: Üniversitelerin mezuniyet törenlerinin iktidarı için giderek bir kriz başlığına geldiğini gördü “özel güvenlik yetmiyor, devletin kendi güvenlik güçlerini üniversitelere yerleştireceğiz” dedi. Polisin bir kriz yönetme aracı olarak hiçbir işe yaramadığını şu son 45 günde kavramış olması gerekirdi. “Devletin kendi güvenlik güçleri” dediği, İTÜ’de öğrencilere taşla sopayla saldıran “AK-Gençlik” tosuncuklarını da içeriyorsa başka...

Palalılar, satırlılar, oduncular...

Anlaşılan diktatörün “maçı idare etmek” için bulabildiği tek enstrüman bu: Yangın dolabında tutulan balta. AKP’nin aklına da bu yakışır.