Yapı marketin 
yapıcıları

Fransız yapı market tekeli Leroy Merlin işçilerinin, DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası ile Ankara ve Bursa mağazalarında sürdürdükleri grev bugün on beşinci gününde.

Onlar bayramı grevde geçiriyor. Eminim bu bayramda sevdikleriyle kucaklaşırken başları daha bir dik, omuzları daha bir yüksekti yapı marketin yapıcılarının…

Nasıl olmasın?

Patronun sendikasızlık dayatmasına karşı iki yıldır mücadele ediyorlar.

Türkiye’nin ilk AVM grevini yapıyorlar.

İlk kez bir yapı markete toplu sözleşme düzeni sokuyorlar.

Sonuna kadar gittiler işte. Grevse grev!

“Boyun eğmeyeceğiz” dediler…

***

Leroy Merlin, Türkiye’nin 10 milyar dolarlık iştah kabartan yapı market pazarına 5 yıl içinde 40 mağaza hedefiyle iddialı bir giriş yaptı. Gittiği her ülkede ilk 7 yılda pazarın lideri olduğuna dair ekonomi haberleriyle bol bol reklam yaptı. İlk mağazasını 2010 yılında Bursa’da, ikincisini bir yıl sonra Ankara’da açtı. Bu yılın başında ise şirketin, Türkiye’de zarar ettiğini açıklayan Alman perakende devi Praktiker’in mağazalarını satın alacağı haberleri duyuldu.

Belli ki Leroy Merlin, Türkiye pastasından büyük dilim istiyor. Bunun için agresif bir pazar politikası izliyor.

***

Tam zincir zincir mağazalar açılmış, dizi dizi işçiler neredeyse asgari ücretle çalıştırılmaya başlamışken, yapı marketin yapıcıları “hooop” deyivermiş Fransıza…

Hani derler ya “Ne güzel İstanbul” diye… Milyar dolarlık pazarda büyük dilim sana, helalinden taş çatlasa bin lira ücret işçiye… İstanbul yetmez, “Ne güzel memleket” denir buna…

Tamam, hakkını yemeyelim patronun… Bir de yol parası veriyor işe gelebilsinler, yemek parası veriyor aç karnına çalışmasınlar diye…
Yapı marketin yapıcıları, bulmuşlar sendikalarını, başlamışlar örgütlenmeye.

İlk yıl gizli gizli çabalamışlar. Görüşmeler, toplantılar… Yol almışlar epeyce.

Yol alınca da patronun kulağına gidiyor bu melanet iş, ne yaparsın. Sallandırmış birkaçını, bitiririm diye düşünüp örgütlenmeyi. Ama becerememiş.

Yetmemiş, üstüne bir de Bakanlık bekletmiş aylarca sendikanın çoğunluk tespitini.

Sonunda gelmiş “İşyerinde sendika yetkilidir” yazısı.

Deveye hendek atlatmışlar anlayacağınız.

Masaya oturtmuşlar patronlarını…

Oturmuş masaya oturmasına da burnundan kıl aldırmıyor hiç…

Demiş ki, “Yılda yüzde dört buçuk zam!”

Başka?

“Bundan başka yok!”

Sosyal yardımlar, ikramiyeler?

Demiş ki, “Yol-yemek zaten veriyorum. Onu da keyfime göre artırırım. Oran söylemem…”

Diğer haklar?

“Reyon sorumlularını, muhasebecileri toplu sözleşmeden yararlandırmam…”

“Sendika odası vermem, temsilci izni bilmem…”

“Sözleşmeyi bir yıl yaparım, sonrasında kimseyi tanımam”

Bütün bunlara direniyor şimdi yapı marketin yapıcısı Leroy Merlin işçileri.

Patronun kibrine, “giderim ha” tehdidine, asgari ücret dayatmasına, kendisini yok saymasına karşı, daha iyi ücret için, temsil hakkı için direniyor.

***

Oldukça gençler. Otuzunda yok çoğu. Pırıl pırıllar, aydınlıklar…

Ve “kızlı-erkekli” grev yapıyorlar...

Mağazanın kapısında bazen “duran işçi” eylemi yapıyorlar Haziran ruhuyla…

Bazen de greve katılmayan arkadaşlarına sesleniyorlar Gezi sloganlarıyla:

“Çık bakalım, çık bakalım,

dışarıya çık bakalım,

Formanı çıkar, korkunu bırak,

Hakkını al bakalım…”

Alın hakkınızı çocuklar. Bırakmayın kimseye.

Siz diyorsunuz ya “sizin desteğiniz bizim geleceğimiz” diye. Alın hakkınızı çünkü “sizin greviniz bizim umudumuz”.