Türk-İş yönetiminin ‘sendikacılık ruhu’

Türk-İş’te Teşkilatlanma Sekreterliği görevini Nazmi Irgat sürdürüyor. Irgat, aynı zamanda tekstil işkolunda faaliyet gösteren TEKSİF’in de genel başkanı. Bir haftadır İzmir Torbalı’daki bir fabrikada, Türk-İş’in Teşkilatlanma Sekreteri’nin sendikasının gerçekleştirdiği bir “teşkilatlanma skandalına” tanık oluyoruz. Mevcut Türk-İş yönetiminin “sendikacılık ruhuna” son derece uygun şekilde yaşanan bu skandalın hikayesi şöyle:

Yatak ve yatak takımları üretimi yapan Yatsan fabrikasında çalışan işçiler, çalışma koşulları ve düşük ücretlere karşı seslerini yükseltmeye başlıyor. Patron, bu memnuniyetsizliğin bir sendika arayışına varacağını tahmin ediyor ve işçilerin kendi inisiyatifi dışında bir sendikaya gitmesini engellemek için fabrikaya Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikası’nı çağırıyor.

Meşhur “Memlekete komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz” sözündeki gibi yani… Patron işçilere “Alın size sendika!” diyor.

Hak-İş’liler fabrikada epey bir dolanıyor. Ancak işçiden yüz bulamıyor. Patron da “Sendika bile getirdim sizin için ama üye olmadınız, daha ne yapayım” demeyi hesapladığından olsa gerek, zorlamıyor üye olacaksınız diye kimseyi.

Yatsan işçisi, patronun bu “bir taşla iki kuş vurma” planını boşa çıkaracak adımı, DİSK Tekstil Sendikası’nda örgütlenmeye başlayarak atıyor. Bölgede DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Polkima ve İmpo Motor fabrikalarında çalışan metal işçileri de destek veriyor arkadaşlarına.

Planı bozulan patron bu sefer Türk-İş’e bağlı TEKSİF’e haber uçuruyor. TEKSİF’in yetkilileri Torbalı’ya geliyor ama işçinin üyeliği konusunda onlar da sonuç alamıyor. Ardından DİSK Tekstil, referandum çağrısı yapıyor. Bu çağrıdan TEKSİF de Öz İplik-İş de kaçamıyor ve 3 sendikanın yerel yöneticileri bir protokolle referandum için gün belirliyor.

Sonra…

Sonrasında ne olacak? Patron bir kez daha devreye giriyor ve TEKSİF referandumdan cayıyor. Başbakanın oğlu için savcının altına imza attığı operasyon emirlerinin bir hükmünün olmadığı memlekette, sendikacı attığı imzadan kıvırmış çok mu?

Aynı gün patron alıyor fabrikanın içine TEKSİF’li sendikacıları. Veriyor ustabaşılara “Herkes TEKSİF’e üye olacak!” diye talimatı. Ardından Torbalı PTT’sinden getirtiyor memuru. Toplanıyor kimlikler. İçerde bir masada PTT memuru e-devlet şifrelerini veriyor, öbür masada TEKSİF’li sendikacılar bu şifrelerle işçileri “sendikaya” üye yapıyor. Yüzde elli artı biri bulunca da sen sağ ben selamet, Türk-İş’in “teşkilatlanma” sekreterinin sendikası yeni bir fabrikada “teşkilatlanmış” oluyor.

Yatsan’da yaşananlar, elbette “işçilerin sendika eliyle sendikasızlaştırılmasının” ilk örneği değil. Ama sendika üyeliği ve istifasında noter şartının kaldırılıp e-devlet uygulamasının başlamasından bu yana, PTT memurunun bir fabrikaya getirilip işçilerin e-devlet şifrelerinin burada alınması ve patronun gözetiminde sendikaya üye yapılması bir ilk. Daha önce patronlar işyerine getirdikleri noterle işçileri üye oldukları sendikadan istifa ettirirler ya da kendi istedikleri sendikaya üye yaparlardı. E-devlet uygulamasının önüne geçtiği bu baskı yöntemine patronlar, sarı sendikaların da yardımıyla çözüm bulmuş oldu.

TEKSİF başkanı Nazmi Irgat, patronlarla el ele “teşkilatlanma” konusunda, halen kendisiyle aynı yönetimde yer alan, Türk-İş’in Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası’nın Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın “tecrübelerinden” sanıyorum yararlanmıştır. Yok yararlanmadıysa, kendisine Sayın Kavlak’tan, Birleşik Metal-İş’in geçen yıl örgütlendiği Arobus’ta işçilerden birinin, Türk Metal’e üye olması için baskı yapan işyeri yetkilisiyle yaptığı görüşmenin ses kaydını ya da yine Birleşik Metal’in örgütlenmeye çalıştığı NBR Makine’nin patronuna kendi yönetim kurulu üyesinin yazdığı “yanlış sendika tercihinde bulunmaması” konusundaki “uyarı” mektubunu istemesini öneririm.

Şayet “böyle şeyler yok” denirse, Sayın Irgat üzülmesin. Bizzat tarafımdan hazırlanan bir klasörle uluslararası bir toplantıda Sayın Kavlak’a iletilmiş olduğu için bu belgeler bende mevcut. Mevcut Türk-İş yönetiminin “sendikacılık ruhunun” tarihi belgeleri olduğu için hepsini arşivimde özenle saklıyorum.