Hiç yoktan iyiymiş…

Başlamadan Türk-İş notu düşelim. Beklenen oldu ve Kumlu istifasını verdi. Bugünkü soL gazetesi istifanın arkasındaki gelişmeleri “Türk-İş’te AKP Cemaatin önünde” manşetiyle duyurdu. Belli ki Kumlu’nun koltuğuna Ergün Atalay oturacak. Giden Abdullah Gül’ün, gelen Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı olunca, haliyle Türk-İş’te işçiler açısından değişen bir şey olmuyor. Yeni “beşi bir yerde” yolsuzluk ve yandaşlıkla “yola devam” edecek. Ama işleri öncesine göre daha zor. Başbakan’ın da…

***

Birkaç ay önceydi. Fabrikada gizlilik içinde yürütülen sendikalaşma çalışması belirli bir olgunluğa ulaşmıştı. Komite toplantısında isim listelerinin üzerinden son kez geçildi. Üyeliklerin başlatılması kararlaştırıldı. Ertesi gün işlemlerin yapılacağı noter ayarlandı. İçeride kulaktan kulağa üyeliklerin bugün başlayacağı haberi dolaştırıldı. Mesai bitti. İşçiler vardiya çıkışında servislerine bindi, kendi duraklarında indi, ardından noterin bulunduğu adrese gelmek üzere vakit kaybetmeden yeniden yola koyuldu. Zor bela yetiştikleri noterde sendikaya üyeliklerini gerçekleştirdiler.

Tüm bu organizasyon da ilk baştaki gizlilik gözetilerek yapılmak zorundaydı. Çünkü sendikalaşma duyulur duyulmaz işçi çıkarılıyor, ardından sorgu odası mesaileri başlıyor, hatta kimi örneklerde sarı sendika devreye sokuluyordu.

Aslında patron daha işin başında bir şeyler sezmiş, kimi işçileri yukarıya çekip, sendika konusunda ağızlarını aramıştı. Altın kural, “Bakanlık’tan çoğunluk tespiti gelinceye kadar inkar”, işe yaramıştı. Kafasındaki şüphe muhtemelen uykularını kaçırıyordu ama ispiyoncularından da somut bir şey gelmemişti.

“Deveye hendek atlatmak” tabirinin Türkiye’de sendikalaşmayı anlatmak için bulunduğunu düşünmüşümdür hep. Bu örnekte de hendek atlanmış, çoğunluk tespiti gelinceye kadar patron işi çözememişti.

***

12 Eylül cuntası, sendikaya üyelik ve istifada noter şartını 1983 tarihli Sendikalar Kanunu’na koyduğu bir madde ile patronlara altın tepside sundu. Bu düzenlemeyle Türkiye, işçilerin sendikaya üye olmak ya da istifa etmek için bir başka kurumdan onay almak, üstüne üstlük bunu için bir de para ödemek zorunda olduğu tek ülke oldu.

Sonunda geçtiğimiz yıl Kasım ayında çıkarılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda üyelik ve istifada noter şartı kaldırıldı. Yerine geçecek olan e-devlet uygulaması ise önümüzdeki Kasım ayında yürürlüğe girecek. Bundan sonra sendikaya üye olmak isteyen işçi, internet üzerinden şifresiyle sisteme giriş yaparak, çalıştığı işkolunda üye olabileceği sendikalardan bir tanesini işaretleyip üyelik başvurusu yapabilecek. Aynı yoldan istifasını da gerçekleştirebilecek.

Bakanlık bu uygulamayı sendikal özgürlükler konusunda çok önemli bir ilerleme olarak anlatıyor. “Canım hiç yoktan iyidir” diyenlere de bolca rastlanıyor. Sınırları 12 Eylül 1980’de çizilmiş bir sendikal rejim içinde “al gülüm ver gülüm” oynamak, sendikal statükoyu sarsmıyor ne de olsa.

Oysa sorun başka. AKP, işçinin sendikaya üyeliği ile toplu iş sözleşmesi arasındaki ilişkide 12 Eylül rejiminin temel mantığını aynen korudu. Bu mantık özü itibariyle, işçilerin sendikalaşma tercihlerine patronların her aşamada müdahale edebilmesi ve toplu iş sözleşmesi yetkisinin Bakanlık, yani devlet tarafından verilmesi olarak özetlenebilir.

Noter şartının kaldırılması bu durumu değiştirmiyor.

Aslolan işçinin iradesini özgürce kullanabileceği, tercihi nedeniyle hiçbir biçimde baskı görmeyeceği bir yöntem ile sendikasını seçebilmesi (referandum) ve toplu sözleşme yetkisinin bu irade beyanının sonunda hukuki güvence altına alınmasıdır.

***

Üyelikten bir hafta sonra işçilerle sendikanın şubesinde yeniden bir araya geldik. Durum değerlendirmesi yaptık. Patron üyelikleri hala duymamıştı. İşçiler de çoğunluk tespiti yazısı patronlarının eline ulaşıncaya kadar meseleyi açık etmemeye devam ediyorlardı. Çoğunluk tespitini cebe koyduktan sonra ellerinin bir nebze daha güçlü olacağını düşünüyorlardı.

İçlerinden bir tanesi “Hocam” dedi, “Noter şartı kalkacak diyorlar. O zaman sendikaya nasıl üye olacak işçiler” diye sordu. Anlattım. Dikkatlice dinledi. Sonra endişe içinde şöyle dedi: “Şimdi beni odasına çağırsa, açsa bilgisayarı önüme, ‘gir bakalım şu e-devlete, göster bakalım üye misin değil misin sendikaya’ dese…”

Hiç yoktan iyiymiş! Hadi canım sende…

[email protected]