Müfredat parti kapattırır mı?

2017-2018 eğitim öğretim yılı müfredatı, ırkçı ve mezhepçi, anti-laik, bilimselliği dışlayan, gerçeği yok sayan, ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine zararlı aktarımlar yaparak psikolojileriyle oynayan, çocuk haklarını ihlal eden, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan bütünselliği nedeniyle dava konusu yapıldı.

Aydınlanma Hareketi faaliyeti içindeki davaya müdahillik dilekçeleriyle verilen destek artıyor, toplumsal mücadele yaygınlaşıyor. Müdahillerden biri de hukuk ile toplumsal ilişkiler ve üretim ilişkileri arasındaki bağlantıları bütünsel olarak değerlendirmeyi, her türlü hukuksuzluk ve adaletsizliğe karşı hak arama yolunu kullanmayı amaç edinen Hukukta Sol Tavır Derneği.

Müfredat davasında hukuksal olduğu kadar siyasal yönden de dikkati çeken hususlardan biri, müdahillik dilekçelerine ilişkin basın açıklamasında yer alan, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2017-2018 eğitim öğretim müfredatı olarak duyurduğu metinler bir parti programı olarak yayınlansaydı, programın Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle o partinin kapatılması gerekirdi” savı oldu.

Aydınlanma Hareketini parti kapatma iddiasına yönelten belge, bilgi, eylem yani kanıt çok fazla. Kazanılan davalarla yalnızca dava açanlar yönünden değil tüm Türkiye’de sorun olmaktan çıkması gereken zorunlu din dersi davaları bunlardan biri. Yargı kararlarını tanımazlıktan gelerek hukuksuzluğa devam etmek en ciddi kanıttır zaten.

Merkezde Diyanet İşleri Başkanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında, illerde müftülüklerle milli eğitim müdürlükleri arasına imzalanan, değerler eğitimi adı altıdaki din bilgilerini ve kuran öğretme başlıklarını içeren protokoller; buna bağlı olarak dinci vakıf ve derneklerin devreye sokulduğu dersler; okullarda zorunlu mescit uygulamaları, eğitim öğretimi imamhatipleştiren uygulamalar, okullar dışında camilerde sürdürülen uygulamalar, dinsel davranışlara endekslenen mesai saati ve ders saati genelge ve uygulamaları, yurttaşlık haklarını dinsele teslim eden Medeni Kanun değişiklikleri, kimliklerde açık ya da gizli devam eden din hanesi; ilköğretim altına 4-6 yaşa indirilen değerler eğitimi, kamusalda ayrımcılığa açıkça neden olan dinsel sembol ve giysiler, yasak olması gereken tarikat ve cemaatlerin devlet dahil her ortama açıkça cirit atması, Diyanet İşleri Başkanlığının devleti ve yaşamı dinselleştirerek büyümesi, çocuklara cinsel taciz ve tecavüze zemin hazırlayan dinsel müesseseler, karma eğitim yasakları, mahallelerde apartman altlarında yaygınlaşan mescit ve cami uygulamaları, yurtları dinsel örgütlere teslim eden devlet uygulamaları, devletin eğitim işini devralan maarif vakfı… Saymakla bitmiyor deliller.

Ve müfredat denilen, ilk ve ortaöğretimi kapsayan eğitim ve öğretim programı… Diğer deyişle “eğitim ve öğretimin anayasası”… Bu anayasa, tıpkı Cumhuriyet Anayasası’nın uyum ve uygulama yasaları gibi, ders kitaplarına dönüşüyor; kitaplar da okulların dersliklerinde öğretmen öğrenci buluşmasıyla genç beyinlere yerleştiriliyor.

Adı program olsa da hukuksal dayanağı olan MEB Talim ve Terbiye Kurulu kararlarıyla bir hukuk belgesi haline gelen müfredat, aynı zamanda derslerin dayanağı olan ders kitaplarına ve uygulamaya da dayanak oluşturuyor.

Siyasi parti kapatma konusuna gelince; siyasi parti kapatma davası ceza niteliği ağır basan kendine özgü davadır.

Anayasa, siyasi partilerin uyacakları esasları ve yasakları yazar. Siyasi partilerin kapatılmasını da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı davaya bağlı olarak Anayasa Mahkemesine (AYM) bırakır. AYM iddiaları yerinde görmeyerek partiyi kapatmayabilir, temelli kapatabilir veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir. Siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.

Anayasaya göre, “siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez”.

Dikkat çekilecek konu, bir siyasi partinin yalnızca tüzük ve programının yukarıdaki hükümlere aykırı olması halinde değil, eylemlerinin de aynı hükümlere aykırı olması halinde kapatma kararı verilmesidir. Bu aykırılık, yasak kapsamındaki eylemlerin işlendiğinin “odak haline” geldiğinin AYM’ce tespit edilmesiyle iddiadan somuta dönüşmüş olur.

Bir partinin, eylemlerinin toplandığı, yoğunlaştığı veya kaynaklandığı yer haline gelmesi, “odak haline gelme”yi, somutlaştıracaktır.

Demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerinin ihlali konusundaki suç sabitliği, siyasi partiler tarihindeki (ilk dördü kapatma, sonuncusu devlet yardımından yoksun bırakma ile sonuçlanan)  Milli Nizam Partisi, Huzur Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve AKP davaları ile kanıtlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyetinde siyasal İslam'ı esas alan bir partinin anayasal sınırları aşarak kaynağını Anayasa’dan almayan devlet yetkisi kullanması; siyasal İslamcı akımlarla aynı esasa dayalı politikaları esas alıp, laik hukuk devleti varmış gibi gözüküp dini esasların devlet ve hukuka, eğitim ve öğretime girmesini sağlayacak yolları kullanması, siyasal İslam için pozitif ayrımcılık yapması  suçtur. 

2017-2018 döneminin Danıştay’a açılan iptal davasına da konu olan eğitim ve öğretim müfredatı, siyasi iktidarı oluşturan parti olan AKP yönünden “eğitim ve öğretim eylemi”nin kaynaklandığı, toplandığı ve kararlılık içinde işlendiği fiiller toplamından oluşmaktadır. Anayasaya aykırı eylemlerin kaynağındaki AKP iradesi, kesin, sürekli ve değişmezdir.  

Müfredat parti programı olsaydı parti kapattırırdı. Ama parti programı olmadan da kapattırır. Çünkü müfredat, tüm eğitim ve öğretimin anayasası, kitapların ve derslerin dayanağı olarak; bir dönem boyunca tüm ülkede uygulanarak iktidardaki partinin fiillerinin kararlılık içinde işlendiğinin ve bu fiillerin odak haline geldiğinin açık kanıtıdır.

Bu kanıtlar, Cumhuriyetin niteliklerinin ortadan kaldırma ve Cumhuriyet düşmanlığı yaratma; din ve vicdan özgürlüğünü yalnızca bir dinin bir mezhebine tanıyarak ayrımcılık yaratma; eğitim ve öğretimi çağdaşlıktan, laiklikten ve bilimsellikten uzaklaştırarak bilinmezliğe, monarşi ve şeriata yöneltme, milli eğitim esasları dışında Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülüklerce birlikte yönetip yönlendirme, yasak olan tarikat ve cemaatlere bütünüyle de ırkçı ve dinci anlayışa teslim etme; böylece siyaseti, devleti ve hukuku da dinsel olana teslim etme yönleriyle, müfredatı hazırlayıp uygulamaya sokanlar ve bu fiilleri yöneterek siyasal sorumluluğu üstlenen siyasal parti hakkında açık suç duyurusu niteliğindedir.

2008 yılında, “demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı eylemlerin odağı” haline gelmesi sabit görülen AKP’nin o günden buyana eylemleri, 2008 davasındaki gerekçeleri ve kanıtları kat be kat aşmıştır. Müfredat, laik Cumhuriyet ilkesinin ve bilimin eğitim kurumlarından başlayarak tasfiyesi sürecini hızlandırma amacını taşıyan içeriğiyle siyasi parti kapatma davası açılması yönündeki açık suç duyurusunun temel belgelerinden biri olacaktır.