Küba Devrimcileri, ağır bedeller ödediler ama Fidel’in deyişiyle “ne devrimciliklerini inkar ettiler ne de yurtseverliklerinden pişmanlık duydular”.   

Küba Devrimine giden yolda Fidel savunması

65. yıldönümündeki Küba Devrimi, devrime ve bugüne geliş tarihiyle, direnç ve kararlılığın, yaşam ve insanlık savaşımının onuru ve gerçeği. 

Kuşatma, baskı ve saldırı altındaki Küba’nın kararlı duruşunda, devrim yolculuğundaki direnci ve inancının devrim sonrasında da artan kararlılıkla sürdürülmesi en güçlü etken. 

1953’deki Moncada Kışlası baskınında tutuklanan Fidel Castro ve arkadaşlarının faşist yönetim koşullarında yürüttükleri dava süreci ve Fidel’in “Sizler beni mahkûm edebilirsiniz, edin, umurumda değil. Çünkü, beni, tarih aklayacaktır” uyarışıyla bitirdiği savunması, halkın faşist darbecilere karşı örgütlenmesi ve direnişinin, devrim savaşımındaki kararlılık ve inancının tutkallarından biridir. 

Bir dava sürecini ve savunmayı savaşımının tutkalları arasına yerleştiren halk, en zor koşullarda dahi insanca yaşamanın ve başka uluslarla dayanışmanın önderi de olmayı hak eder. 

O dava ve savunma faşist yönetimin hukukunun satırları ve yargısı içinde tutsak olarak kalmamış, devrim yolunu aydınlatan ışıkların ve umudun arasına yerleştirilmiştir. 

Direnişçileri devrimci yapan kararlılığın püf noktası devrimci olmaları değil, devrimci ahlak, disiplin ve yaşamlarıdır. Devrimi yaşatan da devrimci ahlak, disiplin ve yaşamı geliştirerek, ilerleterek sürdürmektir. 

Genç avukat Fidel’i, arkadaşlarını ve Küba halkını zorlu koşul ve savaşım ortamında devrime yürüten yaşam, SSCB’nin dağılmasından sonra kapitalist/emperyalist egemenliğin altına giren dünyada Küba’nın yaşamaya devam etmesinin de özüdür. 

1953 yılında tutuklanan Fidel ve devrimciler, mahkemede “sanık”, “suçlandırılan” değil “suçlandıran” olmayı yeğleyerek Küba devrim tarihini körükleyen bir davaya imza atmışlardır.

Fidel savunmasında hem 1952 darbesinin ahlak ve hukuk dışı, baskıcı ve gerici, keyfi ve suçlarla dolu durumunu, hem bu yönetime karşı savaşımın meşruluğunu, hem de Moncada Kışlası baskınının “entelektüel mimarı” olarak nitelendirdiği José Marti’nin fikirlerinin eylemlerle buluşmasını dile getirirken “halk”ı devrimle özdeşleştirmenin taşlarını döşüyordu.

Avukatla savunma yapma hakkı engellenen Fidel savunmasının başında: “Dünyanın neresinde olursa olsun bir sanığın avukatıyla baş başa görüşme hakkına saygı gösterilir. Ama, hukuktan ve insanlıktan nasibini almamış zalim bir despotluktan bu beklenemez elbette” sözleriyle bütünsel bir bakış sergiliyor. Kendisinin ve tutuklu arkadaşlarının avukatlığını yaparken, avukatın “halkın savunmanı” olduğunu, “halka dayanmanın gücü”nü mahkemeye kabul ettiriyor.

Yargılama heyetine de bir çift sözü var: “Sizler bu davayı, cumhuriyet tarihinin en önemli davası olarak ilan etmiştiniz. Eğer buna gerçekten tüm içtenliğinizle inanıyor olsaydınız, otoriterinizin alay konusu olmasına göz yumup yerle bir olmasına izin vermezdiniz.” 

İlk duruşmada sanık olarak ifadesini verdikten sonra mahkeme heyetinden kendi savunmasını yapmak üzere savunma avukatlarına ayrılmış olan yere geçmesi için izin isteyen ve isteği kabul edilen Fidel, “ne yapacağını bilmez bir şekilde bekleyen” muhalefet partilerine de kamuoyundan gizlenen gerçekleri öğrenmelerini dokundurmaktan geri durmuyor.     

“Suçlandıran savunma” Küba Devriminin programı gibi bir etki yaratıyor.  

Küba 1959’a zor, ağır koşullarda geldi ve başardı. 21. yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamaya yaklaşması da zor ve ağır koşullarla sürüyor. Ancak Küba 1959 Devriminin sürekliliği ve sosyalizmin geri döndürülemezliği konusunda kararlı tavrından hiç ödün vermedi. Savaşım, tüm baskı, saldırı, yalan ve ablukalara karşın kesintisiz sürüyor. 

Yalnız Türkiye’de değil, dünyada da insanlık uğruna savaşım verenler sömürücü düzenin düşman ceza hukuku ve yargısıyla suçlanırken, hak ve özgürlükler zorla gasbedilirken, olağan durumlara olağanüstü durum uygulanırken, düzen yasalara değil yasalar düzene uydurulurken, yargı düzene koşut çalıştırılırken, Birleşmiş Milletler kararları uygulanmazken Fidel’in savunması tüm hukukçulara ve insanlara hukuk ve savaşım belgesi olarak kaynak oluyor.1

Küba Devrimcileri, ağır bedeller ödediler ama Fidel’in deyişiyle “ne devrimciliklerini inkar ettiler ne de yurtseverliklerinden pişmanlık duydular”.   

Küba, Anayasasının önsüzünde vurgulandığı gibi, “insanın insanı sömürmesine dayalı bir rejim olan kapitalizme asla dönmeyeceğinden, insan onuruna yakışır şekilde ancak sosyalizmde ve komünizmde yaşayabileceğinden” emin olarak dünyanın tüm sömürülen, ezilen halklarına umudu, paylaşımı, dayanışmayı, devrimin ve sosyalizmin yolunu gösteriyor. Küba halkıyla dayanışmak da devrimcilerin görev ve sorumluluğu. 

  • 1. Bir başucu kitabı olarak, Fidel Castro, “Beni Tarih Aklayacaktır”, Çeviren: Celil Denktaş, Yazılama Yayınevi.