'Erdoğan'a hakaret' suçu: Nereye kadar?

Sosyal medyada paylaşım yapamaz, otobüste konuşamaz, okulda ve işte eleştiremez, Meclis kürsüsünde dahi bahsi geçirilemez hale getiren 'Erdoğan'a hakaret' suçu çileden çıkarmaya devam ediyor. Dün bir TKP üyesinin aynı suçlamayla tutuklandığı, neredeyse her gün bir kişinin 'Erdoğan'a hakaret' suçlamasıyla ceza aldığı bu garabet 'Nereye kadar?' sorusunu…

Deniz Er

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret bahanesiyle ülkeyi açık hava cezaevine çeviren cezaların, tutuklamaların ardı arkası kesilmiyor.

Dün en son, TKP üyesi Saime Yılmaz'ın sosyal medyadaki alelade paylaşımları gerekçe gösterilerek "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçlamasıyla tutuklanmasıyla bu akıl almaz tutuklama zincirine bir yenisi daha eklendi. 

Öyle ki, "Cumhurbaşkanı'na hakaret" -ya da "Erdoğan'a hakaret" diyelim- suçlamasından ceza alanların skalası epey geniş. Yan yana gelmeleri neredeyse imkansız olan birçok kişiye aynı cezayı veren önü ilikli yargı sistemi, didik didik edilen sosyal medya paylaşımlarından, muhbir yuvasına dönen şikayet kurumlarına gönderilen dilekçelerden anlamsız cezalarına delillerini oluşturmakta beis görmüyor ne yazık ki.

Yoksa, bir kadını aylarca ölümle tehdit etmesine rağmen tutuklanmayıp Erdoğan'a hakaret ettiği için tutuklanan kadın düşmanı bir erkeği, "Recep Tayyip Erdoğan hepsi boş hepsi yalan, bir gün hayat bitecek dersin görmüşüm rüya" diye şarkıyı değiştirdiği için 10 ay hapis cezası alan Zuhal Olcay'ı, hatta Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek ceza istenen AKP kurucusu eski bakan Abdüllatif Şener'i aynı suç kategorisine dahil edebilmek hangi akla yatkınlıkla açıklanabilir, meçhul.

Evet, epey maharetli olduğu anlaşılan bu ceza tanımından nasibini alan sayısız isim mevcut. Öğrencisinden avukatına, milletvekilinden yazarına, doktorundan otobüste sohbet eden yurttaşına; fezlekeler, iddianameler, davalar, işten atılmalar, gözaltı kararları, tutuklamalar fazlaca bir orana sahip. Bu oranları kısaca belirtmek gerekirse, henüz bilinen, 46 bin 193 işlem yapıldığı...

Geçmiş yıllara ait verilere göre, 4 bin 936 dosya hakkında savcılık tarafından kamu davası açıldı. Bu davaların bin 80’inde mahkumiyet kararı verildi. Bu da hakkında karar verilen dosyaların yüzde 34’ünde mahkumiyet kararı çıktığını gösterirken, dosyaların 679’unda beraat, 867’sinde de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildi. Ancak en son tespit edilen bu oranlar şimdi neredeyse iki katına çıkmış durumda.

Sayısız örnek arasından kimilerini kısaca hatırlatalım:

- Yüzüklerin Efendisi’nin Gollum karakteri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir görselini Facebook hesabından paylaşan doktor "Erdoğan'a hakaret" davasıyla memuriyetten men edildi.

- Ankara’da belediye otobüsünde yanındaki kişiyle sohbet eden M.A. adlı kadın, başka bir kişinin ihbarı üzerine "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan gözaltına alındı.

- "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunun iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuran Karşıyaka 7. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Aydın Trabzon’a sürüldü.

- 10 Ekim Katliamı sonrası yapılan protesto eyleminde atıldığı belirtilen "Hırsız, katil Erdoğan" sloganı gerekçe gösterilerek 3'ü TKP üyesi 10 kişiye hapis cezası verildi. 

- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na "Erdoğan, yahu bu ülkede huzur bırakmadın. Konuşuyorsun 80 milyon geriliyor" sözleri nedeniyle soruşturma başlatıldı.

- 13 yaşındaki bir çocuk, Facebook sayfasındaki paylaşımdan "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla 1 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.

- Gezi eylemlerinde Twitter'dan "Bunların hesabını vereceksin Tayyip" tweeti attığı ortaya çıkan Metin Hara isimli medya ünlüsü paylaşımlarını silip Twitter hesabını dondurdu.

- Hatay'da 29 yaşındaki Gülay M.'yi taciz ve tehdit ettiği için adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Erdoğan Küpeli isimli şahıs, yazışmalarında "Erdoğan'a hakaret ettiği" için tutuklandı. 

- TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'a "Bir manyağa teslim mi oldu ülke" başlıklı yazısı nedeniyle "Erdoğan'a hakaret" suçlamasıyla 11 ay 20 gün hapis cezası verildi.

- AKP kurucusu ve eski bakan Abdüllatif Şener'e Twitter hesabında yer alan ifadelerle "Cumhurbaşkanına hakaret" suçu işlediği gerekçesiyle hapis cezası istemli iddianame düzenlendi.

'BU MADDE İPTAL EDİLMELİ'

Safsatalığı ayan beyan ortada olan bu davaların nereye kadar devam edeceği merak konusu. Avukat Özge Demir, bu garabet suçla ilgili görüşlerini paylaştı. Demir, şunları söylüyor:

"TCK 299'da yer alan 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçu, son yıllarda siyasi baskının en önemli araçlarından biri. 2007 yılında Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanıyken aynı suçtan 4 dava vardı, bu rakam 2016 yılında 4 bin 157 oldu. Üstelik bu sayıya son 1 yılda en az bin dava daha eklendi. Belirtelim, neyin hakaret olup olmadığı, soruşturma aşamasında savcının keyfine göre gelişiyor. Örneğin, 'Katil Erdoğan' demek suç mu? Misal bu, bir politik eleştiriyken savcıya göre dava konusu olabiliyor. Hakaretin içeriği hukuka değil siyasi görüşe göre belirleniyor. Öyle olunca da hakimi, savcısı 'Benim sayın cumhurbaşkanıma kim katil diyebilir' gözüyle bakıyor hukuka. 

'CUMHURBAŞKANI NİYE ÖZEL KORUMA ALTINDA?'

Bu durumda da, kişinin tutuklanmasına karar verilemeyecek suçlardan olan 'Cumhurbaşkanına hakaret' ile gece yarısı baskını yapılıp insanlar gözaltına alınabiliyor. Gözaltına alınanlar yeni KHK ile günlerce gözaltında kalıyor, jet hızıyla tutuklanıyor. Üstelik bu maddenin gerekçesinde, 'Devletin tarafsız kişiliğinin simgesinin korunması'ndan bahsedilir. Şimdi, liberal bir bakış açısıyla bile cumhurbaşkanının artık tarafsız olduğundan bahsedebilmek mümkün değil. Hem seçimle geliyor, hem zaten artık bir siyasi partinin üyesi. Peki, niye özel bir koruma altında cumhurbaşkanı, bu sorunun bir cevabı yok.

Aksine AİHM içtihatları diyor ki, 'Erdoğan gibi siyasi bir kişilik daha az korunmalı, eleştiriye daha açık olmalı'... Bizde ise TMK, KHK'ler, 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' suçu halkın üzerinde zulüm gibi uygulanıyor. Anayasa Mahkemesi bu maddeyle ilgili iptal kararı vermedi ama bu suçla ilgili herhangi bir karar da vermiyor, verecek gibi de durmuyor. Bir an önce bu maddenin iptal edilmesi gerekir. Daha da önemlisi bu madde var olsa bile, ülkemizde uygulanabileceği bir zemini bırakmamak en iyi mücadele yolu olacaktır."