TÜSİAD açıklamasındaki fareler Ülker ve Doğuş mu?

TÜSİAD Başkanı Bilecik, dövizle borçlanma sınırlamasına istisna isteyerek 'Bir fare var diye bütün evi yakmak doğru değil' dedi.

Haber Merkezi

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, şirketlerin dövizle borçlanmasına sınırlama getirmeye yönelik düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesini istedi. “Bir fare var diye bütün evi yakmak gibi bir pozisyon olmaması gerekir” diyen Bilecik, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile de konuyu değerlendirdiklerini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Mart’ın son haftasında Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, şirketlerin döviz pozisyonlarını ve borçlarını iyi yönetemediklerine, kırılganlığın arttığına dikkat çekmiş ve 2 bin civarındaki büyük şirketin dövizle borçlanmasına sınırlama getireceklerini, Merkez Bankası’nın verilere yönelik bir çalışma yürüttüğünü söylemişti. Böyle bir düzenlemeden doğrudan yararlanacak taraf olacağı düşünülen bankalar düzenlemeye destek açıklamaları gelmişti. Ziraat Bankası, Türkiye Ekonomi Bankası gibi bankaların genel müdürleri, şirketlerin doğrudan yurtdışından borçlanmasına sınırlama getirilmesi durumunda, sendikasyonlarla kaynak akışını sürdüreceklerini açıklamışlardı. Düzenlemenin toplam döviz borcunu azaltmayacağı, döviz borçlanmasının daha fazla kamu ve bankaları üzerinden gerçekleşmesi sonucunu doğuracağı düşünülüyor.

Şimşek’in açıklaması, borç yükünü çevirmekte zorlanan ve yeniden yapılandırma fırsatları kollayan sermaye grupları için, kamunun kimi destekleyici unsurlar da sağlayacağı bir yeni mekanizma anlamı da taşıyordu.

BİLECİK KİMİN ADINA KONUŞUYOR?

Bilecik, alınan karara yönelik yapılan çalışmalarda, özellikle orta ve küçük ölçekli firmaların döviz cinsinden borçlarını daha iyi yönetememe gibi bir problemlerinin olduğunun net şekilde tespit edilebildiğini, ancak büyük ve kurumsallaşmış şirketlerin pek çoğunun bu riski iyi yönettiğini öne sürdü. Mevcut gelirleriyle ödemesi güç olacak büyüklük ve vade yapısındaki borçlarını yeniden yapılandırmaya çalışan gruplara Ülker’den sonra, Doğuş grubu da eklendi.

Türkiye’nin en büyük sermaye grupları arasında yer alan Ülker ve Doğuş gruplarının milyarlarca dolarlık borç stokları için yeniden yapılandırmaya gittiği göz önünde bulundurulduğunda Bilecik’in açıklamasının gerçek tabloyla örtüşmediği görülüyor.

Bilecik’in açıklamasının, uluslararası bağlantılarının da yardımıyla doğrudan borçlanma açısından avantajlı durumdaki büyük sermaye grupları ile yabancı sermayeli grupların taleplerini yansıttığı düşünülüyor.