Eski Rusya Başbakanı Medvedev 2023’e ait tahminlerde bulunmuş: Avrupa Birliği parçalanıyor, ABD’de iç savaş çıkıyor, ABD mali sistemi çöküyor…
Yani emperyalist hegemonya krizinde bir taraf yeniliyor, havlu atıyor adeta.
Umutsuzluk çok fena, umutsuz insan yönsüzdür, savrulur. Saçmalıklara karşı da savunmasızdır.
İnsanların aklına 2023 ve sonrası için devrim olasılığı hiç akla gelmiyor.
Umudunu ülkesinden kesen gençler oluk oluk yurtdışına kaçıyorlar. Devrimci bir geleceği olmayan bir ülkenin emekçileri de tarih içinde kaybolurlar, köksüzleşen bireyler olarak kişisel kurtuluşun çaresini ararlar.
Dünya karanlık gerçekten, 30 yıldan fazla zamandır karşı-devrimci ve gerici bir dönemin içindeyiz.
Ancak tarihe günümüzden bir kesit alınıp bakılmaz, tarihsel sürece bakmak gerekir ne olduğunu anlamak ve umut etmek için.
Nehirler bazen çok sığlaşır, adeta duruyormuş gibi gözükür, ama bazen delicesine akar, çağlayanlar oluşur üstünde, vadiler oyulur.
Tarihsel süreçte 30 yıllık sığlaşmalar doğaldır, gelecek olan devrimci dönemle aşılır sığlık.
Ve devrim coğrafyası dünyada yer değiştirir sürekli.
Eğer yılbaşında tahmin yapılacaksa milyarlarca emekçinin yaşamını derinden ilgilendiren devrim coğrafyası üzerine yapmak gerekir.
Antik çağlardan beri devrimler toplumsal değişimin motorudur ve devrimi koşullayan dinamikler bir burada birikir bir orada. M.Ö. 700’lü yılarda Milet ve şehir devletleri bir devrim kuşağıydı. Pers işgali iç dinamikleri bozunca devrimci süreç Atina’ya devroldu.
İnsanlık Avrupa feodalizminden kurtulurken devrimler arka arkaya patladı. 1600’lerin başında İspanya İmparatorluğu’nun yenilgisi ile sonlanan Hollanda burjuva devrimi yeni bir çağı müjdeledi. Bu yüzyılda deniz aşırı ticaretle ilk sermaye birikimini sağlayan İngiltere’de burjuva devrimi radikal bir şekilde ilerledi, şimdi palyaço gibi ortalıkta gezen İngiliz Krallığı kelle vermek zorunda kaldı.
Devrim sırası yüz yıl kadar sonra Fransa’ya geldiğinde İngiliz burjuvazisi çoktan gericilikle uzlaşmış, devrime karşı sağlam bariyerler örmüştü. Ama Fransız Devrimi dalga dalga geldi ve fena salladı kıta Avrupa’sını.
1848’e gelindiğinde Fransız burjuvazisi de kendiyle birlikte büyüttüğü ve hareket ettiği işçi sınıfından korkar hale gelmişti. Haziran katliamında hala burjuva devrimine inanan işçilere kıydılar ve Fransa’yı bir imparatora teslim ettiler.
1871’de devrim bir kez daha Fransa’nın kapısını çaldı, düşmanla uzlaşan burjuvaziye karşı ülkesini savunan işçiler üç aya yakın bir süre ikili bir iktidara yol açtı Fransa’da.
Ancak koşullar değişti, Avrupalı emperyalist devletler bütün köylü dünyayı sömürürken yağmaladıkları ile kitlesel hale gelen işçi sınıflarını düzen içinde tutacak mekanizmalar örüyorlardı. Bu haliyle en gelişmiş işçi sınıfına sahip Avrupa bir devrim coğrafyası olmaktan çıkmış oldu bir süreliğine.
Rusya ise görece az gelişmiş kapitalizmine rağmen işçi sınıfının öncülüğünde büyük köylü kitleleri ile devrimin kapısını çalmaya başladı. Devrimci öznenin önemi çok daha iyi anlaşılmıştı. 1917 Ekim Devrimi köle isyanlarından bu yana emekçi sınıfların binlerce yıllık rüyasını gerçekleştirdi.
Emperyalizmin devrime karşı geliştirdiği tamponlar pekiştirildi. Bu koşullarda devrim coğrafyası doğuya, emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı veren burjuva devrimlerine ve köylü devrimlerine kaydı.
Burjuva devrimleri bir kez daha Sovyetler Birliği’nin desteği ile kısa bir süre halkçı ve aydınlanmacı bir çizgide tutulabildi. Türkiye ve İran’dan Ortadoğu’ya, oradan Afrika’ya dünya sarsıldı. İşçi sınıfı ideolojisiyle donanan ve format kazanan köylü devrimleri Çin, Kore, Vietnam ve Laos’ta siyasi coğrafyayı değiştirdi. Küba’da ise devrimci özenenin köylü mücadelesini kentli emekçilerle buluşturmayı başarmasıyla parlak bir başarı kazanıldı.
Ancak Sovyetler Birliği’nde biriken karşı-devrimci rüzgâr giderek örgütsüzleşen işçi sınıfı partisini içeriden vuracak ve halen içinde olduğumuz gericilik döneminin kapısını açacaktı.
Şimdi devrim coğrafyasının yeniden değişeceğini tahmin ediyoruz.
Söyleyeceklerimiz bir eğilimi yansıtacak sadece, çünkü devrim insan iradesi ile gerçekleşir. Bir yerden sonra kurallar işlemez.
Buna rağmen şunları söyleyebiliriz.
Önümüzdeki dönemde geçen yüzyılda sosyalist devrimine ulaşamamış uluslar devrim coğrafyasında bulunmaya daha fazla adaydırlar. Bir halk üst üste iki kez sosyalist devrim için aynı ataklığı göstermiyor genellikle. Bu hem karşı devrimcilerin fiziksel hem de ideolojik gücüyle açıklanabilir. Rusya ve Çin’deki milliyetçi söylemin gücüne bakabilirsiniz.
İkincisi, ABD gidiş gelişleri de olsa hegemonya mücadelesini kaybedecek gibi duruyor, dolayısı ile geçen yüzyıl ABD hegemonyasında olan geniş bir coğrafya devrime çok daha yakın duruyor. Türkiye’yi de kapsayan bu geniş coğrafya, Avrupa’dan Hindistan’a kadar uzanıyor.
Son olarak, geçen yüzyılda bizi bir süre için şaşırtan en gelişmiş kapitalist ülkelerin devrimden kaçma yeteneği sonlanıyor. Geçen hafta değinmiştik, devrime karşı tamponlarını yitiriyorlar. Dolayısı ise ABD dâhil bugünün tepedeki ülkeleri devrim coğrafyasına dönüşebilir.
Geçen yüzyılın bütün ezberlerini unutalım. Yeni yüzyıl yeni devrimci dinamikler taşıyor.
Ulaştığımız en önemli genel; üretim araçlarının özel mülkiyeti ile sınırları aşan üretimin toplumsal niteliği arasındaki çelişkinin dünyayı devrime çağırmasıdır.
2023’te tarih, devrim için örgütlenme ve umut sarmal yapsın, bütünlesin birbirini.