'Türkiye’de ve dünyada açların öfkesi yükseldiğinde ona bir omurga gerecek. Sosyalizmi şimdi anlamak, tartışmak ve güncelleştirmek bu omurgayı inşa etmeye başlamak anlamına geliyor.'

2023'te dünya büyük bir gıda güvenliği krizi ile karşı karşıya

Emperyalist dünyada hep açlık oldu, bazen açlık nedeniyle ölümler, sakatlanmalar ve acılar hızlandı, bazen “normal” seyrinde gitti, ama tekeller ve devletleri açlığı sonlandırmayı hiç düşünmediler.

Geçen hafta Engin Solakoğlu’nun Nevzat Evrim Önal’ı konuk ettiği soL TV Dünya Çarkı programına bakabilirsiniz, aslında dünya bugün 8 milyara ulaşan tüm insanlara yetecek gıdayı üretme kapasitesine sahip. Açlık, yetersiz beslenme ve türevleri toplumsal eşitsizliklerden kaynaklanıyor.

Bu eşitsizlikler gökten düşmedi, dalga dalga insanın insanı sömürüsü tarafından yaratıldı. 16. yüzyılda başlayan keşfedilen coğrafyaların yağmalanması, 19. yüzyılın sömürgeciliği, 20. yüzyılın günümüze uzanan emperyalizmi…

Dolayısı ile günümüzün “normali” olan günde 25 bin kişinin açlıktan ölmesiyle günde 100 bin kişinin öldüğü “anormal” arasında tekeller açısından eğer kârları korunuyorsa hiçbir fark bulunmuyor.

Bu akılsız ve barbar dünyada sadece şu hesaplanıyor: 

Açların ayaklanma potansiyeli nedir? 

Açların öfkesini bastıracak yeterli kurşun var mı?

Şimdi sorun buraya gelmiş dayanmışa benziyor, çünkü normallerinin anormallerine döndüğü günlerdeyiz.

Önce Covid-19 pandemisi dünyayı bir gıda güvenliği krizine sürükledi. Bir yıl kadar önce bu köşede pandeminin yol açtığı gıda güvenliği krizini ele almışız. Dünyada açlık çeken insanlara 2021’de yüz milyon insan daha eklenmiş ve 800 milyonu geçmişti. Bu geçen sene kabaca insanlığın yüzde 10’unun açlık içinde olduğunu gösteriyor. Yeterli beslenemeyen insan sayısında ise 300 milyondan fazla artış olmuş ve 2,5 milyar civarına ulaşmıştı.

Pandemi tedarik zincirlerini kırarak, enerji ve gübre fiyatlarını artırarak bu “anormalliği” yaratmıştı. İşin aslına bakılırsa dünya çapında bir salgının çıkacağını devletler çok iyi biliyordu ama önlem almak yerine sahiplerinin yani sermayenin kârlarını korumaya çabalamaktan başka bir şey düşünmediler. Pandemi biyolojik bir olay olmaktan çok, emperyalizm tarafından yaratılan toplumsal bir felaketti.

Ama pandemi sonlanacak ve dünya tekrar bir yarısının tüketim çılgınlığına kışkırtıldığı ve diğer yarısının açlık sınırında gezdiği “normal”e dönecekti. Bu iyimserliği hiç paylaşmadığımızı okuyucular biliyorlar.

Daha pandeminin şoku geçmeden insanlık kendisini bir emperyalist paylaşım savaşının içinde buldu. 2023’te ise görülmedik bir açlık felaketi ile dünyanın yüzleşeceği söyleniyor. 

Ukrayna ve Rusya sosyalist geleneğin yarattığı tahıl ve ayçiçeği başta olmak üzere tarımsal bolluğun ülkeleriydi. Savaş da gökten düşmedi. Geçen yüzyılda dev traktör fabrikalarının inşasını beş yıllık plan bitmeden tamamlayan, kolhozları var eden, gübre fabrikalarını kuran, faşistler saldırınca fabrikaları söküp daha doğuda tekrar kuran Ukraynalı ve Rus emekçilerinin torunlarını birbirine boğazlatıyorlar şimdi.

Gerçekten bir insan günümüzde kapitalizmden nefret etmeden düzgün kalabilir mi?

Emperyalistler savaşı kışkırtırken bu boğazlaştırmanın dünyayı bir gıda güvenliği krizine sürükleyeceğini bilmiyorlar mıydı? 

Biliyorlardı ama umurlarında olmadı.

Savaşla beraber enerji ve gübre fiyatları birbirleriyle ilişki içinde defalarca katlandı. Enerji krizi nedeniyle dünyada gübre fabrikaları kapanmaya başladı. Latin Amerika ki çok önemli bir gıda ihracatçısı bir bölge, yeterli gübre temin edemedi bu yıl. Çünkü gübrenin önemli bir kısmını Rusya ve Belarus’tan ithal ediyorlardı. Sadece Rusya’nın ihraç ettiği gübrenin geçen yıla göre yüzde 38 azaldığı söyleniyor.

Bu tabloya yine emperyalist açgözlülüğün neden olduğu iklim krizine bağlı kuraklığı ekleyin. Sonuçta ekiminden başlayarak hasadına kadar dünyanın hemen her yerinde tarımsal üretim düşecek. Gıda ihraç eden ülkelerin bile kendilerini korumaya aldıkları bir dönemden geçiyoruz.

Ayrıca 2023’te tüm dünya emekçilerine karşı açılmış savaşın ne yönde gelişeceğini de bilemiyoruz.

Bu köşede defalarca vurguladık, dünya suni şekilde bölünmüş bir bütün haline geldi.

Ve kapitalizm bu dünyayı taşıyamıyor, emperyalizm bir felakete sürüklüyor.

Geçenlerde TKP çözüm metinleri içinde tarım sorununu ele alan bir metin yayınladı. 

Türkiye’de tarımın sosyalizmde çözümünü tartışmanın tam zamanı.

Türkiye’de ve dünyada açların öfkesi yükseldiğinde ona bir omurga gerecek. Sosyalizmi şimdi anlamak, tartışmak ve güncelleştirmek bu omurgayı inşa etmeye başlamak anlamına geliyor.