Türkiye’de Krizin İlk Nicel Göstergeleri

İki hafta önce bu köşedeki yazının başlığı, "Türkiye'nin Krizi Ekim'de Başlıyor" idi. Ekime kadar ne oldu? Kısaca hatırlayalım:

2007'nin ikinci yarısında ABD'deki finansal piyasalarda patlak veren bozulmalar, adım adım yaygınlaştı derinleşti ve bir yıl içinde ağır bir finansal krize dönüştü. Kriz, ilk oniki ay içinde, metropol ekonomilerinin dışına pek yayılmadı. O tarihlerde bizde de, "kriz bizi teğet geçecek kaçan para bize gelecek fırsat çıkacak" söylemi yaygınlaştı. Gerçekten de, Ağustos 2008'in ödemeler dengesi, Türkiye'ye yıl boyunca giren yabancı sermayenin, bir önceki yıla göre artmış olduğunu gösteriyordu.

Ancak, suyun tükendiği noktaya hızla gelinmekteydi. Batı'daki likidite ve kredi daralmaları, hızla sermaye tabanlarının erimesi haline dönüştü. Dev sermaye grupları, iflâs eşiklerine sürüklenerek büyük boyutlu kurtarma operasyonlarına sığınma yarışması içine girdiler. Finans kapitalin tüm alt-öğeleri, Eylül 2008'e gelindiğinde, çevre ekonomilerindeki plasmanlarını, kâr-zarar hesapları yapmadan şirket merkezlerine hızla taşımaya başladılar. "Teğet geçme" beklentisi, böylece, "bize de bulaştı" algılamasına dönüştü.

Nitekim, birkaç gün önce yayımlanan Eylül 2008'e ait ödemeler dengesi verileri, Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerinde çarpıcı bir "bozulma"nın başladığını ortaya koyuyor. Aşağıdaki tablo buna ilişkin Eylül 2008 verilerini, on iki ay öncesi ve Ağustos 2008 ile karşılaştırıyor.

Aylık Sermaye Hareketleri, Milyon dolar

Eylül 2007Ağustos 2008Eylül 2008Yabancı sermaye (YAS)385424302258Yerli sermaye-6251417569Kayıt dışı sermaye-2.6561.215-385Cari denge-2.288-3.053-914Rezervler(1)1.715-2.009-1.528Net sermaye(2)57350622442Net kaynak aktarımı(3)13762426234Borç yaratan YAS153222251459Yabancı sıcak para723-2014-645Yerli sıcak para(4)-290719921061Net sıcak para -2184-22416Eksi (artı) işaret rezerv artışı (azalışı) gösterir. (2) Yabancı, yerli ve kayıt dışı sermaye hareketlerinin toplamı. (3) Cari açıktan, dış dünyaya net faiz ve kâr aktarımı çıkarılıyor. (4) Kayıt dışı dahil.

Finansal krizin Türkiye'ye ulaştığını ortaya koyan kritik gösterge, yabancı kökenli sermaye girişlerinin yavaşlaması veya tersine dönmesi daha genel bir ifadeyle, Türkiye ile dış dünya arasındaki kaynak akımlarının ülke ekonomisinin "aleyhine" dönmesidir.

Üç gösterge önemlidir: Birincisi, yabancı kökenli sermaye hareketleri. Eylül 2008 verileri, bu göstergenin temsil ettiği dış kaynak girişlerinin on iki ay öncesine göre yüzde 41.4 Ağustosa göre yüzde 7.1 gerilediğini gösteriyor.

İkinci gösterge, yabancı, yerli, kayıt-dışı tüm sermaye hareketlerini kapsayan net sermaye bilançosudur. Bu öğe, on iki ay öncesine göre 4 misli artmış ancak, bir ay öncesine göre yüzde 52 oranında azalmıştır. 2007'nin Eylülüne göre gözlenen şaşırtıcı artış, hemen hemen tümüyle, "yerli sıcak para" öğesinin 2.9 milyarlık "net çıkış"tan (eksi değerlerden), 1.2 milyar dolarlık "net giriş"e ("artı"ya) dönüşmesinden kaynaklanıyor. Burada sözü geçen "yerli sıcak para girişi"nin büyük bölümü, bankaların ülke dışında tuttukları döviz varlıklarını Türkiye'ye getirmelerinden kaynaklanıyor. Bu, ülke içinde artan döviz talebinin banka rezervlerinin erimesiyle karşılanması anlamına gelir ve aslında kriz koşullarının başlamış olduğunu gösterir.

Üçüncü göstergeyi oluşturan dış dünyadan net kaynak aktarımı, net kâr-faiz transferlerinden arındırılmış cari işlem açığıyla ölçülür. Bu öğe, hâlâ pozitiftir yani, Eylül 2008'de dış dünya Türkiye'ye hâlâ net kaynak aktarmaktadır ancak, dramatik boyutlarda azalarak geçen yılın yüzde 17'si, bir önceki ayın yüzde 11'i düzeylerine düşmüş olarak...

Kısacası, Eylül'de Türkiye'ye dış kaynak girişi hızla daralmaya başlamıştır. Defalarca vurguladım: AKP'li yıllarda ekonominin genişlemesi, büyük ölçüde dış kaynak girişine bağımlı kalmıştır. Dış kaynak girişi "çıkış"a dönüşmese, sadece yavaşlasa dahi, ekonomi küçülme patikasına sürüklenebilir.

Bu olgunun yaşandığı Eylül ayında, sanayide üretimin bir yıl öncesine göre yüzde 5'i aşan oranda gerilemesi, bu kötümser beklentinin gündeme gelmiş olabileceğini gösteriyor.

Peki, "metropoldeki krizin hızla bulaşmaya başlaması" Türkiye'ye mi özgüdür? Hayır, tüm çevre ekonomileri etkileniyor ama, Türkiye ön sıralarda olmak üzere... Bunun göstergelerini de önümüzdeki haftalarda tartışmayı umuyorum.