İsrail, Hamas’ı etkisiz kılacak maksimum (en çok) ölü sayısı hedefleyen bir savaş programını sürdürmektedir. Soykırım, bu programın açık hedefidir...

Gazze soykırımı ağırlaşıyor

Gazze’deki insanlık felaketi üzerinde soL Haber’de dördüncü defa yazıyorum. Filistin ve İsrail tarihçesinin ve bugüne taşınan sorunlarının uzmanı değilim. Amerikan emperyalizminin son çeyrek yüzyılda (ortaklarıyla birlikte) Batı Asya ve Orta Doğu’daki kanlı, tahripkâr sicilini ise izlemeye, değerlendirmeye çalışıyorum.

7 Ekim 2023 sonrasında İsrail’in Gazze’de başlattığı savaş, ABD’nin açık politik ve askerî desteği olmadan mümkün olamazdı. Gazze savaşını ilk gününden itibaren bu nedenle de izliyorum; okurlarımla da paylaşıyorum.1

Gazze soykırımı: Son bilanço

7 Ekim sonrasındaki iki aylık Gazze savaşını, o tarihte “soykırım” olarak nitelendirmiştim. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin aynı gerekçeyle Uluslararası Adalet Divanı’nda (ICJ’de) açtığı davanın 26 Ocak tarihli ara-kararı da, “İsrail’in soykırımı gerçekleştirmekte olduğunu” tespit etti. Divan, soykırım oluşturan eylemlerine bir ay içinde son vermesi için aynı kararda İsrail’e bir dizi talimat da verdi.

Bu bir aylık süre geçen Pazartesi son buldu. Bu süre içinde İsrail, soykırım eylemlerini daha da yoğunlaştırdı; ICJ talimatını umursamadı. En açık gösterge olarak İsrail saldırılarının yol açtığı ölüm sayılarına göz atalım. Soykırım davasının iddianamesinde BM verilerine göre 31 Aralık 2023’e kadar Gazze’de 21.110 Filistinli’nin öldürüldüğü açıklanıyordu.

Bu verileri günü gününe yayımlayan Anadolu Ajansı, İsrail saldırılarının yol açtığı ölüm sayısının iki aya yaklaşan bir süre içinde 8.496 kişi artarak 29.606’a çıktığını 24 Şubat’ta açıkladı. Sadece ölüm sayıları ile ölçülen savaş kaybı, şimdiden Gazze’nin 2,1 milyonluk nüfusunun yüzde 1,4’üne ulaşmıştır. Ölümlerin yüzde 70’i de kadın ve çocuklardan oluşmaktadır.

Bu sayıları, hâlâ süren Ukrayna savaşının ikinci yıldönümünde Birleşmiş Milletler Ukrayna İnsan Hakları Misyonu’nun verileriyle karşılaştırabiliriz: Ukrayna’daki “sivil ölümleri” 10378’dir; kadın ve çocukların oranı ise yüzde 34’tür.

Gazze’de üç ayda ölü sayısı, Ukrayna’da iki yıllık savaş kayıplarının üç misline yaklaşmıştır. Kadın-çocuk zayiatına da fazlasıyla yansıyan büyük fark nasıl açıklanabilir? Bir ipucunu “kitlesel bir ölüm fabrikası” olarak daha önce açıkladım: İsrail’in geliştirdiği Habsora adlı yapay zekâ programı, bombardımanların yol açacağı ölümleri sivil zayiat ile Hamas militanları arasında ayrıştırabilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki İsrail, Hamas’ı etkisiz kılacak maksimum (en çok) ölü sayısı hedefleyen bir savaş programını sürdürmektedir. Soykırım, bu programın açık hedefidir...

Netenyahu, Kuzey’den kaçan çaresizlerin de son durağı olan Refah kentindeki 1.4 milyon Gazzeli’ye karşı kara harekâtının en geç Ramazan sonunda başlayacağını duyurdu. Sadece ABD önleyebilir. Aksi halde soykırım, bahar aylarında tamamlanmış olacaktır.

İnsanî felaketin niteliği, sayılarla betimlenecek sınırı aşmıştır; artık gereksizdir. 21’nci yüzyılın ilk çeyreğini lekeleyen bu felaket, olsa olsa, insan manzaraları ile algılanabilir.

Amerika’dan bir hekimin gözlemleri

Amerika’dan bir hekim, Gazze’den izlenimlerini aktarıyor: “Virginia’da plastik ve rekonstrüktif cerrah olarak çalışıyorum. Ocak sonunda insanî yardım grubu Med Global’in Gazze çalışmalarına gönüllü olarak katıldım. Hekim ve hemşirelerden oluşan bir grupla birlikte Kahire’den araçlarımızla 12 saatlik bir yolculuktan sonra Gazze’nin Refah sınırına ulaştık” (Los Angeles Times, 16 Şubat 2024).

Amerikalı hekimin adı İrfan Galaria’dır; anlattıklarından da Arap kökenli olduğu anlaşılıyor. Med Global grubu Gazze’ye 29 Aralık’ta ulaşıyor. İnsanî yardım malzemesi taşıyan kilometrelerce park etmiş kamyon sınırda beklemektedir. BM temsilcileri ve Dünya Sağlık Örgütü dışında Gazze’ye giriş yasaklanmıştır. Üç gün önce ICJ, İsrail’e “Filistinlilere dönük insanî yardım önlenmeyecek; ulaştırma olanakları sağlanacaktır” talimatı vermiş; uygulanması için bir aylık bir süre tanımıştı. İrfan doktor, sınırı geçerken bu talimatın henüz umursanmadığını fark edecektir:

Amerikalı hekim, sınır kenti olan Refah’ta 300 hasta için kurulmuş olan, savaş ortamında ise 1000 hastanın, ayrıca çok sayıda evsiz-barksız insanın yığıldığı Gazze Avrupa Hastanesi’nde çalışacaktır. “Başka savaş bölgelerinde de çalıştım; ama Gazze’de gözlediğim savaş değildir, sadece imha, tenkil (‘annihilation’) olarak nitelendirilebilir. Girer girmez kesintisiz bir uğultu kulaklarımızı tıkadı. İsrail İHA’larından geldiğini öğrendik.”

Yerel cerrahların çoğu ölmüş, tutuklanmış ve kayıptır. Kentte tek bir plastik cerrah kalmıştır; evi bombalandığı için hastaneye taşınmış; her gün 24 saat kesintisiz çalışmaktadır. Bir konukevinde kalan İrfan doktor ise, günde 14 veya 16 saat çalıştığını, her gün steril olmayan ortamda 10 veya 12 ameliyat yaptığını açıklıyor. Aktaralım:

“Bazen otuz saniyede bir tekrarlanan bombardımanlar içinde her gün çok sayıda kol ve bacak ampütasyonu yapmamız (“kesmemiz”) gerekiyordu. Standart tıp cihazlarımız olsaydı çoğunu kesmeyecektik. Testere olarak dikenli tel (“barbed wire”) kullanmak zorundaydık.”

“Hastalarımı ameliyathaneye götürürken anlattıklarını dinliyorum. Çoğu evlerinde uyurken bombalanmışlar. Derhal ölenler talihli sayılır. Sağ kalanların bedenleri tek tek çıkarmak zorunda kaldığımız şarapnel parçalarıyla doludur. Ölen eşlerinin, çocuklarının yasını tutan bu insanları saatler süren ameliyatlara aldık.”

Bu örneklere bir de İsrail güçlerinin çocuklara uyguladığı acımasız, sistematik bir soykırım yöntemi ekleniyor: “Ameliyat etiğim çocukları saymaktan vazgeçtim. Bir seferinde acil servise 5-8 yaş arasında çocuklar getirildi. Her birinin kafasında tek bir mermi yarası var. İsrail tankları Han Yunis kentinden çekilmiş; aileler evlerine dönmekteymiş. Ne var ki, İsrail ordusu keskin nişancılarını geride bırakmış. Çocukları tek tek onlar vurmuş; hiçbiri sağ kalmadı.”

Gazze savaşının ilk aşamalarında, “insan görünüşlü hayvanlarla (“human animals”) savaşıyoruz; çoluk-çocuk hepsini yok edeceğiz” diyen İsrail yetkililerini aktarmıştım. Uygulanmaktadır. İleriki kuşakları kapsamayan bir soykırım eksik kalır.

Doktor İrfan Gazze’den ayrılırken Filistinli bir delikanlı eline bir armağan tutuşturmuş: Büyükçe bir çakıl taşının üzerinde Arapça bir yazı işlenmiş: “Matemdeyiz, yine de Gazze’den sevgilerle…”

İki hafta sonra da, Amerikan hava kuvvetlerinde görevli 25 yaşında bir asker (Aaron Bushwell) Washington’daki İsrail elçilik binasının önünde kendisini yaktı. Eylemini kayda alıyor ve “biraz sonra aşırı bir protesto yapacağım; ama Filistinlilerin çektikleri yanında bu hiçtir…” diyerek ölüme gidiyor (BBC, 25 Şubat).

Doktor İrfan’ı uğurlayan Filistinli delikanlı hâlâ sağsa ve bu eylemi duymuşsa, kalbinin bir köşesinde Aaron’a da bir armağan ayırmıştır. Ne de olsa Akdeniz’lidir. İnsanlık önde gelir; Amerikalı da olsa hakkını veririz.

Washington’daki İsrail elçiliği önünde kendisini yakan Aaron Bushwell

  • 1. Önceki üç yazı: “Gazze’de İsrail: Kitlesel bir Ölüm Fabrikası”, 8 Aralık 2023; “İsrail Yargılanıyor: Filistin Halkına Soykırım”, 19 Ocak 2024; “Soykırım Davası: İsrail Mahkûm Oldu”, 2 Şubat 2024.