Sol İçinde Haklı Olmak

AKP hükümetinin herhangi bir hükümet olmadığını, bir dönüşüm projesinde rol üstlendiğini ve bu partinin politikalarının bir bütün olarak değerlendirilip karşı konması gerektiğini ileri sürdüğümüzde, "siz statükodan yanasınız", "tek derdiniz AKP" diyenlerle "AKP'nin yaptıkları bir burjuva devrimidir" iddiasındakilerin oluşturduğu koalisyon karşımıza çıkmıştı.

Doğal olarak sol adına konuşuyorlardı.

AKP'ye dönük ciddi kuşku taşıyanlarda bile "aman taşlar yerinden oynuyor, bu iyi bir fırsat" düşüncesi hakimdi. Son tahlilde, ortaya "demokratikleşme olanakları"ndan "burjuva demokratik devrim"e varıncaya kadar "demokrasi" eksenli değişik ama aynı doğrultuda bir dizi konumlanış çıktı.

Bu konumlanışların Türkiye solu adına birer tarihsel leke olmak dışında değeri yok. Hep söylüyoruz, Türkiye solu bir bütün olarak, kendisine karşı tarafın ve tarihin verdiği değeri bir türlü yakalayamıyor. Dolayısıyla, burada çok yazdık, çok tartıştık ve çok küfür yedik ama Türkiye solu adına AKP hükümetine en kişiliksiz ve zaman zaman ahlaksız desteği verenler, verdikleriyle kalırlar, geleceğe bu sevap hiç devretmez ama günah da pek az devreder.

Sol büyümeden, bir toplumsal çekim merkezi haline gelmeden, soldaki karşıtlıklar bir yerden sonra anlamsızlaşıyor.

Bizim için anlamlı olan, toplumsal düzlemde abese dönüşüyor.

Bunları solun bu toplumsallığa uzanması için büyük bir çaba harcadığımız bir sırada, solun iç tasnifiyle uğraşmaya fazla enerji harcamamak gerektiğine ilişkin son sıralar yaptığımız uyarıları hatırlatmak için söylüyorum.

Öbür türlüsü kendimizi kandırırız. Solda AKP'cilik yapanların bugün düştüğü durumda, onları bir de soldan köşeye sıkıştırmanın Türkiye solunun önünü açmasını beklemek küçük düşünmektir. Bunun yerine, solun mümkün olan en sağlıklı siyasal-ideolojik koordinatlarda toplumsallaşması için uğraşmak gerekiyor.

Polemik, tartışma belki önemli ama aradan geçen uzun bir dönem sonrasında Türkiye solunun bugünkü ölçekte kendi içindeki didişmeden bir dış enerji üretmesi mümkün gözükmüyor. "Ama onlar sol değil" önermesi de bugünkü ölçekte işe yaramıyor. Tarih bize sormuyor kimin solcu olduğunu...

Dolayısıyla Türkiye solunun kendi iç mesaisi ancak dışa dönük toplumsal çıkışları gözeten yan yana gelişlere daralmalıdır.

Gerisi boş, bir takım saçmalıklara laf yetiştirmenin işçi sınıfına, sosyalizm mücadelesine ne yararı var?

Bundan sonra sol içi ve dışı tasniflerin belli bir ölçeğe denk düşmesi, Türkiye'deki genel siyasi devinimin bir parçası haline gelmesi mutlak bir zorunluluktur.

Diyeceksiniz ki, bu eni konu tek taraflı bir irade... Solda bu tablodan mutlu olanlar var, başka bir şey yapmayıp küçük bir dünyanın iç sorunlarından beslenmek isteyenler var...

Olabilir. O zaman, büyük dünyaya ulaşacak, onu oluşturacaksın. "Senin dünyan küçük" diye tekrarlamanın bir yararı yok. Daha açığı, eğer kendimizden söz edeceksek, küçük bir dünyada solculuk yapmanın zararları üzerine teorik, siyasal ve de örgütsel açıdan söylenebilecek her şeyi söyledik. E şimdi "ne duruyorsun" sorusuna "tutuyorlar, bırakmıyorlar" mı denecek?

Türkiye solunun ortalamasının AKP karşısında felaket bir görüntü vermesi mi bahane edilecek AKP karşısındaki etkisizliğimize...

Demem odur ki, meşruiyet, solun içindeki yanlışa işaret ederek asla elde edilemez.

Ve ileriye doğru hamle yapmak için gerekli enerji, tek başına bir sol toplamın içindeki sağlıklı duruş referans alınarak sağlanamaz.