Bir Tahrik Senaryosu...

2009 Kasımı... AKP karşıtı tepkiler büyük kentlerde sokakları işgal ederken İstanbul Taksim'de beklenen büyük gösterinin günü yaklaşıyor. Kaynaklar Nar Devrimi'nin lideri Tuncay Güney'in büyük gösteri günü Türkiye'ye döneceğini ve doğrudan Taksim'e geçeceğini bildiriyorlar. On binlerin karşılaması beklenen Güney'in meydana kurulacak dev sahnede bir sunum gerçekleştireceği ve epey uzun bir konuşma yapacağı söyleniyor. Buna göre Güney, Ergenekon davasının yeni savcısı olacağını ilan edecek ve bir dizi yeni açıklamada bulunacak. Kitlelerin AKP'nin derin devlet operasyonundan umudunu yitirdiği, Güney'in dönüşüyle birlikte gerçekleştirilecek olan yeni açılımları tek çıkış yolu olarak gördüğü belirtiliyor. Güney'in havaalanında tutuklanması olasılığına karşı ABD Büyükelçiliği'nin devreye girdiği ve AKP hükümetinden teminat alındığı belirtiliyor. Son günlerini yaşadığına inanılan hükümetin bu yolla Güney ile bir uzlaşı arayışı içine girme hesabı yaptığı ancak Güney'in ekibini tümüyle Kanadalılardan oluşturmayı planladığı için bu ihtimalin olasılık dışı olduğu kaydediliyor.

Bir süredir AKP'nin Ergenekon'da "sonuna kadar gidemeyişini" merkeze alan muhalefet hareketi Tuncay Güney'in dönüşüyle büyük bir siyasi açılım gerçekleştirerek Nar Devrimi'ni hayata geçirme planı yapıyor. Kimi rakip siyasi odakların "Sklamen devrimi" diye adlandırarak devrimin içeriğini sulandırmaya çalıştığı ya da "çarşıdan aldım bir tane, iktidara geldim bin tane" şeklinde ifadelerle devrim perspektifiyle dalga geçtikleri vurgulanırken, Güney'in yapacağı yeni açıklamalarla tüm bu sulandırma girişimlerini boşa çıkartması bekleniyor. Bazı yorumcular son iki yıldır yaşanan ağır sarsıntıların kamoyunda belge bağımlılığı ve bağışıklığı gibi sorunlar yarattığını ve nüfusun bir bölümünün Güney'in açıklamalarından hiçbir durumda "tatmin olmayacağını" söylüyor.

...

***

Komik mi?

... boşlukları "komik" biçimde doldurabiliriz.

Saçma mı?

Kesinlikle hayır!

Bu senaryoyu, emperyalizmin bölgesel açılımları, ABD seçimleri sonrası bölgeye ilişkin projeksiyonlar, AKP-TSK gerilimi ve Türkiye'nin olası çıkış senaryoları, ve daha bir dizi başka dinamiği de ekleyerek bir istihbarat servisinin -hem de ciddi olanlardan birinin- ilgili departmanına "satmak" ve bu doğrultuda faaliyete geçtiğinde sonuç alacağına ikna etmek imkan dışı değil.

Kaynak sıkıntısı çekmeyen bir "küresel aktör"ün (hadi daha belli bir adres olsun, takipçilerini de hoplatsın, bir "küresel spekülatör"ün diyelim) bu senaryoyu yaşama geçirme yönünde bir "deneme" yapmayı "anlamlı" görebileceğini de düşünebiliriz.

Kabus gibi mi geliyor?

Bundan bir yıl kadar önce "Ergenekon operasyonu" olarak başımıza musallat edilen şeyin şu son n'inci dalgasında yaşanan şarlatanlıkların olabileceğini düşünseniz nasıl gelirdi? Yalnızca gözaltı sürecini değil, kazdıkça kazınan ve kitleler nezdinde somutlanan "derin devlet" şebekliğini kastediyorum. Evet, kabus gibi... geldi...

***

Son günlerde çok sık tekrarlıyoruz: Aklımızı korumamız lazım. Tüm kapıların barbarlığın farklı versiyonlarına açıldığı son gericilik çağında, aklımızı örgütlü bir şekilde koruyabiliyoruz. Ama yetmiyor, durmamak, gerilememek, korumakla yetinmemek gerekiyor. Tuncay Güney senaryosu/kabusu ensemizde sallanıyor. Fazla zaman kalmadığı anlaşılıyor...

Şimdi, aslında birkaç yıldır kapanan bir dönemin yerini yenisi alıyor, Obama diye bir şey geliyor. Yanılsamalarıyla da olsa, "yemezler"iyle de olsa geliyor ve çoktan seçmeli görünüyor.

"Yemezler" yetmiyor, yedirmek gerekiyor.

***

Bu manzara-i umumi içinde gerçekleştirilen TKP'nin Dokuzuncu Kongresi, yalnızca "Çarşafsız, çuvalsız, çetesiz, krizsiz" değil, kabussuz bir Türkiye'nin de önünü açsın. Hepimize kolay gelsin...