Gülenci patronun Erdoğan pankartı

İkinci köprü yolundan Sancaktepe ayrımına saptığınızda sağınızda dört kuleli bir alışveriş merkezinden oluşan Buyaka’yı, solunuzda ise orman içinde Yeşilvadi Konakları’nı görürsünüz. Şu günlerde yolu buradan geçenlerin gözüne binaların arasına asılmış devasa bir Erdoğan pankartı takılıyor. Bu büyük rant alanının hem konut, hem de alışveriş merkezi olarak cemaatin gözde yerleşkesi olduğunu bilenler pankartı gördükçe kıs kıs gülüyor olmalılar. Benim de yolum sıklıkla buradan geçiyor. Ben pek gülemiyorum çünkü oradan her geçtiğimde Vatan Kablo işçilerini hatırlıyorum.

Vatan Kablo, Buyaka’nın da sahibi olan grubun kablo sektöründeki bilinen işletmesiydi. 2015 yılında işletmenin Çorlu’daki fabrikasında çalışan işçilerle buluşmuş ve gizliden gizliye sendikalaşma çalışmasına başlamıştık. İşçiler asgari ücret alıyor, günde 12 saat çalışıyorlardı. Zaten yasal değildi bu kadar uzun çalışma süresi ama ay sonu geldiğinde ellerine asgari ücretin birkaç yüz lira daha fazlası ancak bu koşulla geçebiliyordu. 

Örgütlenmeyi başarıp, Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye oldular. Ardından baskı, tehdit ve işten atmalar geldi. Tam 52 gün fabrikanın önünde direndiler. En son, şirketin üyesi olduğu ve şimdi darbe finansörü patron örgütleri arasında yer aldığı gerekçesiyle kapatılan TUSKON’un kapısına kendilerini zincirlemeleriyle haber oldular. Laf aramızda işçilerin bir kısmı ‘hükümet bunlarla kavgalı’ diye AKP’den destek göreceğine dair umutlanmadı da değil. Öyle olmadığını mücadele ederken görmüş oldular.

Şimdi darbecileri hain olarak adlandıran bir yazılı mesajın şirketin internet sitesi açılır açılmaz ekrana gelmesi Vatan Kablo patronlarını kurtarır mı bilemeyiz ama bu riyakârlığın sadece korkudan kaynaklı olmadığını söyleyebiliriz. Gerek o mesaj, gerek yol üstüne asılan o devasa Erdoğan pankartı, yıllardır birbirlerini var eden ortaklığı hatırlatmak için de orada duruyor. Villalar için ormanlık arazide verilen imar izinleri, karşısındaki kulelerin getireceği rantın çeşitli düzeylerde paylaşılması, teşvikler ve muafiyetlerle elde edilen imtiyazlar… Erdoğan’a o çok sevdiği “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını hatırlatıyorlar.

Bu ortaklık bozuldu mu dersiniz?

Bazen ortaklık bozulmadan ortaklar tasfiye edilebiliyor. AKP rejiminin, kimi arızalarına rağmen sıkı bir sermaye ortaklığı olduğunu unutmamalı. 15 Temmuz sonrası ortaklardan birinin tasfiyesi ortaklığı bozmamalıydı. Dört Meclis partisinin ortak deklarasyonuyla başlayan, CHP’nin Taksim mitingiyle devam eden, Yenikapı’daki “milli mutabakat” ile son bulan seferberlik, hangi aktörün ne murat ettiğinden bağımsız olarak, bu ortaklığın siyasal ve toplumsal açıdan emniyete alınmasını sağladı. 

Neredeyse gün aşırı patron örgütleri ile yan yana gelen Başbakan ve Cumhurbaşkanı, bu ortaklığın bekası için her şeyi yapacaklarını kanıtlamaya çalışıyor. Bireysel emekliliğe zorunlu katılım geçen gün Meclis’ten geçti. Göçmenlerin ucuz işgücü olarak kullanılmasını yasalaştıran düzenleme de. Büyük imtiyazlar sunan yeni teşvikler gündemde. Boğaz Köprüsü manzaralı “demokrasi şehitleri konutları” için kolları sıvayan ama asıl derdinin şehir merkezlerindeki boşaltılan kışlaların olduğu Ağaoğlu gibileri de var. Dün Koç ailesiyle ne görüştü dersiniz Cumhurbaşkanı? Gerçek mutabakat Yenikapı’dan mı, yoksa Külliye’deki Koç-Erdoğan görüşmesinden mi çıkıyor?

Patronların mutabakatına mahkum değiliz. Pusulanın şaştığı, demokrasi ve normalleşme zokasının yutulduğu bu günlerde biz Erdoğancılarla Gülencilerin kavgasına Vatan Kablo işçilerinin cephesinden bakmakta ısrar edeceğiz. 4 Eylül’deki “Gericiliğe, emperyalizme ve darbecilere boyun eğmeyiz” mitingi işte bu cephenin mitingi olacak.