Seçimin galibi Zarrab ve arkadaşları

Seçimler tamamlandı, sonuçları açıklandı. Seçimlerin galibinin Reza Zarrab ve iktidardaki ortakları olduğu görüldü. Hem de yüzde 45’lik oy oranıyla.

Seçim meydanlarında halka açıklanan ve onayına sunulan en önemli konuların başında, bazı bakanların, bakan çocuklarının, Bilal’in ve aile çevresinin evlerinde yakalanan, yüklü miktarda paralar, varlığı anlaşılmayan çok sayıda kasalar vardı. Bunlar meydanlarda seslendirildi.

Söz konusu paraları veren, gönderen, aracılık yapan Reza Zarrab ve diğer sanıkların serbest bırakılması, bu yolsuzluklar meydanlarda milyonlara soruldu. Sandıkta yanıt istendi.

Seçmenin önemli bölümü hazinenin yağmalanmasını, devletin soyulmasını, hırsızlığın, dolandırıcılığın devlet katında yapılmasının olağan olduğunu oylarıyla gösterdi.

Sonuçların böyle olmasının arkasında elbette toplumsal nedenler var.

12 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın Recep Tayyip’iyle, Fethullah Gülen’iyle el ele vererek yaratmayı hedefledikleri, toplumun “muhafazakarlaştırılması”, “gericileştirilmesi”, “dindar toplum” yaratılması projesinin verdiği sonuç bu.

Başbakan’ın sık sık “kimin yaşam tarzına karışmışız?” diyerek alay eden yönetiminin yarattığı biat kültürünün yansımasıdır bu.

Meydanlarda, televizyonlarda günde 3-5 öğün Allah, kitap, Kur’an, ayet söylemleriyle, haksızlığa, hırsızlığa, hukuksuzluğa itiraz etmeyen, efendisine bağlılıkta kusur etmeyen, “ne gelirse Allahtandır” diyen toplum yaratma arzusunun vardığı nokta bu.

Toplumu gericileştirme projesi, devlet parasıyla-gücüyle, satın aldığı gazete, televizyonlarla, yanaşma gazetecisiyle, yorumcusuyla, Akil’iyle, yürüttüğü 12 yıllık yönetimin sonucunda ortaya çıkan durum böyle.

“Bu sonuçlar karşısında Türkiye’yi ne bekliyor” diye sorarsanız.

Şu bekliyor

Anlaşılıyor ki, gezi eylemlerinde, Ethem Sarısülük’ten, Ali İsmail Korkmaz’dan, Berkin Elvan’a kadar öldürülen 7 gencimizin katili güvenlik görevlileri ceza almayacaklar.

Zafer kutlayan iktidarın hesabı bu.

Onlar öyle sanıyor, öyle düşünüyorlar!

Anlaşılıyor ki, Roboski’de bombalanarak öldürülen 32 vatandaşımızın katledilmesi için emir verenler, uygulayanlar unutturulmaya devam edilecek.

Öyle sanıyor, öyle düşünüyorlar!

Anlaşılıyor ki, devlet hazinesi makamlar, mevkiler kullanılarak yerli, yabancı Zarrab’larla birlikte yağmalanmaya devam edilecek.

Öyle sanıyor, öyle düşünüyorlar!

Anlaşılıyor ki, baskıcı ve yağma düzenini sürdürecek olan iktidar, paçası sıkışınca, devlet görevlileri ve besleme elemanlarıyla Suriye topraklarından Hatay’ın, Urfa’nın ilçelerine top mermisi, 7-8 füze göndererek kendi halkının canına kıymaya devam edecek.

Öyle sanıyor, öyle düşünüyorlar!

Anlaşılıyor ki, İktidarın hukuksuzluğuna, baskılarına karşı halkı aydınlatmaya, bilgilendirmeye çalışan “bağımsız” gazetecileri cezaevine göndermeyi, yayın durdurmayı, sosyal medyayı yasaklamayı sürdürmeye devam edecekler.

Öyle sanıyor, öyle düşünüyorlar!

Ancak YANILIYORLAR!

Bu ülkede, baskıya, hukuksuzluğa, faşist uygulamalara, emek düşmanlarına, basın, düşünce ve ifade özgürlüğünü yok edenlere karşı mücadele eden, etmeye kararlı yüzbinler var. Bunlar, geçmişte de bu uğurda ağır bedeller ödeyen bir geleneğin sahipleridir.

Hiç öyle sanmasınlar!

Eğer ülkeyi baskıyla, devlet terörüyle, diktatörlükle yönetiyorsanız, iktidarın karıştığı cinayetleri kapatmaya çalışıyorsanız, değil yüzde 40- 50 oy, yüzde 90 oy da alsanız, sizin toplumsal meşruiyetiniz yüzde sıfırdır!

CUMHURBAŞKANI OLUR MU?
Doğal olarak en çok sorulan soru, bu seçim başarısından sonra Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı.

Bence aday da olur, seçilir de.

Çünkü yüzde 40-45 oyu var. Kanımca eksiği olan yüzde 10-15 oy için BDP ile pazarlığa oturmaya çalışacaktır.

“Sizin önderiniz Öcalan’ı ancak benim tek parti iktidarım serbest bırakabilir. Bunu yaparız” cümlesi ile başlayacak bir görüşme, Çankaya’nın yolunu açabilir.
Bana sorarsanız, Cumhurbaşkanı olsa ne yazar, Başbakan olarak kalsa ne yazar!

Demokrasiye inanmayan, bu kültürden uzak Baskıcı yönetim ha Başbakanlık’ta olmuş ha Cumhurbaşkanlığı’nda.

Bundan sonra sokakların, meydanların, bağımsızlık, demokrasi, emek mücadelesine, solun direnişine sahne olacağını tahmin etmek güç değil.

Mücadele bitmedi ki, bitmez. Daha yeni başlıyor...