Kaleler tek tek düşerken

AKP genel kurulunu da, yeni RTE kabinesini de konuşmak zaman kaybı olur.
Bu partide bulunanlar bile genel kurulda ne olacağını, yeni hükümetin ne yapacağını haftalar önceden biliyorlardı. Çünkü dini liderlerine bağlılık böyle öngörüyordu. İtiraz etmek kimin haddine.
Televizyonların bütün gün süren canlı yayınlarında günler önce belirlenen, tayin edilen yeni genel başkanın nasıl “coşku” ile seçildiğini coşkulu bir yağcılıkla anlatıldı.
Bunlardan daha önemli konular var gündemde.
RTE rize dolaylarını gezdi. Televizyonlar gezisini, konuşmalarını adım adım canlı yayınlarla sundu.
Cumhurbaşkanıdır, elbette konuşur.
Dokunulmazlığı kaldırılması beklenen HDP milletvekillerine ağır suçlamalar yaptı.
Cumhurbaşkanıdır. Yapar, yapar.
Dokunulmazlığı kaldırılacak olan bu milletvekillerinin artık yargıda hesap vereceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanıdır, söyler söyler.
Tamam da, Rize de bunları söylerden, çay bahçelerinde propaganda gezisi yaparken beraberinde onunla birlikte olan, birlikte poz veren kalabalık heyet de var.
Her zaman var bu partili yöneticiler, bölge milletvekilleri, kamu kurumlarının müdürleri, akp yanlısı vatandaşlar. Bu hep oluyor.
Ancak bu kez bu heyete dahil olan başkaları da var. Hiç olmaması gereken kişiler de RTE ile omuz omuza oldular.
Kim mi bunlar?
Yargıtay başkanı, Danıştay başkanı ve Sayıştay başkanı.
Yani tarafsız olması gereken, öyle bilinen yüksek yargının tepe noktasındaki bu üç kişi, propaganda gezisi yapan, politik konuşmalar yapan, muhalefet partilerinin temsilcilerini ağır sözlerle suçlayan cumhurbaşkanı ile birlikte adeta el ele dolaşıyorlar.
RTE’ nin suçladığı milletvekilleri, parti temsilcileri bu suçlamalar karşısında RTE’ye dava açsalar, yargıya gitseler, bu davayı daha baştan kaybetmiş olmazlar mı?  
Rize’de bazı HDP milletvekilleri için diyor ki,”terör örgütüne destek veren, arabalarında silah taşıyanlar şimdi yurt dışına kaçmaya başladılar. Milletim terör örgütünü destekleyenleri parlamentoda istemiyor. Bunlar için yargı gereğini yapacaktır.”
Bunları söylerken  yanında yüksek yargının üç başkanı duruyor ve saygılarını sunuyorlar.
Suçlanan bu kişiler dava açsa (ki açıyorlar) karar verecek yargı burada. Bari burada olmayın, desteğinizi gizlice verin.
Suçladığı milletvekili, “Arabada silah taşımak suç oluyor da TIR’lar ile silah taşımak, komşu ülkeye iç savaş için göndermek suç değil mi?” dese ve dava açsa, bu dava doğal olarak yargıtaya gitse, orada RTE aleyhine karar çıkar mı?
Yerel mahkemeler önlerine gelen muhalefete mensup kişilerin davasında objektif karar verebilir mi? Evrensel hukuku uygulayabilir mi?
Böyle kararlar için artık hukukçu olmak değil cesur olmak gerekiyor.
Yakında dokunulmazlıkları kaldırılacak olanların davaları İsveç, Hollanda, İngiltere mahkemelerine gitmeyecek, RTE’nin cumhurbaşkanı olduğu, yüksek yargı organlarının başkanlarını yanında taşıdığı mahkemelerin önüne gidecek.
Cumhuriyet gazetesinin haber başlığı şöyleydi:
“ Yüksek yargı yurt  gezisinde. Erdoğan’ın Rize ziyaretine Yargıtay, Sayıştay ve Danıştay başkanlarının da katılıp çay toplaması tartışılıyor. Bu tablo, kararları ve ilişkileriyle Erdoğan’ın istediği uyumlu yargının göstergesi oldu.”
Medya zaten yüzde 90 oranında iktidara teslim olmuştu. Sendikaların önemli bölümü yine iktidarın yan kuruluşu haline getirildi. Üniversiteler YÖK baskısı ile  bağımsızlığını yitirmişti. Bunlar biliniyordu da, yargı için yine de insanların biraz daha umudu vardı.
Şimdi bu umut da artık giderek yok olma sürecini yaşıyor.
 RTE bir ara bazı yargıçları ve Baroları hedef almıştı.
“cübbenizi çıkarın öyle çıkın karşıma” demişti.
Artık cübbeler tümüyle çıkartılıyor mu ne?
Yargı kurumlarının temsilcileri zaman zaman, “cüzdan ile vicdan arasında” kalmaktan haklı olarak şikayet ederlerdi.
Şimdi, cüzdan ve vicdana  bir de “çay bahçesi”  muhabbeti eklendi.
Haydi hayırlısı..